Suriye’de Savaş; Gaziantep’te Ufuk, Kilis’te Işık

70

 

Eğer İstanbul’da Anadolu tarafında oturuyorsanız, uçağınız da erken saatlerde ve Yeşilköy’den kalkıyorsa her ihtimale karşı en iyi çözüm metrobüs ve metrodur. Yoksa hiç belli olmuyor, bir yağmur yağması, bir trafik kazası olması, bir protokol ayrıcalığı, hatta bir araç konvoyu programınızı alt üst etmeye yeter. İster istemez tercihiniz sizi ya rahatlatacak, yahut üzecek. THY uçağı sabah 08.05’te Atatürk Havalimanından Gaziantep’e müteveccihen kalktığında hava henüz ışımıştı.

Birbuçuk saat sonra da Gaziantep’teydik. VIP’te Nizip Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Özaslan karşıladı heyetimizi. Sonra bir zamanlar Ülfet Zeytinyağı ve fıstığıyla dünya çapında maruf ve meşhur kentimiz Nizip’e hareket ettik. Aman Allahım ne hoş ve şık.. Çevre yolu tamamlanınca daha bir sempatik geldi bana Gaziantep. Rahmetli arkadaşım adına yükselen Hasan Kalyoncu Üniversitesi kampüsünün önünden geçtik. Daha sonrasındaki hayvan barınakları kaldırıldığından bölge toplu konut alanı olmuş, pis kokular yerini yeşil alanlara bırakmış. Rekreasyon alanı içindeki “Mağaralar” ise turizme açılıyor. Gaziantep her gelişimde parlayan bir yıldız, bir marka olarak sürekli büyüyor.

PKK TÜRKMENLERDEN VERGİ TOPLUYOR

Önce Nizip’in başarılı Belediye Başkanı Fevzi Akdoğan’a konuk olduk. Öyle bir güne denk geldi ki bu ziyaret testere gibi hem giderken, hem gelirken iki taraftan kesti. Suriye’de devlet teröründen kaçarak ülkemize sığınan insanlar heyetimizle görüşmek istiyormuş. Salon bir anda doldu. Değişik yaş, birikim ve kültür grubuna mensup, çoğu soydaşımız Türkmen olan dindaşlarımız dert yandılar, sorunlarına çözüm istediler. İşte anlattıkları;

-PKK Terör örgütü Suriye’de halktan vergi topluyor. Halk tedirgin, hasta, panik halinde, bunalıma girdi. Bu konuları anlatacağımız bir muhatap bulamıyoruz. Silahımız olmadığı için kendimizi savunamıyor, Esad güçlerine karşı savaşa katkımız olamıyor. Çoluk, çocuk, kadınlarımız perişan. Suçumuz Türkmen olmak burada. Esad’ın askerleri insanların ellerini, ayaklarını kesiyor, gözlerini oyuyor,  erkeklerinin önünde kadınlarının ırzına geçiyorlar. Halep’e son günlerde her gün 15 kadar savaş uçağı varillerle bombalar bıraktı, kent harabeye döndü, masum insanlar şehit oldu. Sesimizi kimseye duyuramıyoruz. İmdat diyoruz, bize lütfen yardımcı olun. Esad bayram, cami, hastane, mektep falan da dinlemiyor.

KKTC VE BOSNAHERSEK TECRÜBESİ

Belediye Başkanı Fevzi Akdoğan Nizip’te 3 binin üzerinde Suriyeli sığınmacı konuk olduğunu, hastanelerin yaralılarla dolduğunu, sürekli yardım edildiğini anlatmıştı görüşmeden önce. Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş Kıbrıs ve Bosna dramlarını yakından yaşamış bir aydınımız, bir devlet adamımız. Suriyelilere dedi ki;

-Aynı durum önce Kıbrıs’ta yaşandı. Rahmetli Rauf Denktaş Türk toplumunun temsilcisi olarak Ankara’da geldi. Yetkililerle durumu müzakere etti. Kıbrıslı Türk Gençleri silah kullanma eğitimi aldı, mücahitler safında görev üslendi. Zafer KKTC ile neticelendi.

Aliya İzzetbegoviç de öyle. Boşnak toplumunun lideriydi, evlad-ı fatihandı. Ailesini İstanbul’a gönderdi. Sırplar en modern silahlarla, en güçlü orduya sahipti. Boşnaklar öyle değildi. Boşnak gençler askeri eğitim aldı ve silah kullanmayı öğrendi. Toplu katliamlar yapan Sırplar yenildiler. Sınırlarına çekildiler. Aliya İzzetbegoviç de ilk seçimde cumhurbaşkanı oldu. Azerbaycan’da ise soydaşlarımızın üzerine Ermeniler Rusların silah ve tanklarıyla saldırdı. Bir tank o günlerde 500 veya 1000 dolara alınabiliyordu. Azerilerin de ordusu yoktu, silah kullanmayı bilmiyorlardı. Bir milyon Azeri Türk’ü muhacir oldu, onlarcası da şehit düştü. Bugün ise öyle değil. Azerbaycan bağımsız ve güçlü bir Türk devleti haline geldi. Siz önce kendi aranızda bir lider seçin, birleşin, bir muhatabı olsun kuruluşların. Sizler dilinize ve dininize hep sahip çıktınız. Bunun da üstesinden gelirsin inşallah.

“YARAM İYİLEŞİNCE SURİYE’YE SAVAŞA DÖNECEĞİM.”

