Sosyal Mesafe Değil; Fiziki Mesafe…

93

            TV ekranlarında bizleri bilgilendiren değerli tıpçılarımız ara ara yabancı kavramları kullandıkları için yeterince anlaşılamamaktadırlar. Bazen de çelişkili kavramlar kullanılmakta ve yanlışlar yayılmaktadır. Londra’da virüs ile ilgili sokak afişlerinde sosyal mesafe kavramı yanlış bir şekilde kullanılıyor diye biz de aynı yanlışı yapmaya mecbur değiliz. Üstünde durulması gereken kavram insanlarımızın birbirine olan fiziki mesafesidir. Fiziki mesafe korunmadan, ara açılmadan öldürücü virüsle mücadele etmek zor olmaktadır. Fertler arasındaki fiziki mesafeyi açabilmek için öncelikle toplumda sosyal mesafeyi fertler arasında daraltmak gerekir. Bunun için fertleri virüsle mücadelede daha fazla bilgilendirmek, farklı yaklaşımlarla zihinleri karıştırmamak, insanları şuurlandırmak ve ortak aklı ve sosyal kabulü işler hale getirmek gerekmektedir. Şu halde; asıl olan fiziki mesafedir. Bunun için sosyal mesafenin ve gerekli davranış şeklinin yaygınlaştırılması gereklidir.

            Bunlar yapılmadığı sürece, sosyal mesafeyi açarak fiziki mesafeyi kapamak zorlaşabilir. Ortaya çıkan bazı görüntülerden herkes rahatsız olmaktadır. Şuursuz, tehlikenin belki de tam farkında olmadan ortada dolaşan topluluklar, mevsimi olmamasına ve sokağa çıkmak yasak olmasına rağmen, yasağı çiğneyip denize bile girenler görülmüştür. Yasa ve kural dinlemeyen bu gibi tipler yasakları çiğneyerek kendi kendilerini tatmin etmektedirler.

            Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü isimli kitabımızda da belirtiğimiz gibi, sosyal mesafe konusunda bir örnek üzerinde duralım. Fiziki mesafe çok olsa bile, fertlerin ve sosyal gurupların belirli bir millete, onun değerlerine, sembollerine, çıkarlarına içten bağlılık sürebilir. Bu durum fiziki mesafenin uzaklığına rağmen, sosyal mesafenin az olduğunu gösterir. Diğer taraftan, bunun tersi olarak fert ve sosyal guruplar arasında fiziki mesafe çok az olabilir; fakat bunların belirli bir millete mensubiyet şuuru, ortak milli kültürü paylaşma özelliği, bütün yerine parçanın ele alınması, etnik veya mezhep taassubu öne çıkmış olabilir. İnsanlar fiziki yakınlığa rağmen, birbirinden uzak ve milli kültür ile yabancılaşma durumuna düşerler. Bu durumda, fiziki mesafe sıfır bile olsa, sosyal mesafe çoktur. Fert ve sosyal gurupların milli ve dini bayramları, belirli gün ve ayları paylaşma özellikleri zayıflar.

Aslında milletleşemeyen toplumlarda etnik ve mezhep taassubu öne çıkar. Bu ülkeler milli çıkarlarını değil, etnik veya mezhep çıkarlarını savunur hale gelerek, emperyalist ülkelerin toprak bütünlüklerini çiğneme teşebbüslerine karşı direnemezler. Suriye ve Irak örnekleri bunun tipik misâlleridir.    

Önceki İçerikSokağa Çıkma Yasağını İhlal Edenlere Verilen Para Cezaları
Sonraki İçerikBill Gates Melek mi, Şeytan mı?
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)