Şükrü Server Aya Belgeleriyle Açıklıyor Fanatik Ermenilerin Bir Yalanı Daha…

132

(Birinci Bölüm)

 

1- Benim Ermenilerle o kadar çok ve sık dostluklarım olmuştur ki 1980’lerden sonra ortaya sürülen (fakat 1923-1960 yılları arasında hiç anılmamış) SOYKIRIM lafının esasını araştırmaya gerek görmezdim. Şimdiye dek el sıkıştığım Ermenilerin tümü candan, sıcak ve güvenilir DOST kişilerdi. Amerikan halkı karma olduğundan, hiç bir ırk ve millete ön yargılı değil, sevecen, mütevazı ve yardımseverdir. Amerika’da 1950’lilere kadar Afrikalılara ayrımcılık yapılır, Yahudiler de belirli kulüp ve derneklere alınmazlardı. (Şimdi tersine döndü) Çok seyahat ettiğimden, beş kıtayı görmüşlüğüm vardır. Pakistan’da Türk-Müslüman denildiğinde gözler parlar, baş tacı ederler. Avrupa’da ise özellikle son on yıllarda, genelde, “Türk”ler bebeleri yollarda keserken Yahudi ve günahkârlar cehennemde kaynatılıyor kilise propagandaları yapılıyordu. Hâlbuki Avrupa 10.-12. asırlarda insan parçalarını pişirip afiyetle yiyordu.

2- Katoliklerle onlardan ABD’ye kaçan Protestanlar arasındaki din savaşları otuz, hatta yüz yıl sürmüştür. Ortak nokta ikisinin de “dinsel rekabet gereği” dokunulmazlıklarını insanoğluna başarı ile yutturmaları ve siyasetçilere taşeronluklarıdır. Dünya Kiliseler Birliğinin (Katolikler daha çok ve üstün oldukları için hariçtir) yaklaşık bir milyar üyesi vardır ve en başta seçilen kardinali ve sanırım sekiz piskopos vekili vardır.  Dünyadaki Hıristiyan Gregoryen satısı sekiz milyondan azdır. Fakat Eçmiyazin Ermeni Patrikliği bu kadar az sayıda Hıristiyan’ı temsil ederek bir Başkan yardımcılığını alabilmiştir. Dinler arası meslekî diyalog ve Katolik Papa’nın “Kiliseler ortak pazarını”  kurması yadırganmamalıdır.

3- Hıristiyan Başkan Trump,  şimdilerde Amerikan ve dünya ekonomisini idare eden Yahudi toplumundan destek almak için, uzun yıllardır lafta kalan “Kudüs’ün İsrail Başkenti yapılmasını” tek başına kararlaştırmış fakat dünyada yapa yalnız bırakılarak büyük itibar kaybetmiştir. Birinci Dünya Savaşında ABD’nin İstanbul Büyükelçisi (emlakçilikten zengin ve avukat) olan Alman göçmeni Siyonist Morgenthau, elçilik görevini sırf Filistin’de yerleşmeye başlayan Yahudililere yardım için kabullenmişti. Wilson’un seçim kampanyasında büyük bağış yapmasına ve çok çalışmasına rağmen, bir rahip çocuğu ve koyu Hıristiyan olan Wilson onu kabineye almamıştı.

4- Morgenthau büyük bir Ermeni hayranı olan ve İngiltere’nin yedi yıl Washington Elçiliğini yapan (sonra İngiliz Propaganda Dairesine başkan oldu) Lord Bryce ile çok yakın dost olmuştu. O kadar ki İstanbul’da göreve başladıktan dört ay sonra Mısır’da Lord Bryce ile ailece buluşup, ortak geziler yapmışlardı. Filistin’de, Cemal Paşa’nın çok güvendiği ve zirai (çekirge) ilaç uzmanı Yahudi Aaron Aaronsogn’un evinde kalmışlardı.  Morgenthau altı ay sonra gelen bir parayı Aaronsohn’a havale etti. Aaron’un kız kardeşi Sarah casus olarak yakalandığından hapiste intihar etti. Üçkardeş Aaronson’lar NILI casus grubunu kurmuştu. Cemal Paşa yaya geçilmesi imkânsız Sina Çölünü beş günde dubalar da taşıyarak ve sürpriz Süveyş kanalına 12.000 kişiyle vardığında İngilizler hazır durumda onları bekliyordu.