Belediye Başkanı Fevzi Akdoğan bir hatırlatmada bulundu “Çok doğru hocam. Çoğu devletin yapamadığını gerçekleştirdik. Bin ton yardım malzemesi sağladık, muhatap olmadığı için bekletiyoruz. Yoksa bazıları bu yardımları alıp hemen satıyormuş. Belki Kızılay aracılığıyla katkı vereceğiz. Çok ciddi bir koordinasyon eksikliği yaşanıyor. Giderilse çoğu sorun çözülecek.”

Bu sırada sakallı bir Suriyeli genç “Yaram iyileşince yeniden Suriye’ye döneceğim ve şehit olmak istiyorum. Ülkemde zenginler kaçıyor ve evleri soyuluyor, kızların namusuyla oynanıyor. Gençlerimizden yakalananlara ise işkence yapılıyor” diye ağlamaklı bir dille serzenişte bulundu.

Nizip’te parası olan Suriyeliler ev kiralıyormuş aileleri için. Olmayanlar ise çadır veyahut konteyner kentlerde kalıyorlarmış. İstanbul’da Dürümcü Emmi ismiyle maruf Nizipli müteşebbis Mehmet Cantekin’in yaptırdığı hastaneye gittik. Tam bir savaş hali hastanesi konumunda. İki bacağı hava bombardımanında kesilen bir Suriyeli “Demek benim günahım çok,  şehit olamadım. İyileşir iyileşmez yine savaşa gideceğim.” dedi. Hepimiz duygulandık. Bir tanesi hala savaş bunalımını atlatamamıştı. Suriyeli yaralıların önemli bir bölümü de kadın ve çocuklardı.

Nizip’te, Dr. Cengiz Öztop günde 2000 vizite gerçekleştirdiklerini, 80 pansuman yapıldığını anlattı!.

Başbakanlık verilerine göre Kurban Bayramı öncesi Türkiye’deki kamplarda Suriyelilerin sayısı da şöyle; Hatay’da 12.061 kişi, Gaziantep’te 7.774’ü Islahiye, 6.769’u Kargamış, 3.066’sı Nizip çadır kentlerinde olmak üzere 17.579 kişi, Kilis’te 12.083, Şanlıurfa’da 31.252, Kahramanmaraş’ta 15.062, Osmaniye’de 8.132 kişi ve Adıyaman’da ise 4.227 kişi barınıyor. Toplam sayı ise 100 bini çoktan geçmiş durumda.

MESLEK YÜKSEKOKULU’NDA 4 İ FORMÜLÜ

Hasan Çapan, Prof. Dr. Cahit Tanyol, Prof. Dr. Besim Üstünel, Halil İmamoğlu, Edip Başer, Edip Akbayram, gibi hayırseverlerden Mehmet Cankesen’in (Dürümcü Emmi) katkılarıyla gerçekleşen Belkıs’tan (Zeugma) Yükselen Yıldız Nizip Meslek Yüksek Okulu’na gittik. Okul kentin hemen dışında. Gençlerle dolu konferans salonunda “Çarşamba Günü Eğitimleri” programında buluştuk. Çok şık tesisler doğrusu. Prof. Nevzat Yalçıntaş sohbetinde genç üniversitelilere “4 İ” formülünden bahsetti ve anlattı; önce İman(inanç), ardından İlim, sonra İş(meslek) ve nihayet İttihat yani birlik. Gerçekten başarı ve faydalı insan olmak için bu formül yeter de artar bile.

Gençlerden bir kızımız vardı hepimizden alkış aldı, kutlandı. Ailesi okutamamış. Kendisi diretmiş; ilk, orta ve liseyi dışardan bitirmiş, ardından da üniversiteyi kazanarak istikbale “merhaba” demiş. Dramaları çekilse, dizilere konu olsa yeri.

NİZİP SOFRASININ FOTORĞRAFI

Akşam yemeğimiz bir Nizip Sofrası oldu. Bilmem kaç çeşit kebap (lahmacun, şiş, kuzu, patlıcan, domates, karışık, tike, Adana, Urfa, tava vs) ile bir ziyafetten ancak yorgun çıkılabilinir. Bir de bunun üzerine başta katmer ve baklava, dondurma olmak üzere değişik tatlılar. Normalde bir haftada yiyebileceğimiz taam listesi yorgun düşürmez de ne olur?. Dahası var, sabah kahvaltısında ise çorba, nefis köy kaymağı ve balı, ciğer kebabı, nohut dürüm, bilmem kaç çeşit peynir ve zeytin, yanında domates, hıyar ve biberiyle çayı bir araya getirin çok güzel bir fotoğraf çıkar. Ancak biz resim çekemedik, sofranın etrafında dizildik. İşadamı Mehmet Cankesen(Dürümcü Emmi) bu evini sırf konuklarına ayırmış. Herkese bir oda verdi, kendisi gece saat 01’den sonra Suriyeli yaralılara moral için Başkan Fevzi Akdoğan ile buluşup sohbete hastaneye gitti. Emmi’nin öteki evleri de Suriyelilerin karşılıksız emrinde!.

Sabah kahvaltısından sonra Kilis’e geçtik. Bölgenin hızla büyüdüğünü, geliştiğini yollardan ve yoğun trafikten zaten anlayabiliyorsunuz. Kilis’te yeni atanan Sayın Vali Süleyman Tapsız ve yeniden seçilen Kilis 7 Aralık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Güvenç’i kutlamak için gidiyoruz Kilis’e. Benim de üniversiteli gençlerle bir sohbetim olacak.

