20 sene önce Kardeş Azerbaycan dünya tarihinde eşine az rastlanır bir katliamın acısına uyandı. Ermenistan kuvvetleri 26 Şubat 1992’de Sovyetler Birliği döneminden kalan Mekanize Alayın desteğinde Hocalı’ya girdi ve inanılmaz bir katliam yaptı.
Hocalı, Yukarı Karabağ’da bir Türk şehri idi. Hocalı’daki katliamda 106’sı kadın, 83’ü çocuk toplam 613 sivil hayatını kaybetti. Karabağ’daki işgal sebebiyle bir milyondan fazla Azerbaycan Türk’ü “kaçgun” oldu, ülkenin diğer bölgelerine göç etmek zorunda kaldı.
Türkiye 20 seneden beri, ülke topraklarının yüzde 20 sini kaybeden, 6 milyonluk nüfusunun bir milyonu “kaçgun” olan kardeş Azerbaycan’ın bu acısını yeterince paylaşmadı.
Hocalı’da inanılmaz vahşet hikayeleri yaşandı. “Sana alçak diyemem, alçaklık bile bir irtifadır. Sana ancak çukur diyebilirim” diyen şair, sanki Hocalı’daki soykırımı yapan Ermenileri tarif ediyor gibiydi.
İnsanlığın “çukur” seviyesinden daha aşağılara düştüğü örnekleri bizzat katliamı yapanlar hatıra olarak yazdı. “Çocukları çivileyip, ağlamasını duymamak için ağzına annesinin memesini keserek tıkayan” Ermenilerin vahşiliği duymadık, duyuramadık.
Hocalı soykırımı şahitlerinin anlattığı çok vahşet hikayesi var: “Ermeniler ‘Bu yerler büyük Ermenistan’ın bir parçasıdır‘ sözlerini söylemediğinden dolayı esir aldıkları bir kadını diri-diri yakmışlar. Esasen esir aldıkları üç Azerbaycan Türkü ve dört Ahıska Türkünün bir Ermeni’nin mezarı başında kurban olarak kafalarını kesmiş, ardından 2 esirin daha diri-diri gözlerini çıkarmışlar…” Bu olaylar ve benzerlerini, dünya duymadığı gibi Türkiye de yeterince duymadı, hissetmedi, tepki koymadı.
Nihayet katliamın yirminci senesinde, en önemlisi Taksim Meydanında yapılan miting olan çeşitli etkinlikler yapıldı. Pazar günü İstanbul ve çevre illerden gelen her görüşten, kadın, erkek, çocuk milli duyguları hala canlı kalabilmiş kitleler Taksim’e Hocalı şehitlerini anmaya ve soykırımı yapanları lanetlemeye koştu.
Kocaeli’den kalkan otobüslerle gitmeyi çok arzu etmeme rağmen, bir gün önceden İstanbul’a gitmemiz gerektiği için, mitinge eşimle birlikte İstanbul’dan katıldık. Kalabalık sebebiyle Kocaeli’den gelenlerle karşılaşmamız mümkün olamadı. Taksim meydanı çoğunluğu Türk ve Azerbaycan bayrakları ve çeşitli pankartlarla bir renk cümbüşü içinde idi.
Beyoğlu İstiklal Caddesi boyunca Galatasaray’dan Taksim Meydanına yürüyen kitleler saat 13.30 dan 15.30 a kadar akmaya devam etti. Bir yanda meydan boşalırken diğer taraftan dolmaya devam etti.
Özellikle Fransa Konsolosluğu önünde polis çok ciddi güvenlik tedbirleri almıştı. Ancak kalabalık içinde hiçbir taşkınlık olmadı. “1915’de Ermeni Soykırımı olmamıştır” diyenleri cezalandıran bir kanun çıkaran Fransa ve Cumhurbaşkanı Sarkozy’e karşı, sadece sloganlarla tepki gösterdi. En ilginç tepkilerden biri de bu toplantı için bastırıldığı anlaşılan Sarkozy marka tuvalet kağıtlarının havalarda uçuşması idi.
Kalabalıkların “hepimiz Ermeniyiz” yürüyüşleri yapanlara da tepkisi vardı: “Madem ki Ermeni’siniz, Türklerden özür dilemelisiniz”
Acı olan şu ki zalim mazlum rolüne bürünmüş, mazlumu dünya vicdanında mahkum ettirebilecek bir ikiyüzlülük içinde ve bu konuda beceriklilik gösterebilmekte. 1915 yılında Ermeni çetelerinin Anadolu’da yaptığı mezalimi gözlerden kaçırarak, güvenlik sebebiyle Ermeni ahalinin bir kısmına uygulanan tehciri “soykırım” olarak kabul ettirebilmekte.
Ermeniler, Hocalı’da yaptıkları bu soykırım için, Birleşmiş Milletler’in 9 Aralık 1948 tarihli “Soykırım Suçlarının Önlenmesi ve Cezalandırılması Hakkındaki Anlaşması”na rağmen cezalandırılmadı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin “Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarını hiçbir ön şart koşmadan terk etmesi gerektiğine” dair 4 kararı olmasına rağmen bu kararlar fiilen yerine getirilmedi.
Soykırımı yapan Ermeni ordusunun komutanı Serj Sarkisyan halen Ermenistan Cumhurbaşkanı. Arap ülkelerini diktatörlerden kurtarma meraklısı “medeni dünyanın”, böyle bir caniye en ufak tepkisi söz konusu olmadı. “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi“ gereğince uluslararası mahkemede yargılanması gerektiği halde bu yapılmadı.
Daha da vahimi Türkiye, Türklüğü ve Türk Dünyasını bölmek ve hakim olmak maksatlı bu hareketlere karşı yeterince etkin bir politika izlemedi.
Dilerim, milli reflekslerini kaybetmemiş, Taksim Meydanını dolduran on binler bir kıvılcım yakmış olsun. Gelecek sene Hocalı mitingini bir milyon kişiyle analım. Fransa, Ermenistan ve diğerleri Türk’e düşmanlık etmenin bir bedeli olabileceğini hissetsin.