Temiz Toplum

67

Dua:
Allah’ım!
Gönüllerimiz çöle döndü muhabbet ver.
Ümmet param parça oldu vahdet ver.
Küfrün pençesinde zillete düştük izzet ver.
Ayrılık canımıza tak etti ülfet ver.
Yüzyıllarca mutluluğun kaynağıydık şimdi fukarası olduk saadet ve selamet ver.
Sahte rehberlerin peşinde, kendi evimizde mahkûm olduk hidayet ver.
Taşlaşmış yüreklerimizin gözü kör, kulağı sağır, dili lal oldu basiret ve feraset ver.
Kendi korkularımızın esiri vehimlerimizin hizmetçisi olduk celadet, şecaat ve sükûnet ver.
ÂMİN.

Peygamber(sav)’in hayatından bir anekdot ile başlayalım;
Asrı sadette bir gün iki adam bir mal taksimi yüzünden anlaşmazlığa düşer ve peygamberimizin huzuruna gelirler. Her ikisi de halklı olduklarını uzun uzun izah ederler. Onları dinleyen Peygamber(sav) şöyle buyurur; “İçinizden birisi derdini ve haklı olduğunu daha iyi anlatarak ikna edebilir beni.” Böylece ben hükmümü onun lehine veririm. Çünkü bende bir insanım fakat ahirette işlerin aslına göre hüküm verilecektir.

“Bütün zalimler cezasını görecek bütün mazlumlar hakkını eksiksiz alacaktır.”
Peygamber(sav)’i dikkatlice dinleyen bu iki adam birden
“Ey Allah’ın resulü benim hakkımda onun olsun ben hakkımdan vazgeçtim” dediler.

Peygamber Aleyhisselam;
“Öyleyse gidin malınızı aranızda adil bir şekilde taksim ediniz ve kura çekin kime ne düşerse ona razı olunuz ve karşılıklı helalleşiniz” buyurdu.

Bu cemaat:

  • Hz. Hamza (r.a)’ın şahadet ve yiğitliğini
  • Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.anha)’nın Kerbela’da ki susuz günleri ve kâbus dolu gecelerini…
  • Hz. Ebubekir (r.a)’in sadakatini
  • Hz. Ömer (r.a)’in adaletini
  • Hz. Osman (r.a)’nın cömertliğini

Bilmeli, öğrenmeli, yaşamalı ve çocuklarına anlatmalı.

Yusuf (a.s)’dan bir anekdot:
Yusuf (a.s) Mısır’a sultan olduktan sonra acıktığında bir parça bayat arpa ekmeği yemeyi adet haline getirmişti.
Bir gün yakınlarından birisi “Efendim Mısır’ın bütün hazineleri elinizin altında olduğu halde niçin arpa ekmeği ile yetiniyorsunuz.” diye sormuş.
Yusuf (a.s) peygamber ahlakıyla şu cevabı vermiş.
“Tok olursam açları unuturum diye korkarım.”
Çeşmenin başını tutup testisini dolduranlara duyurulur.

Fi tarihinde orta halli geçim standardına sahip bir Müslüman karın yağdığı bir kış gününde evinin penceresinden dışarı bakar.
Dışarısı karla kaplıdır.
Karın üzerinde bir ayağı yerde bir ayağını karnına çekmiş soğuktan büzülen bir kuş görür ve çok üzülür.
Aradan yıllar geçer bu Müslüman çok zenginleşir ve yine karın yağdığı bir kış gününde pencereden dışarı bakar, karın üzerinde tek ayağı üzerinde soğuktan büzülerek durduğu halde kuşu göremez olur.
Diyeceksiniz ki neden olur mu öyle şey.
Zenginleşti ya ne tarafa baksa kendini görür oldu.
Arabası değişti, evi değişti, yürümesi değişti, konuşması değişti.
Özünü koruyup ta değişmeyenleri tenzih ediyorum.
O kuş geçim zorluğu çeken halk, o kişide adını siz koyun.

Dostları Baki’ye sormuşlar:
Kaç çeşit dostunuz var diye.
Şair genel bir cevap vermiş;
Üç çeşit dost vardır.