ÖNCE AİLE MEZARLIĞINDA DUA

“Serhat şehirden aydınlık yarınlara” diyerek 45 dakika sonra Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Adıyaman Aydınlar Ocağı Başkanı Hacı Yusuf Çelebi ve oğlu Fatih, Hasan Mısır ve Nevzat Gökalp Kilis’teydik. Önce hep birlikte aile mezarlığımıza dua için gittik. Kur’an okuduk, fatihalar verdik, Allah’a yakardık. Etraftaki komşu kabirler, arkadaş ve hemşehrim merhumlar için de öyle yaptık. Şehit kardeşim öğretmen Abdülkadir Toma ve yeni rahmet-i rahmana kavuşan öğretmen Yusuf Okatan da dualarımıza ortak oldu.

Rektör Yardımcısı Sayın Prof. Dr. Osman Türer heyetimizi Üniversitede karşıladı ve kutlamak üzere gittiğimiz Rektör Prof. Dr. İsmail Güvenç’i ikinci kez yeniden seçilmesi dolayısıyla makamında tebrik ettik. Üniversiteyi gezdirdi bize. Beş yaşındaki üniversitenin böyle hızla gelişmesi ve büyümesi dikkat çekecek ve örnek alınacak kadar önemli. Hala da devam eden kampüs inşaatları diğer gelişmelerin habercisi. Erasmus Programı çerçevesinde 17 ülkeden 40, Farabi Programı içinde de 49 üniversite ile Kilis Üniversitesi’nin işbirliği bulunuyor.

SATILAN TARİHİ HACI DERVİŞ CAMİ

Cumhuriyet Caddesi’ndeki Hanedan Restorant’ta öğle yemeği ikram edildi. Tümü de yöresel ve özel. Karşısındaki Hacı Derviş Camii inşaatı ağır aksak ilerliyor. Bu tarihi Cami1940’lı yıllarda bazı ibadethanelerle birlikte satılarak işyeri yapılmış, ancak birkaç yıl önce halkın sahip çıkmasıyla satın alınarak yeniden camiye çevrilmek üzere teşebbüse geçilmiş. İşlemler tamamlanmış. Vakıflar İdaresi’ne devredilmiş. Gerekli istimlak yapılarak, inşaat başlatılmış ama yeterli değil. Dilerim açılışı ertelenmez, inşaat hızlanır. Hayırseverlerin motivasyonu bozulmaz ve heyecanları eksilmez. Hacı Derviş Camii’nin ibadete açılması için yıllar önce yapılan miting ve yürüyüşlerde çok sayıda insanımız mağdur edilmiş, eziyet görmüş, gözaltına alınmıştı. Nereden nereye gelindi?

Kilis caddeleri kalabalık. Suriyeli mültecilerin sayısı her geçen gün artıyor. Tahminen 15 bin Suriyeli Kilis’te yaşıyor. Bunlardan bir kısmı çadırda, bir bölümü kontenyırlarda, sayıları henüz resmen bilinmeyen ve imkanı olanlar da ev kiralayarak kent içinde hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Zaten caddelerde de bu farkı yakalamak mümkün.

ENTELEKTÜEL AKİF

Konferans için iki aziz dostum Yazar Hasan Şahmaran ve Mahmut Kaçarlar da üniversiteye gelmişti. Salon öğrenci ve öğretim üyeleriyle doldu. Açılışı Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş yaptı. Ben hocanın 4İ formülünden yola çıkarak Mehmet Akif Ersoy’u anlattım. Akif İman adamıydı, inançlıydı, İlim sahibi olarak üniversitede hocaydı, veterinerlik, edebiyatçılık ve öğretmenlik gibi işinde iddialı bir meslek sahibiydi ve bütün ömrü insanımızı İttihada, yani birliğe davet etmekle geçmişti. Doğu ve batı dillerini biliyor, çocuklarını öyle yetiştiriyor, kitapları orijinal dillerinden okuyor, saygın bir muhiti var, görüşü alınan bir münevver, diplomat ve devlet adamı olarak ahlak sahibi örnek bir entelektüel. Hayatını ülkesine ve insanına adamış bir Kur’an şairi aydın. Büyük Millet Meclisi’nin kurucu milletvekili, hep ümitvar olan, ümitsizliği elinin tersiyle iten bir İstiklal Savaşı gazisi, kahramanı.

İsmi Mehmet, Akif ve Ersoy olan öğrencilere sanatçının mührü olan rozetini dağıttım. Çok revaç gördü. Ötekiler de istedi. Mevcutların hepsini tükettim. Üniversite bana bir de bir plaket verdi. Gerekçesi de Kilis 7 Aralık Üniversitesi Kütüphanesi’ne yaptığım 4 bin kitaplık katkı ve hediye ettiğim 5 tane akrilik yağlı boya peyzaj tablo.

TİBİL’DE BİR KENT KURULMUŞ

Vedalaşıp ayrılırken, Mahmut Kaçarlar heyetimizi Tibil’deki Suriyeli mültecilerin bulunduğu konteyner kente götürdü. Tibil’in yeni adı ise Öncüpınar. Sınırda görevli, eski Halep Başkonsolosumuz, Dışişleri Bakanlığı Daire Başkanlarından  Suphi Atan da yardımcı oldu, katkı verdi. Gerçekten Suriyeli kardeşlerimiz için bir şehir kurulmuş. İki odalı, banyosu, tuvaleti bulunan, suyu akan, ısıtması olan bir ikamet konteynerler. 12 bin insan burada yaşıyor. Bazı ailelerle tanıştık ve konuştuk. Herkes mutlu. Konteyner kentte bakın neler var; Halep ve Şam adında iki mescit, ana, ilk, orta ve lise okulları, bilgisayar, el işi, terzilik, kuaförlük, halıcık kursları açılmış, Türkçe dersleri için imkanlar seferber edilmiş. Kendi aralarında varoş dükkanlar açılmış, alış-veriş bile yapıyorlar. Doktorlar hazır bekliyor. Suriye bayrağı da asılı. Ama bu Esad’ınki gibi değil, Hafız Esad’ın darbelerden evvel batılıların Suriye işgali öncesi üç kırmızı yıldızı olan Suriye bayrağı.  Emeği geçen herkese binlerce teşekkür. Ellerine ve yüreklerine sağlık.