Böylece felaketle biten (Ocak başı,1915) Sarıkamış harekâtından bir ay sonra Süveyş de ( Şubat,1915) başarısızlık ve 2000 kayıpla noktalandı. Enver-Talat-Cemal Paşalar Morgenthau’u “tarafsız sanıyorlardı”, hâlbuki ABD elçisi eski misyoner raporlarını diplomatik torbalarla Lord Bryce’a yollamaktaydı. Konsoloslardan gelen raporlar Washington’a haber verilmiyordu ve en önemlisi Osmanlı Dışişleri Bakanı Halil Menteş ile ABD elçiliğinde 22.11.1915’de yapılan resmi görüşmenin tutanağı Washington’a değil, Lord Bryce’a yollanmıştı. Morgenthau 1916 Şubat başında ABD’ye dönerken yanına iki Ermeni sekreterini de aldı ve orada kötülüklerine devam etti; Ermenilere yardım toplanmasına ve Amerikan halkının yalan dramlarla soyulmasında baş aktör oldu.  Morgenthau 1918’de Türkler aleyhine kanıt olarak gösterilen “Büyükelçi Morgenthau’un Öyküsü” isimli bir kitabı çok tanınmış bir yazara yazdırdı, kitap kırktan fazla basıldı, yazarı zengin etti.

Ne var ki, Morgenthau’un kişisel hatıra defteri de yakın yıllarda diaspora tarafından yayınlandığında, kitap ile hatıra defterini sayfa sayfa karşılaştırdığımda, Büyükelçinin yalanları kendi yazısı ile ifşa edildi. Buna ait kitap İngilizce internette açıktır; son günlerde ilave başka hainlikleri de tarafımdan keşfedildi ve İngilizce araştırma olarak internette yayınlandı.

Bu zatın torunu eski New York Bölgesi saygın Savcısı Robert Morgenthau, aslında bir Yahudi Gazetesi olan “World Street Journal” gazetesinde 15.1.2018 tarihinde bir makale yayınladı ve özetle Başkan Trump’tan “mademki Kudüs’ü İsrail’e Başkent ilân ettin, neden Ermeni Soykırımını da “Hitlerin” <… kim Ermenileri hatırlıyor ki> Washington Soykırım Müze Duvarındaki yazıya dayanarak ilan etmiyorsun” diye alenen sorguladı.

5- Hitler’e atfedilen bu söz büyük bir yalan ve sahtekârlıktı. Bu acemice belge 1946’da Nüremberg Harp Divanına sunulmuş, sırası 1947’de geldiğinde, “sahte olarak” duruşma dosyasından çıkarılmıştı. Kullanılan klavye Alman daktilosu değildi, ifade ve imla hataları vardı ve negatif fotokopi çok kabaydı. Hitler’in böyle sıradan bir kâğıdı eline alması ve nutuk için kullanması olası değildi. Daha sonra Carlos Whitlock Porter adlı bir tercüman ve araştırmacı bu belge dolandırıcılığını ve Assoc. Press muhabirinin nasıl kandırıldığını kanıtladı. Belgelerin gerisi internette bu zatın sitesinde ayrıntılı görülebilir.

6-Aslında William L. Shirer adında ünlü bir savaş muhabiri Hitler ve Nazilere ait topladığı belgeleri 1950’de (Alman Nazi Tarihini adeta ansiklopedik ) kitapta derlemiş, basmıştı. Hitler’e atfedilen 22.8.1939 günü komutanlarla yapılan toplantının izahatı ve kimin ne dediği, burada açıkça yazılmıştı.  Hitler’in “Ermeni sözünü” kullanması için hiçbir sebep veya kanıt yoktu.  Birisi Amerikan muhabirine “Hitler böyle dedi” diye bir Ermeni sahte belgesini satmıştı. Nazi Ordusunda son güne kadar Hitlere sadakatle bağlı 22.000 veya 33.000 Nazi Ermeni askeri belki de bu hileyle sonraları “zavallı yurdunu kaybetmiş kişi” olmuştu. (s.705-708 –  The Military Conference of August 22, 1939)

 

