Cansız beden neyse, tefekkürsüz can ve rûh da öyledir.
Tefekkür, can kuşunun bedenden ayrılıp,
Çok uzaklarda cereyan, sereyan etmesi;
Heyecan ve halecanlar içinde çırpınıp durarak,
Durduğu yerden, nice mesafeleri kat’ ederek;
Ânı vahitte, mânen ve rûhen gezip tozmasıdır.
Hattâ felekten feleğe, göz açıp kapama esnasında,
Yeni mekânlara, farklı simalara doğru kanat açması;
Kısa zamanda tayeran ve ufûl ederek,
Ufuktan ufuğa yükselişlere ermesi;
Âlemlerden âlemlere rûhun sefer etmesidir.
x
“Tefekkürün hayatımızda büyük yeri vardır.
İç dünyamızın canlılığıdır tefekkür.
Âdeta ölü kalbleri canlandıran bir ruh, bir iksirdir.
Tefekkürsüz hayatın tadı, tuzu kalmaz.
Ona dünyasında yer vermeyen insan,
Her ne kadar neşeli gözükse de,
Hiçbir şeyden habersizce oyuncaklarıyla,
Avunmaya çalışan çocuktan farksız hâle gelir.”
x
“Dinimiz düşünmeye büyük önem verir.
Aklı kullanmayı her vesileyle tavsiye eder…
Kur’an’ın bütününde düşünmeden övgüyle söz edilmekte
Ve aklı çalıştırmaya teşvikler yapılmaktadır.
İslâmın teşvik ettiği düşünmekten maksat,
Öncelikle Yüce Allah’ı tanımaktır.
Bir adı da, âlem olan kâinata, bu ismin verilmesinin sebebi;
Allah’ın varlığına, birliğine, kudret ve büyüklüğüne alâmet olması
Ve akıl sahipleri için, delillerle dolu bulunmasıdır.
Şu güzelim dünyamızı bir saray gibi yaratıp;
Her şeyiyle emrimize veren Rabbimiz,
Bu sarayın her taş ve nakşına da,
Mührünü vurmayı ihmal etmemiştir.
Her şeyde kendi marifet ışığını almamıza
Ve iman meltemini teneffüs etmemize yarayan
Pencereler açmıştır.
Zaten insanın bu dünyada bulunuşunun
En önemli gayesi de Allah’ı tanımak,
Eserlerinde onun isim ve sıfatlarını okuyabilmek,
Herşeyde ona açılan pencerelerden, tefekkürle bakabilmek değil midir?
Tefekkürün sahası da, başta insanın kendi vücudu olmak üzere
Bütün kâinat ve kâinatta yer alan varlıklardır.
İslam âlimlerinin kâinat için ‘kitap’ deyimini kullanmaları,
Zerrelerden kürelere kadar, onda ince hakikatleri;
Kitap okur gibi, satır satır okumak içindir.
Âlemdeki her varlık, İlahî kudret kalemiyle yazılmış
Ve mesajlarla yüklü İlahî bir mektup mahiyetindedir.”
(Abdülaziz Hatip)