Türkiye tarafından, muhaliflerin elinde bulunan Suriye’nin Azez kasabası sınırına geçtik. Bizi heyecanla karşıladılar Suriyeliler. Çoğu genç, kadın ve çocuklardan oluşuyor. Yaşlılar ise tedirgin. Bir kadın “Esad bizi havadan bombalıyor. Çok şehit verdik. Bizi de Türkiye tarafına alın. Torunlarımı öldürecekler” demez mi? Herkes duygulandı ve gözleri nemlendi.

ACIMASIZ BATI FERYATLARI ALGILAYABİLİYOR MU?

2012 Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen ve kısa adı AB olan Avrupa Birliği acaba bu çığlığı duyuyor, bu SOS’u, bu feryadı anlayabiliyor mu?? Yoksa islam düşmanlığı olan İslamofobia ile mi meşgul?. Nasılsa bütün savaşlarda ölenler müslüman ahali. Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de hep müslümanlar şehid oluyor, batılılar da bu ülkelerin kaynağını emiyor. Güya demokrasi falan getirecekler. Haydi canım sen de?!

Suriye sınırında sivil toplum kuruluşlarımızın temsilcilikleri ve yardım TIR’ları bulunuyor. Suriyelilerin maddi bir ihtiyaçları yok fakat derin korku içindeler, psikolojileri bozulmuş, bunalımlı atmosferden biran evvel kurtulmak istiyorlar. Her gün yaralı geliyor Kilis’e.

SINIR KENTİNDE BASIN HAYATI

Kontenyırlardaki görevliler tecrübeli ve şevkatli. Bu husus da çok önemli esasında. Sevindim. Tibil’den(Öncüpınar) Vali özel kalemini yeniden arayarak Vali Sayın Süleyman Tapsız’ın Ankara’dan dönüp dönmediğini öğrendim. Kilis’e atanması dolayısıyla kutlayarak bir nezaket ziyareti gerçekleştireceğiz. Ancak Belediye Başkanı Abdi Bulut ve Kilis Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Özçiloğlu dahil hiç biri henüz dönmemiş, geç saatlerde Kilis’e geleceklerini anlattılar.

Yazarı olduğum Kent Gazetesi’ne geçerek Kilis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Barutçu’yu ziyaret ettik. Kilis’in Gözü, Kulağı, Dili Kent 51 yaşında. Kuruluşu 3 Eylül 1961. Daha öncesinde Genç Kilis idi adı Nuri Günal ile birlikte. Kilis’in diğer tarihi eski bir gazetesi de Huduteli. Önceleri merhum Muzaffer Akalar’ın sahibi olduğu Huduteli benim imzalı ilk yazımın yayınlandığı gazetedir (1961). Ayrıca Ankara’da arkadaşım ve hemşehrim Gazeteci Mehmet Muhsinoğlu’nun babası Muhsin Muhsinoğlu’nun imtiyaz sahipliğini yaptığı Gaziantep Yeni Ülkü gazetesinin de Kilis muhabiriydim ve Kilis Renk Sineması Yangınını ilk defa haber olarak geçmiştim. Huduteli’ni artık Ahmet Çağlar yönetiyor.

Kilis’te yayınlanan iki genç gazete ise Vizyon Havadis ve Kilis’in Sesi’dir. Kent Gazetesi’nin vilayetçe ilanlarının kesilmesi haberi hepimizi üzdü. Eğer hukuki, etik ve mesleki bir sorun yoksa bu basın özgürlüğüne müdahaledir. Kent değişik görüş ve düşüncelerin yer aldığı demokrat bir gazete. Dilerim bu fahiş tasarruf düzeltilir, hata büyümeden kapatılır.

KİLİS TİCARET VE SANAYİ ODASI

Kilis Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Özçiloğlu Ankara’dan birkaç defa arayarak yarın sabahki kahvaltıya ve katmere davet etti. Ancak mümkünü yok. Programımız çok dolu. Fakat odayı ziyaret etmeden de elbette geçmeyeceğiz. Çünkü Kilis Ticaret ve Sanayi Odası Genel Sekreteri Murat Sakar’ı görmeden ve de dinlemeden gitmek büyük bir eksiklik olacaktı. Birkaç defa da aradı nitekim.

KTSO yönetiminin nezaketini, projesini ve ikramını unutmak mümkün değil. KTSO Meclis Başkanı Hüseyin Esirgen sağlık için gittiği ta ılıcalardan arayarak “hoş geldiniz” dedi sağolsun. Kilis katmerinin üzerine yoktur her ne kadar patentini Kilis ve Kilisliler alamasa da. Bekan Kardeşler “katmer tatlıların imparatorudur” dese de patentini almamışız, alamamışız. Bir umut yeni valimiz Sayın Süleyman Tapsız. Kaymağın mevsimi olmamasına rağmen katmerlerin tadı hala damaklarda.

