Stadyumda kalmaz bu protesto

167

Başbakan için sürpriz oldu TT Arena açılışında yaşananlar.

Öyle ya, stadın yapımını beceremeyen Galatasaray‘ın bu sıkıntısını, Başbakan iş bitiricilikteki maharetini kullanarak, çok kısa bir sürede halletmişti.

Karşılığı ıslık mı olmalıydı?

– Tabii ki değil.

Olmamalı da!

En başında ifade edeyim ki, bu protestonun yapılması, beni de ziyadesi ile üzdü.

Zira burada ıslıklanan, protesto edilen, AKP Genel Başkanı Erdoğan olmakla birlikte, Türkiye’nin de Başbakanı.

Şık olmadı.

Bunu böylece belirttikten sora, bu protestonun geçekleşmesinin ardında yatan gerçeklerin, neler olduğuna bir bakmakta fayda var.

AKP İktidar‘ı kadar fanatiği fazla bir iktidara, Cumhuriyet tarihinde bir daha rastlamak, herhalde mümkün olmayacaktır.

Ancak aynı şekilde, bugüne dek hiçbir iktidardan, AKP’den nefret edildiği kadar nefret edilmeyecek.

Nefretten de öte, kin ve öfke duyulmayacak.

Bu sonucu hazırlayan da, bizzat Başbakan’ın kendisi.

Toplumu her konuda, ama her konuda ikiye bölmek için, elinden ne gelirse ardına koymadı.

Fanatiklerinin hoşuna gittiğini gördükçe de, hız kesmeyi unutup, bu konuda her geçen gün daha da hızlandı.

Halkın bir yerlerde buluşmasını istemek yerine, kendi çizgisinde buluşmayı önerdi hep.

Buna karşı çıkanları da bertaraf etmek için, her türlü yolu denedi.

Denedi demek yanlış bir ifade, zaten kullandı demek, daha doğru olacak sanırım.

Kendisi gibi düşünmeyenlere, sıkılmasa, bakkaldan ekmek verilmesini bile engelleyecek konuma geldi.

İş Adamı ise, vergi cezaları kestirdi, iflas ettirdi.

Memur ise, sürdürdü.

Belediye Başkanı ise, müfettişleri üstüne salarak bezdirdi.

Gazeteci ise, işinden etti.

Sanatçı ise, aşağıladı.

Öğrenci ise, jop ve biber gazı terapisinden sonra, mahkeme kapılarında sürüm sürüm süründürdü

Kendisine oy vermeyen kesimleri, beldeleri, yok saydı.

Sekiz yıldır bunlara maruz kalan insanların bireysel tepkileri, ya hapishaneye gitmekle, ya da başka yollardan tehdit ve şantajla püskürtüldü.

Fakat ne zaman ki bu insanlar spor sahalarında tüm özelliklerini bir kenara bırakıp bir araya geldiler, bu fırsatı değerlendirdiler.

Başbakan’a olan kinlerini, öfkelerini, nefretlerini kustular.

Bir arada bulunmanın verdiği dayanışma ruhu ile başlarına gelebilmesi muhtemel hadiselerin korkularından sıyrıldılar.

Zannetmeyin ki bu öfke stadyumla kaim kalacak.

Başbakan‘ın bindirilmiş kıtalar eşliğinde açılış yaptığı yerlerin dışında, her yerde bunlara rastlamak kabil.

Bu kadar baskının sonucu, bunların olmasından tabii ne olabilir ki?

‘İleri demokrasi’ yi ağzınızdan düşürmeyecek ama baskı ve zulümde Faşist Liderlere rahmet okutacak eylemlerden de geri durmayacaksınız.

Halkın, bu tenakuzun farkında olmadığını sananlar, feci halde yanılıyorlar.

Halkı, bir ‘birey’, bir ‘vatandaş’ gibi görmekten uzaklaşıp, ‘teba’ gibi gördükçe, ‘enaniyet’ duygusu öne çıktıkça, halkta biriken bu gaz, sıkışma yapmaya devam edecek.

Bu bakış açısı, yalnız Başbakan da yok.

Birlikte çalıştığı tüm arkadaşlarında mevcut.

AKP Gurup Başkan Vekili Suat Kılıç’ın yaşanan bu dramatik olaydan sonra kullandığı ifadelerde de bunu görebilirsiniz.

Egemen Bağış’ta da, Danışmanı olan bir muhteremin ifadelerinde de.

Milleti ‘teba’, kendilerini de ‘saltanat mensubu’ gören bu anlayış, tüm kabinede, tüm parti yöneticilerinde mevcut.

Kültür Bakanı, bu enaniyet duygusunda, ‘fenafillah’ mertebesine ulaşmış.

Baksanıza ifadelerinde; “‘Hazreti Muhammed’e dedim ki” diyecek kadar da şuur kaybına uğramış.