Yahudi Soykırımını dünyaya unutturmamak için kurulan Washington Soykırım Müzesinde “Ermeniler de” yer almak istemişlerdi. Aslında, Hitler’in emrinde çoğu Rus ordusundan esir düşen Ermenilerden oluşan ve kasap General Dro Kanayan emrinde (4.800’ü özel SS) internette “Wehrmacht Armenian Soldiers) tıklandığında görülebilir. Ermenilerin son ana kadar Hitler’e sadakati, Almanya’da basılan Ermenice “Hayastan” gazetesinde Şubat 1945’te “Hitler’in zafer nutkunu” basmasından da bellidir. Hitler iki ay sonra intihar etti. Nazi Ermeni Lejyonu Yahudileri kamplara yollarken, Vichy Fransası Türk B. Elçisi Behiç Erkin ile Marsilya Konsolosluk personelimiz on binden fazla Fransız olmuş Yahudi’ye, Türkiye’de akrabası varsa “Türk Vatandaşlık Belgesi vermekte idi.” Los Angeles, (Ermeni Diaspora) UCLA Üniversitesinde Ortadoğu ve Türk Tarih dersi veren Yahudi Prof. Stanford J. Shaw’un evi bomba konarak kundaklanmıştı. Shaw ve Türk eşi Ezel Hanım 2000 başlarında Türkiye’ye can emniyeti için sığındılar. Yaklaşık on yıl evvel Türkiye’de vefat etti; internette açık uzun makalesinde (15.000 kişinin) kurtuluşlunu ve özel trenlerle İstanbul üzerinden Filistin ve diğer ülkelere yollanmasını anlatır.  Bir Amerikan Gazetesi Elçimiz Behiç Erkin’in, Almanların şikâyeti üzerine bir süre geri çağrıldığını yazmıştı.  Türkiye diplomatlarının canlarını ortaya koyarak gösterdikleri bu büyük insaniyetin karşılığı, bunların bahsetmek yerine, “Türklerin Ermenileri daha önceleri öldürdükleri ve Hitlerin de bundan cesaret alarak Yahudilerin katline karar verdiği” senaryosu devreye girmişti. Müze heyetinde Ermeni Lobisinin bu baskısına karşı uzun tartışmalar oldu. Bunların belgelerinden bazı alıntıları yarınki “bu yazı devamında”  Türkçeleştirilmiş cümleler halinde göreceksiniz.

6- Neticede ABD’nin B.M. Temsilcisi ve Başkan Carter’in dostu Seth Moomjian müzeye $ 1 milyon bağış yapacaklarını söyledi. Bağışın ne kadarının verildiğini bilmiyoruz fakat Hitler’in asla söylemediği bu cümle,  Müze girişinde büyük puntolarla duvara kondu. Arkadan gelen Amerikan başkanları da bunun doğru olmadığını bildikleri halde, Ermeni Lobisi ve siyasi baskı nedeniyle duvardaki bu yalan orada tutuldu. 2000 yılında Müzeyi gezen arkadaşımız Melih Berk, Müze idaresine itiraz etti ve “bu yalan orada durdukça, genç Türk ve Ermeni veya diğer nesillerin devamının birbirine düşman olacaklarını” bildirerek uyardı. Müze idaresi bu itirazları Devlet temsilcilerinden almadıklarını bildirdiler ve aşağıdaki e-mesajla konuyu atlattılar.  Arkadan 2010 yılında Prof. Türkkaya Ataöv ve dostu Sevginbey de bu yazıya itiraz ettiler, onlar da atlatıldı. Fakat Müze idaresi 24.4.2002’de bir mesajla Melih beye verdiği cevapta, “bunun doğruluğunun araştırıldığını RESMEN itiraf etti”.

İnternette açık İngilizce kitabın 14/2 bölümünde bu “devlet seviyesindeki adilik”  resim ve belgelerle tarafımdan anlatılmaktadır. Bölümün sonundaki İngilizce soru ve Türkçe tercümesi bu sayfadadır, ancak diğer belgeler yer olmadığı için yarın paylaşılacaktır. Bu kitap 2011’de İadeli Taahhütlü olarak müzeye, ayrıca ABD Ankara Elçiliğine, İstanbul Konsolosluğuna ve ABD Kongre kütüphanesine de yollandı. Bakanlık da birkaç yüz tane satın almıştı.

Kitabın Türkçe adı “Gerçeklerin Soykırımı Devam Ediyor Fakat Kanıtlar Doğruyu Söylüyor” anlamındadır. Kitap tarafımdan Ankara ABD B.Elçiliğine, İstanbul Baş Konsolosluğuna, Müzeye ve ayrıca ABD Kongre Kütüphanesine yollanmıştır. 2015 yılında Ermeni Cumhur Başkanı ve Patriğin Müzeyi ziyaret resmini yarın göreceksiniz.