Murat Sakar katmer kadar güzel bir projeden bahsetti; Polateli-Şahinbey Organize Sanayi Bölgesi ve Yol Bağlantıları.. daha proje belirginleşirken dedikodular başlamış, Kilisliler “Bunun da kaymağını Gaziantepliler yiyecek” derken, Gaziantepliler de “Kilis’siz iş yapamayacak mıyız Allahesen?”diyor(muş).

HALİ PÜR MELAL Mİ?

Murat Sakar’ın anlattığı proje şöyle; “Kilis Suriye sınırında sanayisi gelişmemiş bir ildir. Kilis’te yaşayanlar geçimini yetersiz tarım alanlarındaki ürünlerden ve çok canlı olmayan ticaretten sağlamaktadır. İşsizlik rakamları ise Kilis il’i bazında ürkütücü boyuttadır.

Yaklaşık iki seneden beri Suriye’de yaşanan olumsuz gelişmeler de Kilis’in ticaretini ciddi boyutta etkilemiş, can ve mal güvenliğinin tehlikeye girdiği Suriye’ye Kilisli müteşebbislerin gidememesi dolayısıyla bu ticaret de bitmiştir. Kilis tarihi ve coğrafi şartlar yüzünden sınırda ücra bir köşede sıkışıp kalmıştır. Kilis’in sınır komşusu tek Suriye ve Gaziantep olması dolayısıyla il ekonomisi sarsıntı geçirmiştir. Suriye’deki olaylar bir müddet daha devam ederse Kilis ekonomisi bundan çok daha fazla zararlı çıkacaktır.

Bu durumda yeni tedbirler alınması zaruridir. Tek çözüm de sanayinin canlandırılması ve bunun bir yansıması olarak işsizliğin azaltılmasıdır. İşte bu nedenle Kilis’in ilçesi Polateli sınırları içerisinde Kilis ve Gaziantep illeri olarak bir organize sanayi bölgesi kurmak istiyoruz.”

SINIRDA BİR ÇILĞIN PROJE

KTSO Genel Sekreteri Murat Sakar dostumuz dolu ve bilgili bir aydınımız. İkna kabiliyeti yüksek. Kendi işini gerektiğinden fazla seven ve gereğini yerine getiren biri. Şöyle devam etti Sayın Sakar;

-Sözkonusu yerde bir ilk gerçekleşecek, kardeş OSB için 20 milyon metrekaresi Kilis sınırları içinde, 11 milyon metre karesi de Gaziantep ili sınırları dahilinde bulunan ve tamamı hazineye ait  birbirine komşu arazi temin edilmiştir. Bu alana ayrıca Kili ili sınırları içindeki 11 milyon metrekare hazine arazisi daha ilave etmek mümkündür. Yol bağlantıları ile birlikte kardeş OSB bölge halkı tarafından ÇILGIN PROJE olarak adlandırılmaktadır. Bu projeye bugüne kadar 902 firma 176 milyon metrekare arsa talebinde bulunulmuş ve bu talepler hala sürmektedir. Yeni teşvik mevzuatı ile birlikte bölge 5. Bölge içine dahil edilmiş ve gerçekleşmesi halinde 75.000 kişilik bir istihdam sağlanması planlanmaktadır.

İstanbul’dan gelen heyet bile heyecanlandı anlatılanlara. Kahve ve çaylar tazelendi, zahterler yenilendi. Murat Sakar anlatmayı güzel Türkçesi ile sürdürdü;

-Polateli/Şahinbey Organize Sanayi Bölgesi ülke ekonomisine de ciddi katkı yapabilecektir. Hatay ilimiz de bu projenin heyecanını duymaktadır. Dolayısıyla bu çılgın projenin en kısa yoldan denize ulaşımı ve liman bağlantısı sağlanmalıdır. Bu da Akbez-Dörtyol arası yolun açılarak bölgeye bağlanması ile mümkün olacaktır. Bu rüya gerçekleşirse daha önce 270 km olan liman yolu 163 km kısalarak Gaziantep’ten 107 kilometreye düşecektir. Kilis üzerinden ise 75 km olacaktır. Kilis ve Gaziantep’in Dörtyol limanına ulaşmasının önünde en büyük engel olan Belen Dağı’nın delinmesi halinde Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın seveceği bu çılgın proje gerçekleşecektir

DEMİRYOLU AĞINA BAĞLANABİLMEK

Murat Sakar daha sonra Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Karayolları Genel Müdürü M. Cahit Turhan’ın Bakan Binali Yıldırım’a olur’a sunarak kabul edilen projenin(20.08.2012) imzalanmış fotokopilerini ve haritalarını dağıttı. Gerçekten çılgın bir proje. İmzayla yarısı tamamlanmış demektir. Çünkü daha önce çılgın projeler yapan bir bürokrasinin kurmayları sözkonusu isimler.

Proje o kadar inandırıcı ki, Kilis’in meşhur tatlısı cennet çamuru kadayıftan daha tatlı geldi. 75 bin kişi istihdam edilecek demek büyük bir projenin hayata geçirilmesi demektir. Murat Sakar yine anlattı, yine herkes keyifle dinledi, çünkü bu çılgın proje aynı zamanda Türkiye’nin, aynı zamanda ortadoğu’nun can damarı olacak kapasitede.

-Kilis’i paypass eden, ancak il’e çok yakın ve stratejik bir öneme haiz Çobanbey Tren İstasyonunun devreye girmesi mutlu bir gelişme. Fakat ortadoğuya uzanan raylar üzerindeki bu istasyondan yolcu ve yük alınmamaktadır. Köşeye sıkışmış bir vaziyetteki Kilis il’inin demiryolu bağlantısı hayati bir öneme haizdir. Bu mutlaka gerçekleştirilmelidir. Başka türlü olmuyorsa demiryolu hattı Polateli-Şahinbey Organize Sanayi Bölgesi’ne bağlanarak ulusal demiryolu ağına dahil edilebilinir.

