Çok
değil bundan 25 -30 yıl önce, özellikle İstanbul’da hemen, hemen her evin
banyosunda tavana yakın, ya da çatı katında plastik ya da galvanizli su depolarımız
vardı!
Her
gün yaşanan saatlerce su kesintisinin verdiği zorlukları aşmak için böylesine
bir çareye başvurmuştu insanlarımız…
Çünkü o yıllarda o kadar susuz kalmıştık ki!
Bir ara bulutların arasına su bombaları atılmış ama yine de de
susuzlukla baş edememiştik.
Sonrası yıllarda özellikle İstanbul’a çevre illerden, derelerden su
aktarıldı, yeni yeni barajlar devreye girdi. Kısmen de olsa bir çözüm sağlandı…
Bu geçici çözüm az da olsa bir rahatlama sağlamıştı. Ama son yıllarda
yaşanan su eksikliği ülkemizi giderek etkisi altına almaya başladı!
Özellikle bu yıl yaşanan susuzluk kendisini öylesine hissettirmeye
başladı ki, insanlarımızı bekleyen susuzluk felaketi birkaç ay sonra tüm
acımasızlığı ile karşımızda olacak.
Çünkü
mevsimsel değişiklikler, doğaya verdiğimiz tahribat, su yataklarına acımasızca
yapılan inşaatlar nedeniyle dağlarımızdan akan o şırıl şırıl su yatakları birer
birer kayboldu! Çoğu doğal su kaynaklarımız da bir şekilde 49 yıllığına özel
şirketlerin oldu!
Sadece dereler değil, göllerimiz bile kurudu!
Pekiyi bizi bekleyen bu felaket karşısında bizler ne yapıyoruz?
Hiç su tasarrufunu düşünenimiz var mı?
Olsa bile bu nüfusumuzun kaçta kaçı?
Şöylece günlük yaşamımızı bir düşünün!
Sabah uyanır uyanmaz ilk yaptığımız iş
yüzümüzü yıkamak; sıcak bir kahve, çay için cezveye, çaydanlığa su doldurmak.
Ya da pişecek aşımız için yemek tenceresine su koymak…
Hele ki ülke genelinde yaşadığımız Korona
salgını nedeniyle de ellerimizi en az beş, altı kez yıkamak.
Ya yaşadığımız evin bahçesini her Allah’ın
günü sulayanlar. Apartman görevlilerince musluklardan akan içme suyu ile
temizlenen merdivenler, o apartmanda oturanların araçlarının yıkanması…
Hele ki, yaz aylarında en azından günde
birkaç kez alınan duşlar, suların varlığını düşünmeden musluklardan akan oluk,
oluk sular…
Şimdi bir an düşünün!
Değil kullanmak için, bir yudum içmek için
dahi ihtiyacımız olan su olmadığında ne yaparız?
Haftalar önce yağmur duasına dahi çıkılan
ülkemizi işte böylesine büyük bir doğa faciası bekliyor!
Çünkü su kaynaklarımız giderek azalıyor.
Beklenen yağmurlar bir türlü yağmıyor. Yağsa bile ihtiyacımıza yetecek kadar
olmuyor, barajlarımız dolmuyor.
İşte
böylesine bir tablo karşısında yapacağımız yegâne şey su tasarrufu yapmak.
İnanınız her evde yapılacak bu tasarruf, en
azından suya olan ihtiyacımızı bir süre daha karşılayacak. Yoksa halimiz harap!
Su
olmadan yaşanacak bir hayat düşünün.
Afrika’da bir yudum su için insanların neler
çektiğini bir hatırlayınız!
İnanınız önümüzdeki süreç Korona’lı günlerimiz
kadar hassas, kritik…
Yeni yılda yağacak yağmur, kar bizlere ne
kadar kaynak sağlayacak bilinmez ama kesin olarak bilinen şey; önümüzdeki
yıllar susuz olacak!
Bu
doğal afet, sadece evlerimizde değil, tarım alanlarımızda da yaşanacak.
Kuraklık nedeniyle ülkemizi bekleyen afet tarlalarımızı da vuracak!
Bir
tarım ülkesi olmaktan giderek uzaklaşan ülkemizde yaşanacak olası bir kuraklık
nedeniyle tahıl, sebze, meyve üretimimizin de olumsuz yönde etkilenmesi
kaçınılmaz.
Daha fazla vakit geçirmeden alınacak
tedbirlerle susuzlukla şimdiden mücadeleye başlamak kaçınılmazdır.
Susuzluğu yaşamış bir yurttaş olarak;
evimizde şimdiden tasarruf tedbirlerine başladık. Siz de kendi çapınızda bu
tedbirleri uygulayınız lütfen.
Şırıl, şırıl tazyikle akan musluklarımızı
daha kontrollü kullanalım, en azın ilk su tasarrufumuzu böyle yapalım.
Tıraş olurken, dişlerimizi fırçalarken
musluğun kapalı olması, duş alırken daha az su harcamak, binlerce ton suyun
boşa akmasını önleyecektir
Bir de şehirlerdeki suyu taşıyan boru
hatlarındaki su kaçaklarını önlersek, bizleri bekleyen susuzluk felaketine
karşı koymak adına; hem ülkemizin su kaynaklarına, hem de sulu tarıma büyük bir
katkı sağlanmış olacaktır
Unutmayalım susuz hayat, yaşayabileceğimiz
doğal felaketlerin en büyüğüdür…