Geride bıraktığımız 4 yılda 120’den fazla yazar, 2200’den fazla yazıyı bünyesinde toplayan, 500.000 farklı misafir ağırlayan www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitemizin yazar, çizer ve şairlerine plaket takdim ettiğimiz ev toplantılarının beşincisini Kocaeli Aydınlar Ocağı İlim ve İstişare Kurulu Başkanı, eski İzmit Ticaret Odası Başkanı ve Sigortacı Nihat Gürer ile sevgili Melek Yengemiz Hanımefendinin ev sahipliğinde gerçekleştirdik.
Her toplantı birbirinden renkli oluyor, toplantı sonrası unutamayacağımız ilginç hatıralar biriktirmiş oluyoruz. Nihat Abimizin evinde gerçekleştirdiğimiz beşinci toplantımızda herkesi görebileceğim stratejik bir noktada mevzilendim; görebildiklerimi, duyabildiklerimi sizlere aktaracağım.
Her biri iştigal ettiği sahada mahir, interneti, sosyal medyayı aktif kullanan, bu şekliyle her zaman bir arada göremeyeceğim kişilerden oluşan 8 ayrı yazarı bir araya getirdik.
Yazarlarımızdan sanayici Lütfü Türkkan, halen Tügmad Türkkan Gıda Yönetim Kurulu Başkanı. Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi. İnternet haberciliğinin ilk yıllarından beri internette düzenli yazı yazıyor. Kocaeli Aydınlar Ocağı sitemizde 81. sırada yazmaya başlayan yazarımız. Sitemizde şu an için 70 yazısı bulunuyor. Her hafta düzenli yazı yazıyor. Akıcı ve sade üslubuyla yazıları etrafında geniş bir okur topluluğu oluşan yazarlarımızdan bir tanesi. Twitter hesabı var ve aktif olarak kullanıyor.
Lütfü Bey, sanayici olmanın zorluklarına rağmen büyük bir zevk olduğunu, bacanın tüttüğünü görmenin verdiği mutluluğun kendisini dinç tuttuğunu söyledi.
Sürekli halkın içinde. İnsanların isteklerini, ihtiyaçlarını, beklentilerini çok iyi takip ettiğini düşünüyorum. Sosyal medyayı da bu anlamda aktif kullanıyor. Günümüzdeki siyasetçi profilinden oldukça farklı.
Yazarımız ve eski İTO Başkanı, Sigortacı Nihat Gürer, Kocaeli Aydınlar Ocağı’mızın da kurucularından ve eski başkanlarındandır. Halen İlim İstişare Kurulu Başkanlığımızı yapıyor. Miliyetçi Hareket Partisi’nde İl Başkanı olarak görev yapmış. Bilgisayarı var ama teknolojik araçları çok fazla kullanmıyor. Çeşitli vesilelerle düzenlenen konferanslarına katılıp dinlemenizi tavsiye ederim. Yılların deneyimini, okuduklarını, yaşadıklarını yansıtan güncel tespitlerinden siz de istifade edeceksiniz. Web sitemizin 113. sırada yazmaya başlayan yazarıdır. Yazı yazıyor ama yazmayı çok sevmiyor. Biz de konuşmalarının video kaydını alıp yayınlıyoruz. Lütfü Bey’in ifadesiyle söylemek gerekirse “Hepimizin Abisidir ama en çok TBMM Başkanvekili Meral Akşener’in Abisidir”.
Nihat Abi, her ne kadar yazmayı değil konuşmayı sever desem de onu düşünür yetiştiren bir okul gibi görüyorum. Çevresinde yaşayan herkesi düşünmeye sevk etmiştir ama üç evladından ikisi sitemizde yazı yazıyor.
Yrd. Doç. Dr. Banu Gürer ilahiyatçı, akademisyen. Nihat Abinin kızı. Web sitemizde 2007 yılında yazmaya başlayan 12 kişiden 3. sırada geleni. Söz Sırası Gençlerde programımızın ilk konuşmacısı. İlkokul arkadaşlarını bulmak ve ailesi ile iletişim kurmak amacıyla Facebook kullanıyor. Bugünlerde yurt içinde ve yurt dışında yoğun çalışmaları olduğu için seyrekleştirdiği yazılarını önümüzdeki günlerde sitemizde daha fazla göreceğimizi düşünüyorum.
Nihal Özgirgin, sitemizin tarihçi yazarlarından. Nihat Abimizin kızı. Aktif Facebook kullanıyor. Hem iş hem de çocukları ile uğraşırken tarihle irtibatını devam ettirip sitemizde yazılarını da paylaşıyor.
Yazarlarımızın bir çoğu ile daha önce farklı Aydınlar Ocağı faaliyetlerinde karşılaştım. Bazıları ile daha yakın ve sık görüşüyoruz. Sitede yazılarını yayınladığımız ama benim henüz tanışamadığım yazarlarımızdan birisi de eski İTO Başkanı İ. Yüksel Başer idi. Web sitemizde de yazılarını en çok takip ettiğim yazarlardan olduğu için onunla tanışmayı istiyordum. Yazıları gibi sıradışı ama bilge bir kişilik. Sohbetinden de çok zevk aldık. Bana göre akşam gördüğüm yazarlar arasında onu sıradışı yapan en önemli özelliği blog yazıyor olması. İstikrarlı bir şekilde yazıyor, yıllardır biriktirdiği deneyimlerini bizlerle paylaşıyor.