İSTANBUL TİCARET ODASI BİLGİLENDİRİLİYOR

Neden olmasın ki? Böyle bir projeyi zaten Yazar Hasan Şahmaran aylardır canhıraş haykırarak duyurmaya çalışıyor. Akıl için de yol bir. Eğer kaynak ve kadro bulunur, gereğine inanılırsa olmayacak şey yoktur. Amerika’da olmayan hızlı tren Türkiye’de var. Ne güzel değil mi?

Kilis’in Suriye sınırında ve bugün içinde mülteciler için kontenyir kent kurulan Öncüpınar Gümrük Kapısı 393.668 metrekare alana sahiptir. Tam karşısındaki Suriye El Sallame Sınır Kapısı da aynı şekilde 24 saat hizmet veren birinci sınıf gümrük kapısıdır. Murat Sakar konuyu şöyle noktaladı “Ortadoğuya ihracat kapısı konumundaki bu önemli tesislerimizin Polateli-Şahinbey Organize Sanayi Bölgesi’ne bölünmüş yol ile bağlanması  ülkemiz açısından da önem arz etmektedir.” Hepimiz bu projeden mutlu olduk. Verilen dosyaları çantalarımıza yerleştirdik. Ancak bunun bir takipçisi olsa gerek. İstanbul Ticaret Odası Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş arandı. Hocaların Hocası Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş gelişme ve temasları aktardı oğluna. İlgili bakan Binali Yıldırım’ın gelişmeye sıcak bakması da bir avantaj. Haydi bakalım kolay gelsin. Herkes görev başına.

Hava karardı, gece Gaziantep’te de programımız var. Akşam yemeğe kalmamız mümkün değil. Sabah kahvaltısı öyle. Katmer gerçekten nefis, hiç kimsenin tabağında artık kalmadı. Bazı arkadaşlarımız ikinci tabak da gelse tüketebileceğine güveniyor. Ev sahipleri Kilis zeytinyağı ve zahterini tatmadan bırakmayacaklar yine. Allahtan paket servisi devreye giriyor.

ÖNCE AMBALAJ, SONRA YİNE AMBALAJ

Belediye Başkanı Abdi Bulut’un Kilis’e döndüğünü haber aldık. Bendeki kayıtlı telefon açılmıyor her nedense. Arkadaşlar numarayı soruyor, söylüyorum, tebessümle “Başkan sürekli telefon değiştiriyor!?” deyince pederi, aziz dostum ve arkadaşım Baba Abdi Bulut aradı oğlunu. Hemen hatırlatayım dede de rahmetli Abdi Bulut. Bu isim üç nesildir sürüyor. Ancak öyle telefonla konuşabildik. Sivil toplum kuruluşlarıyla toplantı halinde, Suriyeli mültecilere yardım konusunu görüşüyorlarmış Belediye Başkanı Abdi Bulut. Selamlaştık, o kadar. Allah yardımcısı olsun.

Vedalaşıp ayrıldık. Çok iyi şişelenmiş ve ambalajlanmış sızma zeytinyağlarını ve zahterleri Kilis’e gelebilecek ve gelen konuklara rahatlıkla hediye edebiliriz kanaati yerleşti bana. Zaten Şekeroğlu Baharatçılık bunun güzel örneği oldu. İstanbul başta büyük şehirlerdeki AVM marketlerinde bulmak mümkün Şekeroğlu ürünlerini. Zeytinyağından sonra dilerim fıstık için de böyle bir paket ve ambalajlama ünitelerimiz olsun. Kilis, Siirt’in gerisinde kaldı. Oysa bizden çok sonra devreye girmişlerdi fıstıkta.

BİR VEFA VE SEFA HATIRLATMASI

Gaziantep Üniversitesi Uygulama Oteli’ne girdiğimizde gece yarısını çoktan geçmiştik.  Hayvanat Bahçesi’nin bitişiğindeki otel rahat, temiz, gürültüden uzak. Sabah kahvaltısında Prof. Dr. Mehmet Özaslan katmer getirtmez mi? Gaziantep mutfağı ile tanışmak gerçekten bir ayrıcalık. Katmer sabah sabah yenir mi demeyin sakın. Çiğer kebabı da, dürüm de yeniyor, kelle paça da içiliyor. Ancak kendisine ve midesine güvenenler için bu böyle.

Haberleri iki gündür izleyemedik. Gazeteleri aldık bakamadık. Televizyona gider ayak bakınca TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu mağdurları dinliyor. Bunların bir kısmı üniversite hocası, bir kısmı andıçlanmış, fişlenen, işlerine son verilen gazeteciler. Böyle bir konunun masal gibi hikayesi şöyle; Bir hocamızın işini 12 Eylül yönetimi ve YÖK sonlandırıyor. Eve gittiğinde kızı “Baba artık eve çikolata getirme, çünkü senin işin ve maaşın artık yok demesi” üzerine bu hocamız üniversitedeki ağabeylerine serzenişte bulunuyor. Ortadoğuda uluslararası bir kuruluşta yönetici olan bir hocamız da o’na katkı için imtihanla iş veriyor. Çünkü O’nun asistan olarak kalmasında da payı vardı bu hocanın. Vefa göstererek işe aldırıyor. Bir müddet sonra da Başbakan Turgut Özal ve YÖK Başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı’ya bir mektup yazıyor hoca, onca üniversiten atılanlar içerisinde bir tek bunun affına vesile oluyor ve sözkonusu hoca görevine yeniden dönüyor yıllar sonra olsa da.

