TBMM başkanı seçildi. AKP’li adayın önünü acaba MHP mi; yoksa CHP mi açtı? Ortada hiçbir sebep yokken Sayın Baykal’ın adaylığını fark eden Sayın Cumhurbaşkanı Baykal’a sürpriz bir davet yaptı ve süreç başladı. Sayın Baykal da bunu yuttu ve görüşmeye koştu. Böylece gerek CHP karıştırıldı; gerek MHP – CHP arasındaki ilişkiler ve ortak hareket imkânı dinamitlendi. Böylece her parti kendi adayına kitlenir oldu. Ortak aday arayışı önlendi.CHP ve MHP’nin ortak adayı İhsanoğlu konusunda anlaşılamadı. Sayın Baykal el çabukluğu ile öne çıkarılarak ortak aday önlenmiş oldu. CHP ve MHP’nin sandalye sayısı da zaten ortak adayın seçilmesine yetmiyordu. Dışardan gelebilecek oylar da önlenmiş oldu. CHP oldubittiye getirildiğinden İhsanoğlu’nu destekleyemedi.
Bu durumda MHP’yi hedef tahtası haline getiren bölücü ırkçı, F-tipi, aşırı sol ve romantik sol çevreler ve yayın organları eski alışkanlıklarını sürdürdüler. Bunlar yadırganamaz. Ancak, bunların dışında kalan bazı kalemlerin ve çevrelerin MHP’ye saldırıyı fırsat bilmeleri kabul edilemez. Neticede Sivas Suşehri kır toplantısında şehit Mehmetçiklerle ölen bölücü terör örgütü üyelerini aynı kefeye koyan bir aday Meclis Başkanı oluverdi. CHP Genel Başkanı’nın Sayın Bahçeli’ye Başbakanlık teklifi büyük bir siyasi gaftı. Hükümet kurma görevini Cumhurbaşkanları vermektedir; bir parti genel başkanı değil…
Siyasette enteresan tipler var. Emanet oyla ve Erdoğan’a tepki ve İktidarca palazlandırılan malum parti % 13 oy aldı. Bu parti üyesi ve bir zamanların aşırı sol örgüt üyesi bir milletvekili, Yunanistan’ın borcunu Türkiye ödesin diye ortaya çıktı. Bu garip beyanı bir iki bakan da teyit etti. Anlaşılan Komünist Yunan Başbakanı Çipras ile bazıları ideolojik bir dayanışma içindedirler. Bunları anladık da bazı bakanların bu paraleldeki sözleri anlaşılır gibi değildir.Paran çoksa; yardım imkânların varsa önce 400 milyar dolar civarındaki dış borcu ödemede yardımcı olun. Enteresan bir nokta Çipras Avrupa’yı IŞİD’cilereŞengen vizesi vermekle tehdit etti. Suç Yunanistan’da değildi. AB’nin bu şımarık ülkesini AB yıllardır içine sindiremedi. Sahtekârlık yaparak ekonomik göstergelerle oynanarak üyeliğe hazır olmayan Yunanistan tam üye yapıldı. Aynı yanlışı Batı, Kıbrıs’ta da yaptı. Toprak ihtilâfı olan bölgeler güya AB tam üyeliğine alınmıyordu.
Türkiye Meclis Başkanı seçimine ve koalisyon çalışmalarına kilitlenmişken;Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerine Ramazan ayında orucun yasaklandığı ve protestoda bulunan onlarca Türkün öldürüldüğü haberleri geliyordu. Türkiye Çin’e en önemli ekonomik destek veren ülkeler arasındadır. Dükkân ve hanlarımız Çin malları ile doludur. Yerli sermayemizin bir kısmı maliyetleri düşürmek ve kârı en çoklaştırmak için yatırımlarını Çin’e götürdüler. Eğer Türkiye’de fiili işsizlik %18,4’e tırmandı ise; bunun sebebi döviz kurları dolayısıyla ithalatın prim yapması ve ara malı üreten firmalarımızın kapanması ve zor duruma düşmesidir. Sadece Çin’e değil; yatırımları dışarıya götürerek yabancı işsizlere iş sağlıyoruz.Kobani’ye ağlayanlar ve ortalığa düşenler, Çin’deki insan hakları ihlallerini yıllardır görmediler. Çünkü onlar Türk’tü. Bizim pek yaptırım gücümüz yok. Adeta iç politikada – paralel yapılar hariç – bağımsız, dış politikada ise; yarı bağımlı bir ülke görünümündeyiz. Biraz Porto Rico’ya benziyoruz.
Çözülme haline dönen sözde çözüm sürecimakyajlanarak yıllardır toplum kandırılmaya çalışılıyor. % 60’larda kabul edilmeyen çözüm süreci 7 Haziran Genel Seçimlerinden sonra sonu önceden belli bazı ısmarlama araştırmalarla yine ortaya konuyor. Oysa yapılan araştırmalarda çözüm süreci tamamlandığında Kürt sorunu tamamen çözülecek diyenler bütün deneklerin % 23,6’sı ve hiç çözülemeyeceğini ifade edenler ise % 28,8 çıkmaktadır. 2009 yılında açılım politikalarını onaylamayanların oranı % 67,2 çıkmıştı (Konsensus Araştırma Merkezi).
Oslo’da ve Dolmabahçe’de terör örgütünün ve onun Meclisteki siyasi kolunun İktidara kabul ettirdiği 10 madde, terörle mücadeleyi müzakereye dönüştüren çirkin pazarlıklar neyin çözümüdür? Türkiye Cumhuriyeti kendi kendini inkâra yöneltilmektedir. Bu sözde çözüm terör örgütünün, onun siyasetteki taşeronlarının ve bütün bunların patronu olan ABD’nin lehine bir çözümdür. Bölücü ve ırkçı terör hak elde etmede doğal bir yöntem midir? Terörle beslenen bir terör örgütünün ve siyasi kolunun tehdidi altında onun taleplerini karşılayarak ve şiddeti yatıştırmak için anayasa yapmak neyin çözümüdür? Demokrasiyi teröre yenik düşürmek fazilet midir? Geçmiş iktidarın en büyük yanlışı; terör ve teröristin haklarını teslim etmek üzerinden sözde bir çözüme kendisini zorlamasıdır. Bundan dolayı yakın geçmiş kolay kolay unutulamayacağı için koalisyon çalışmalarında büyük zorluklar vardır.Bu bakımdan MHP’nin tavrı yadırganacak bir tavır değildir.