Nuh Peygamber tam dokuz yüz elli yıl yaşamış*. Allah tarafından puta tapanları dine döndürmek, sapkınlıktan vazgeçirmekle görevlendirilmiş.
Nuh, bütün uğraşlarına rağmen başarılı olamayınca ” _ Ey Rabbim! Kafirleri helak eyle, hiç birini yeryüzünde bırakma, beni, anamı, babamı ve inananları bağışla. ” ** diye dua eder.
Allah yer ile gök arasını su ile doldurarak bu günahkar ve söz dinlemez toplumu cezalandırmaya karar verir.
Nuh, Cebrail meleğin gösterdiği usulle büyük bir gemi yapar. Gemiye her canlıdan bir çift ( erkek ve dişi ) koyar.
Tufan başlar, bütün günahkarlar ölürler. Tufan sona erince gemideki canlılar dışarı çıkarlar, artık dünyada kendilerinden başka canlı yoktur. Yeni türeyiş kendilerinden başlayacaktır.
O sırada gökyüzünde yedi renkli alâimisemayı görürler şaşkınlıkla ve merakla bu gök olayını izlerler.
Bu bir işarettir. Bundan sonra her yağmur sonrası gök kuşağı görülecek ve insanlara tufanı anımsatacak. Onlara kötülüklerden ve sapkınlıklardan uzak kalmalarını hatırlatacaktır.
İşte bundan sonra insanlar birbirlerine sadık kalmak, sözlerinde durmak, karşılıklı sevgilerini hiç unutmamak için gök kuşağından esinlenerek kolyeleri takmaya başlamışlardır.
Eski Mısırlılar Nil’in olağanüstü verimli topraklarından elde ettikleri ürünleri pazarlayarak bölgenin en zengin insanları olmuşlardı.
Oysa, Mısır’ın güneyindeki ülkeler fakir, yoksul ve ihtiyaç içindeydiler. Genelde, Sudan ve çevresinden gelen insanlar hizmetkâr olarak Mısır’da çalışıyorlardı.
Yöre ırklarının fiziki özelliklerinin birbirine çok benzemesi bazı istenmeyen olaylara sebep oluyordu. Özellikle gönül ilişkilerinde, bu benzerlik sık sık içinden çıkılması zor sorunları meydana getiriyordu.
Sorunları çözümü için alınan bir kararla hizmetkarların kulaklarına küpe takmaları zorunluluğu getirilmişti.
Daha sonraları hanımlar beylerinin hizmetinde olduklarını ifade için küpe takmaya başlamışlardır.
Padişah Yavuz Sultan Selim’de Mısır fethinden dönerken beraberinde getirdiği kutsal emanetlerin hizmetkarı olacağını simgelemek için kulağına küpe takmıştır.
Anadolu’nun, Ordu Fatsa bölgesinde egemenlik kurarak ege sahillerine kadar hakimiyetlerini hissettiren Amazon kadınları ok kullanma ustaları idi.
Küçük yaştan itibaren eğitilen Amazonların, ok kullanırken yayın bileklerini acıtmaması için bilezik gibi madeni veya meşin bileklik kullandıkları biliniyordu.
Daha sonra bu alışkanlık süslü takılara dönüşerek günümüz bileziklerini meydana getirmiştir.
Eski dönemlerde yüzük, mühür görevini üstlendiği gibi itibâr, rütbe ve kimlik görevlerini de yerine getiriyordu ve tanıtım aracı olarak kullanılıyordu.
Bu uygulamanın daha sonra kadın ve erkeğin birbirlerine olan güvenlerinin sembolü olarak, yüzük takılması global gelenek haline gelmiştir.
Kazılarda bulunan mücevherlerin yaşının, insanlık yaşı kadar eskiye dayandığı uzmanlar tarafından belirlenmiştir. Takılara insanların bu ilgisi belki kötülüklerden, büyülerden korunma belki zenginlik, üstünlük ve güç gösterisi belki de güzelliklerini, zarafetlerini pekiştirmek amaçlıdır.
Genelde hanımlara mutluluk veren takılar günümüzde de önemlerini muhafaza etmektedirler.
* Kur’an ı Kerim, Ankebut Suresi, Ayet 114
** Kur’an ı Kerim, Nuh Suresi, Ayet 26- 28