İnsanlar gerçekten çiğ süt emmiş. O günkü Televizyon haberlerinde bu hocamız komisyona Üniversitede işine son verilince özel davetle iş bulduğunu, ilmi çalışmalarından dolayı daha sonra tek kendisinin göreve yeniden başladığını anlatıyor! Gerçekten vefa ve kadirşinaslık apayrı bir şey. Her ne ise. İyi ki haberleri birkaç günlüğüne ihmal etmişiz.

ŞİRE HANI VE ALMACI PAZARI

Televizyon Haberleri’nde tümümüzü sevindiren bir gelişme vardı. Filipinler’de yıllardır özgürlük mücadelesi veren Moro Müslümanları zaferi kazanmış, Manila’ya bağlı özerk bir cumhuriyet kurulması için antlaşma imzalanmış. 1976 yılından beri onlarca şehit verdiler Morolular. Şimdi özğürlük artık.

Dürümcü Emmi heyetimizi Gaziantep Almacı Pazarı’na götürdü. Ancak Şıra Hanı yerinde değil. Orada bir dostum var; Ahmet Hamdi Serdar. Bir zamanlar manifaturacılık yapardı, artık kuyumcu olmuş. Önce birbirimize sarıldık, sonra Şıra Hanı’ndaki helvacıları sordum. Eski yerin restore edildiğini, esnafın ise çarşıya dağıldığını anlatarak, adresleri verdi. Almacı Pazarı’ndaki Kıratlı Helvacı’da aldık soluğu. 1906 yılından beri marka bir helvacı Kıratlı. Susamlı, Leblebili, Antep Fıstıklı ve Cevizli (koz) Sakız Helvalar aldık. Bölge turizm merkezi olmuş Almacı Pazarı ve etrafı, aynı İstanbul Mısır Çarşısı ve Kapalı Çarşı gibi.

Madem Şıra Hanı esnafı Gatem’e taşınmış, sürücümüzü oraya yönlendirdik. Organize Sanayi Bölgesi’ne giderek İstanbul’a götürülmek üzere taze fıstık, sucuk, bastık, muska aldık. Her şeyin tazesi daha leziz oluyor gerçekten. Dürümcü Emmi’nin daveti, mükrimliği, ikramı, konuk ağırlaması tamıtamına bir Anadolu Delikanlılığı, varlıklı olmakla alakası yok.

BİR HİPERAKTİF REKTÖR

Gaziantep Üniversitesi’nde Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın konferansı var. Önce yeniden seçilen Rektör Prof. Dr. Yavuz Coşkun’un makamına giderek kutladık. Kahve ve zahter içtik. Ardından hep birlikte konferans salonuna geçerek yerlerimizi aldık. Salon gençlerle dolu, adım atacak yer yok, sahnenin arkasından dolaşarak oturabildik koltuklara. Rektör Prof. Dr. Yavuz Coşkun önce bilgi verdi üniversite hakkında;

-Gaziantep’te yüksek öğretim 1973 yılında ODTÜ’ne bağlı Makina Mühendisliği ile başladı. 1987 yılında ise Gaziantep Üniversitesi tüzel kişilik kazandı. 14 Fakülte, 4 Yüksekokul, 3 Enstitü, 9 Meslek Yüksekokulu var. Gaziantep Türkiye’nin müteşebbis ruhu ve sosyal devinim hızında bir kent.  Bu anlayışla üniversite ile şehir potansiyelini harmanlayıp her alanda motivasyonu yüksek, yeni enerjiler üretmenin yollarını aradık, epey de yol aldık.

Prof. Dr. Yavuz Coşkun’un işte anlattıkları; ” Üniversiteler değerler çarpışmasında hakikatin, doğrunun ve etik olanın galip gelmesi için vardır. İnsana ait ne varsa çok duyarlıyız. Bizler toplumdan kopuk, aydın-halk mesafesi gittikçe açılmış adeta soğuk savaş yıllarını andıran üniversite anlayışından; insan merkezli, aydın-halk bütünleşmesini sağlamış, mektepten memlekete düsturuyla hareket eden üniversite anlayışının öncüleri olma sevdasıyla yola çıktık.”

Şehir ve halk ile üniversitenin örtüştüğü, bütünleştiği bir örnek Gaziantep Üniversitesi.

İSLAMOFOBYA’YA DİKKAT!

Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş Avrupa Birliği ve İslam’ı anlatacak. Önce Batıda Yükselen Hilal’in ipuçlarını verdi Nevzat Yalçıntaş;

– İkinci Dünya Harbi’nden sonra batının islam ülkelerine açtığı savaşlar süreklilik kazandı. Savaşlar islam ülkelerinde devam etti.  Avrupa’da islam düşmanlığı son yıllarda belirgin olarak arttı; İslamofobya olarak kendini ele verdi. Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin alınmamasının asıl sebebi islam, ayrıca nüfusumuz ve ekonomimiz. En son bir Alman bakanın açıklaması bunun delilidir; “Müslümanlar Almanya’nın bir parçasıdır, fakat islamdeğildir.”dedi. Peki niçin korkuyorlar? Batı dininden koptu. Kiliseler boşaldı. Tersine camiler doluyor, sayıları arttı. Batının nüfusu azalırken, müslüman nüfus fazlalaştı. Avrupa’da sosyal ve ekonomik krizler yapısal hale geldi, işsizlik arttı. Batılılar bir yandan İslam ülkelerinin petrol gibi zenginliklerini ellerinde tutmak, toprak elde etmek, siyasi nüfuzlarını sürdürmek istiyorlar.