  • Birincisi; Gıda gibidir sen onu her gün ararsın.
  • İkincisi; İlaç gibidir gerektiğinde ararsın.
  • Üçüncüsü; Öyle dostlar vardır ki hastalık gibi, o seni arar bulur.

Müşirevan bir ilim meclisindeyken;
“Dünya da en zor ve en kolay şey nedir?” diye ortaya bir soru sorar.
Orada bulunan âlimlerden birisi de şu cevabı verir.
“Dünya da en kolay şey konuşmaktır, en zor şey ise verilen sözü yerine getirmektir.”
Ağzı olan konuşuyor ama adam olan verdiği sözün arkasında duruyor.

  • Özlü konuşmanın yolu yerli yersiz sözleri bırakmaktır.  ( Atasözü )
  • Söylenen her söz içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. ( A. İSKENDERİ )
  • Bir hadiste Peygamberimiz (sav) “Allah’a ve ahiret gününe iman eden ya hayır konuşsun ya da sussun.” Buyuruyor
  • Susmayı becerip de lüzumsuz konuşmayan insanlar özlü konuşmuş olurlar.
  • Unutmayalım ki bal küpünden sirke, sirke küpünden de bal sızmaz, her kap içindekini sızdırır.

Haccacı zalim bir gün boğuluyordu, bunu gören birisi hemen suya atladı ve onu kurtardı. Haccac kendine gelince adama sordu.
“Beni tanıyarak mı kurtardın?”
Adam: “Evet sen Haccacı zalimsin seni tanıdım ve kurtardım.
Niçin?
“Çünkü bir vaizden, suda boğulanların kul hakkından da kurtulacağını söylediğini duymuştum. Sen de ise çok ama pek çok kul hakkı var.”
Suda boğulursan yarın ahirette kul hakkından kurtulursun diye korktum, onun için seni kurtardım.
Esnaf; hocam veresiye defteri kabardı, borçlular borçlarını ödemiyor, zor durumdayız lütfen şu konuyu işleyin diyor. Bende size hayatta iken birbirinize ve esnafa olan borçlarınızı ödeyin, kul hakkı ile ahirete gitmeyin diyorum.
Ödemeyecekseniz gidin kendinizi Körfez’e atın siz kul hakkından, alacaklılarda sıkıntıdan, toplumda sizden kurtulsun.
Bu konuyla ilgili son sözüm alacaklılara.
Borcunu ödememeyi alışkanlık haline getirip de ölenlere cenaze namazı kılınacağı zaman imam cemaatten helallik istediğinde yüksek sesle hakkınızı helal etmediğinizi söyleyin. Hakkınızı helal etmek zorunda değilsiniz. İki üç cenazede bu olursa millet borcunu ödemek için kuyruğa girer.
Bu toplumun düzeltilmesi için birkaç cenazenin musalla da kalması lazım.
Nasıl olsa bu kerizler haklarını bana musallada helal eder düşüncesi hâkim olduğu müddet bu işlerin sonu gelmez.
Temiz toplumun yolu her camide birkaç cenazenin musallada kalmasından geçer.

Nasrettin Hoca’dan bir anekdot;
Hoca çarşıdan gelip evine gireceği sırada içeriden bir yabancının fırladığını ve sırtındaki çuvalla tabana kuvvet kaçtığını görür.
Hoca bunun hırsız olduğunu hemen anlarsa da peşinden koşmaz ve tam aksi istikametteki mezarlığa doğru yönelir.
Komşular hocaya mezarlıkta yetişir ve
“Hocam hırsızın kaçtığı yeri gördüğün halde neden buraya geldin?” diye sorarlar.
Bunun üzerine hoca asırlarca unutulmayacak şu mesajı verir.
“Siz hiç merak etmeyin eninde, sonunda geleceği yer burası değil mi?”
Kul hakkıyla ahirete gitmememiz temennisiyle…
Yarınınız bugününüzden daha güzel ve aydınlık olsun.
Allah’a emanet olun…