Bu kez torun Morgenthau Yahudilik aşkıyla fakat yakın tarihten habersiz olarak, Başkan Trump’un  Ermenilere de “kıyak yapmasını reklamını Wall Street Journal gazetesine 15.1.2018 tarihli bir makale ile istemiştir“. Gazetede çıkan İngilizce makale, Türkçe tercümesi, bu iddiaya karşı hazırlanan üç imzalı bir akademik (İngilizce) araştırma Amerika’da gazeteye, Müzeye, Beyaz Saray’a ve yaklaşık yüz kadar senatör ve kongre üyesine E-postalanmış ve Ankara mercilerimize de her şey yazılı dosya olarak yollanmıştır. Amerika’da çok az sayıdaki arkadaşımız Müzeye ve Gazeteye bu sahtekârlığı resmen yazmış ve cevabımızın ilanını istemiştir. Haliyle, ne Müze ne Beyaz Saray ne de herhangi bir ABD makamı cevap veremez zira  “Nüremberg Mahkemesi Kararı, Ansiklopedik kitap ve herkesin internetten görebileceği “Amerikan Ordusu Arşivinde” bu belgenin aslı vardır; kitapla aynıdır ve o gün “Ermeni sözü” kesinlikle o toplantıda kullanılmamıştır.

Bu konuda Prof. Dr. Ata Atun, eşi Dr. Yurdagül Atun’la ortak olarak ABD Müze ve Makamlarına yollanan İngilizce Araştırma Makalesinin tam Türkçe tercümesine Kars Üniversitesi Yayını olarak http://www.turansam.org/TURAN-SAM_37.pdf (sıra 23, s.188-196) erişebilirsiniz.

Olayı okumaya ve anlamaya fırsat bulamayan makamlarımızın, tıpkı “cevap veremez durumda” olan Amerikan makamlarına “suskunlukta refakat etmesi karşısında” AYDINLIK gazetesi, Türk veya Dünya Vatandaşı ve YALANLARDAN NEFRET eden “insanoğlu olarak” dünya basınına açık olarak şu sualin cevabını resmen ABD ilgili makamından istemek ve aydınlanmak “insan hakkımızdır”.

(Kitap Sayfa 270 – Müzeye hitaben  İngilizce mesaj)

Final Question: Gentlemen, more than eight years have already passed. Do you confirm or refute the accuracy of the quote? Please write to the blog “armenians-1915.blogspot.com” and inform the public, “which of my documents or evidences are wrong!”  I am afraid that the Museum will not have the courage to rectify their own mistake and offer a public apology; consequently all the people, who closed their eyes to the complicities, will have to keep them closed when looking into mirrors!

 

Son Sual: Şimdiye kadar sekiz yıl daha geçmiştir. Bu alıntının doğruluğunu kabul mü, yoksa ret mi etmektesiniz? Lütfen “armenians-1915.blogspot.com yazarak sunduğum belge veya kanıtlardan hangilerinin yanlış olduğunu bildirin.  Korkarım ki, Müzeniz işlemiş olduğu kendi hatasını düzeltmek cesaretini gösteremeyecek ve kamuya açık bir özür istemeyecektir. Binaenaleyh, biz tüm halk olarak, aynalara bakarken, yapılan suç ortaklıklarına gözlerimizi kapalı tutmak zorunda olacağız.

Müze duvarında, Hitler’e atfedilen “alıntı kendisine ait ise, lütfen teyit edin“. Hitler’e aittir diyorsanız, bu takdirde “Nüremberg Mahkemesi 1948 kararı yanlıştır,  aynı bağlamda “William L. Shirer” kitabında sayfa 705 > 708 alıntı

http://armenians-1915.blogspot.com/2012/02/3337-armenians-or-jews-dont-exist-in.html ve “Documents – The Military, Foreign Policy, and War “ ABD Ordu belgeleri de yalan-yanlış demektir.

SORU:  Beyaz Saraya Müze İdaresi mi, yoksa Nüremberg Mahkemesi +  William Shirer Kitabı + ABD Ordu Arşiv belgesi” mi doğrudur?  Bunlardan biri YALAN SÖYLEMİŞSE,   her halde DÜNYADAKİ DÜRÜST ve ONURLU İNSANLARA BÜYÜK BİR ÖZÜR BORÇLUDUR.

**************************************************************

Çağdaş – Kurnaz Haydutluk:  “Soykırım Saçmalığı”

Dün anlatılan “ABD SOYKIRIM MÜZESİ, THE WALLL STREET JOURNAL YALANLARI ve bazı belgelerin özetlenmesi:

Giriş: MANTIKSAL DÜŞÜNÜRSEK; dünya ve milletlerin, siyasetçilerin “varlığı kanıtlanmayan ve bu nedenle VAR OLMADIĞI kanıtlanan SOYKIRIM PALAVRASINA” insanların ve kurumların kafa yorması, zaman kaybetmesi eskilerin tarifiyle “abesle iştigal” aptalca bir eziyettir.