Nevzat Yalçıntap bütün bunlara karşı neler yapılması gerektiğini de şöyle açıkladı;

-Medeniyetler İttifakı çalışmaları hızlandırılmalı. İslamiyet gerçeği tüm ülkelere tanıtılmalı. Avrupa’da yaşayan müslümanlar şuurlandırılmalı ve organize edilmelidir.  Kimlikler korunmalı ve korunmasına yardımcı olunmalıdır. Avrupa’da yaşayan müslümanlar Batıya uyum sağlamalı, ancak erimemelidir. Avrupalı müslümanlar içinde entelektüel ve etkili gruplar oluşturulmalıdır. Gençlerin yüksek tahsil yapmaları sağlanmalıdır.

Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın konuşması sırasında salona Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç girdi. Bakan Samsunda eski televizyon spikerlerinden. Davudi sesi ve güzel Türkçesiyle salonu selamladı ve bir konuşma yaptı. Alkışlarla da Zirve ve Hasan kalyoncu Üniversitelerinin ardından Kilis Üniversitesi’nin de açılışını yapmak üzere ayrıldı.

BİR HASAN CELAL GÜZEL RESMİ

Akşam Gaziantep Üniversitesi’nin Serintepe’deki kafeteryasında yemek yedik. Kent bütün güzelliğiyle ayağınızın altında. Şehir o kadar büyümüş ki çevre yolları ışıl ışıl. Üniversite başlı başına bir şehir olmuş zaten. Yıllar bir sinema şeridi gibi gözümün önüne geldi.

Yıl 1985..Hasan Celal Güzel Başbakanlık Müsteşarı. Politikaya da öyle atılmaya kesin niyeti falan yok. Çünkü bürokrasiye hakim. Ülkenin bütün beldelerine varıncaya kadar hepsinin belediye başkanına, muhtarına kadar biliyor. Tam bir otorite. Başbakan Turgut Özal 1986 ara seçimlerinde Hasan Celal Güzel’i Gaziantep’ten aday gösterdi!. Rakibi ise o güne kadar CHP’nin kalesi durumundaki kentte sevilen ve maruf bir aileden Avukat Mustafa Yılmaz. Bütün Ankara bürokrasisi Gaziantep’e taşındı. Vali ise Abdülkadir Aksu, yardımcısı Oğuz Kağan Köksal. Bir akşam Vali Aksu’nun evindeki yemekte çalıştığım kurumun genel müdürü Prof. Dr. Tunca Toskay’ı görmez miyim?!

Gaziantep’te İlhan Gülsüm seçim işleri koordinatörümüz, Ali Çobanoğlu, Osman Nuri Filiz, Cumali Ünaldı ve bendeniz yardımcısıyız. Dr. Asım Güzelbey senelik izin alarak koşturuyor. Başkent’ten Uygur Tazebay da geldi. Ankara’da ise Emin Nedim Öztürk iletişim sağlıyor her kesimle. Alaattin Kaya Ulus Rüzgarlı’daki Gaye Matbaasıyla baskı işlerine koşuşturuyor. Hafta sonları Türkiye’nin bütün illerinden arkadaşlar soluğu Gaziantep’te alıyor. Özellikle de Ankara başı çekiyor. Rahmetli Fahri Yılmaz ve Fahri Akben dur durak bilmiyor.

1986 ARA SEÇİMİNİN KAZANDIRDIKLARI

Hasan Celal Güzel’in milletvekilliği için Amerikanvari bir seçim kampanyası yürütüyoruz Gaziantep’te. Başbakan Özal geldi Gaziantep Havaalanı müjdesi verdi. Bulvar ve çevre yollarının yenilerine başlandı. Yollar ışıklandı. Hizmet Yağmuru sürüyor diye her gün birini açıklıyoruz. Su sorununa neşter vuruldu, Alleben deresi projelendirildi.

Dr. Asım Güzelbey’in evindeki sabah kahvaltısında YÖK Başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı hazır bulundu bu sırada. O günkü evlere ayakkabılar çıkartılarak girilirdi. Bir bebek kundağı gibi ayakkabı görünce sahibinin İhsan Doğramacı olduğunu söylediler. Peki niçin gelmişti? O sırada herkes Gaziantep Katmeri üzerine sohbet ediyordu. Prof. Dr. Doğramacı’nın yardımcısı Uygur Tazebay kulağıma eğilerek “Gaziantep’te bir üniversite kurulacağı müjdesini vermeye geldi” demez mi? Böylece Gaziantep Hasan Celal Güzel’in milletvekili seçilmesiyle bir üniversite kazanacaktı. Nitekim az farkla da seçilse öyle de oldu.

Ara seçimlerdeki 5 milletvekilliğinin tümünü Anavatan Partisi kazanmıştı. Hasan Celal Güzel, Rahmetli Mustafa Rüştü Taşar ve Vehbi Dinçerlerle birlikte üçüncü Gaziantepli bakan olarak devreye girdi. 1986 seçimlerinde Gaziantep’ten CHP’nin kaybetmesi büyük süpriz olmuştu.

LONDRA’DA ÖĞRENCİ TÜRKLER

Rektör Prof. Dr. Yavuz Coşkun ile Cumhurbaşkanı Abdullah gül aynı dönemde İngiltere’de bulunuyor ve TÜRKYA