Örneğin “soykırım olmuştur” kanısında olanlar şunların cevabını verebilir mi?

1-Kim, kimi, nerede, ne zaman, niçin, nasıl ve hangi silahla öldürmüştür?

2- Olayın veya olayların belgesel kanıtlanması, tarafsız göz şahitleri ve “kanıt cesetler” var mıdır?

3- Suç ve ceza kişiseldir, intikal edemez, devredilemez, paylaşılamaz.  Suçlu kimdir ve buna kimin yetkilendirdiği mahkeme,  “olaydan önce cari hukuk kuralları içinde” nerede, ne vakit karar vermiş ve alenen duyurmuştur?

4- Bugünkü yasa ve hukuk kuralları ancak ilan tarihinden sonraki olaylara uygulanabilir!

5- Kişilerin, varlığı kanıtlanmamış ve uygulama yetkisiyle imkânı olmayan hususlarda düşünmeleri, tartışmaları, yekdiğerlerini karalamaları, husumet tohumlarını ekmeleri resmen APTALLIK değilse bir AKILLININ ortaya çıkıp bunu anlatması ve “Bin bir Gece Masallarındaki Kırk Haramilerin servetini paylaşamadıkları” için kavga nihayetinde sözü edilen hazine paylaşımıyla zengin olunacağının kanıtlaması gerekir! (Not: Birinci Dünya savaşında ansiklopedik belgelerde toplam kayıp 20 milyon kadardır. Ülkelerin ölü-esir-yaralı ve kayıpları listeler haline görülebilir. Ancak hiçbir yerde ne Ermeni adını ne de böyle “astronomik” kayıp görebildim. Ansiklopedik kaynakların hepsi bu çok büyük kaybı (gerçek ise) bunu neden istatistiklerinde çok daha ufak sayıları alırken “milyonu” unuttular?)

Bu nedenle bazı şarlatanlar sizleri yoktan zengin edeceklerini vaat ederlerse ve sizden parasal veya bedensel katkıları “peşinen isterse” başarı şansınız “saadet zinciri” dersi gibi olacaktır.

BÜYÜK YALAN kitabının 1’ci bölümünde “TAŞNAK Vatanperverlik” sisteminin “vermezsen ölürsün”, “kimseye sorma-söyleme yoksa mahvolursun” yasalarından örnekler verilmiştir. Düne kadar yaklaşık 140 yıldır Ermeni Hınçak ve Taşnak Grupları en şahane performansları yapmış iken, Türklerden öyle bir “FETÖ ve İmam ağabeyler çıktı ki,  Taşnak ve Hınçakların kırılmaz sanılan eski rekorları bin misli kırıldı, seksen milyonun sosyal ve devlet yapısı, fanatik şarlatanlar tarafından yarım asırda düzelemeyecek kadar yıkıma uğratıldı. Demek ki, dürüstlük veya kötülükte kişinin inançları ve kutsal kitapları değil, karakteri ve onuru esastır.

Hukuksal ve insancıl yalın mantığı unutarak bir an için “şarlatanları ciddiye alacak olursak” bu defa rivayet edilen masalları ve saptırmaları değil, önemine göre “sahici belgeleri” dayanak olarak almaya mecburuz.  Bunca “soykırım lafına rağmen” şimdiye kadar kitlesel ve devlet emriyle yapılan katliamları teyit eden “tarafsız ve güvenilir veya hukuken değeri olan bir belge” gördünüz mü? Ben yirmi yıldır sahici tek bir güvenilir kanıt belge görmedim; Ermeni arşivleri ilelebet kapalı kalacaktır, zira kan lekesiz belgeleri yoktur. Bu nedenle, bütün dünya bir an için “böyle saçma iş olur mu?” diye soracağına, sokaktaki “katilleri asalım” çağmışlarını (cinayet yokken) tartışmaktadır. Soykırım mızıkacılarına sorun, mademki 1915’te 1.300.000 olan Türk Ermeni nüfusundan 1 veya 1,5 milyon Ermeni 1915’lerde öldüğüne göre, Paris Barış Konferansında verilen 26 Şubat 1919 tarihli resmi muhtıranızda, o gün itibariyle, Türkiye’de 1.403.000 Ermeni’nin (çoğalmış) yaşadığını yazmadınız mı?

 

 

Önceki İçerikMeral Akşener’le Birlikte Nihat Gürer’i Andık
Sonraki İçerikKIBRIS DOSYASI (BM ve AB tarih sürecinden yansımalarıyla) (6)
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.