Sitemizin son dönemde yazmaya başlayan yazarlarından İdris Türkten, Petkim’den emekli. Emeklilik sonrası başladığı kendi girişimi olan işini devam ettiriyor, yani emekli olamayanlar grubuna dahil edebiliriz kendisini. Avrupa’da bulunduğu sırada gördüklerini, gözlemlediklerini, yapmak istediği fikirlerini hayata geçirmiş. MHP’de bir dönem ilçe başkanlığı yaptığını öğrendim. Hala siyasetin içerisinde. Yazılarını okuduğunuzda bahsettiğim yönlerinin yanında okuyan, yazan,düşünen bir adam olduğunu fark edip mutlaka okunacaklar listesine alacağınızdan eminim. En azından ben öyle yaptım. İnterneti hem iş için hem de kişisel olarak eskiden beri kullandığını öğrendim. Bugünlerde Facebook’u çok aktif kullanıyor. Web sitemizde gördüğü beğendiği içeriği dostları ile de paylaşmayı ihmal etmiyor.
Web sitemize son dönemde en hızlı giriş yapan yazarımız Bilişim Teknolojileri Öğretmeni Göksu Özen, şu anda bu yazıyı okuduğunuz web sitesinin görsel olan her türlü öğesini hazırlayan ustalardandır. Kendi kişisel blogunda ve programlama öğreten sitelerde yıllardır teknik yazılar yazıyor. Facebook, twitter, friendfeed gibi araçları çıktığı günlerden beri kullanır ama kişisel blogundan sonra en çok Facebook üzerinden paylaşım yaptığını gözlemledim. İlerleyen dönemlerde sitemizde eğitimle teknolojinin birlikte cümle içinde kullanıldığı yazılar yazacağını, yazarı en yakından tanıyan birisi olarak 😉 öngörebilirim.
Tekstilci İşadamı Serhat Duyar da bu toplantıda plaketini aldı. Kocaeli Aydınlar Ocağı tarihinde en genç yönetim kurulu üyesi olma rekorunu elinde bulunduruyor ve halen koruyor. Geçtiğimiz günlerde Neslihan adından bir kızı dünyaya geldi. En kısa zamanda Neslihan’ın da Aydınlar Ocağı toplantılarına katılımını sağlayacakmış. Gönül halkamız genişlemeye devam ediyor. Serhat Bey, okuduklarını ve deneyimlerini paylaşmayı seviyor. Kısa süre sonra başlayacağı askerlik vazifesi öncesi okuyacağı kitapların listesini yapıyormuş. Dönüşte anlatacak çok hikayesi olacak anlaşılan.
Başkanımız Ahsen Okyar’ın www.ahsenokyar.com adresinde her gün güncellediği blogu, Facebook’ta ise benim arkadaş sayımın en az 3 katı kadar arkadaşı var. Başkan böyle olunca üyeleri ve yazarları da ona uygun oluyor demekki. İşi bu şekilde sağlama alıp yönetimin üst düzey desteğini de aldıktan sonra bilgisayarla arası iyi olmayan, sosyal medyayı az kullanan, ürettiğimiz içeriği sosyal sitelerde paylaşmayan yazarlarımıza ve katılımcılara priskolojik baskı yapma şansım oluyor ve bu şansı değerlendiriyorum.
Genel Sekreterimiz Hasan Uzunhasanoğlu, mutad yoklamasını yaptı. Bu sefer sadece yazarlarımızın kendi kriterlerine göre aldıkları puanları okudu ama yazarlarımız oldukça hazırlıklı idiler. Hepsi de geçer not aldı. Herhangi bir uyarıya mahal vermediler.
Yeni çocuğu dünyaya gelen Serhat Duyar haricindeki yazarlarımızdan evli olanların tamamı toplantıya eşleri ile birlikte katıldılar. Bu da şu ana kadar yaptığımız beş toplantının içerisinde bu toplantıyı özel yapan sebeplerden bir tanesi idi bana göre.
Teşekkür plaketlerini MHP Merkez Yönetim Kurulu üyesi Lütfü Türkkan’a Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanımız Ahsen Okyar, MÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Banu Gürer’e Rezzan Başer, eski İTO Başkanı İ. Yüksel Başer’e Av. Ruhittin Sönmez, Eğitimci Göksu Özen’e Şebnem Türkkan, eski İTO Başkanı Nihat Gürer’e Kocaeli Aydınlar Ocağı Genel Sekreteri Hasan Uzunhasanoğlu, Tekstilci-İşadamı Serhat Duyar’a Dr. Cumhur Özgirgin, Tarihçi Nihal Özgirgin’e Dr. A. Gülden Sönmez, İdris Türkten’e Bilgisayar Programlama Uzmanı Yunus Özen takdim ettiler.
Ahmet Buğrahan Sönmez’in Abdi İbrahim ilaç firmasında Gebze’de çalışmaya başladığını öğrendik.
Bu kadar yazar, düşünür adam bir araya gelince memleket meseleleri konuşulmazsa olmaz zaten. Ruhittin Bey, Azerbaycan ziyaretinde yaşadığı hatıraları bizlerle paylaştı. Kültürümüzü oluşturan temel öğeleri masaya yatırdık. Gençlerin dinlediği müzik tarzına varıncaya kadar çok enteresan konular tartışıldı.
Memleket meseleleri masaya yatırılmış, birer birer çözülürken biz Dr. A. Gülden Sönmez’le resim pazarlığı yaptık. Benim arşivimde bulunan resimlerini kendisine iletmem karşılığında pasta, börek gibi pek çok hamur işi vaad etti. Pazarlığa pek elverişli olmadığını düşünüyorum. Avrupa kıtasında doğup büyüdüğü için Asyalılara özgü pazarlık tarzına alışık değil. Yine de anlaştık sayılır.
Nihal Hanım’ın eşi Dr. Cumhur Özgirgin ile de o akşam tanıştık. İranlılarla da ortaklığı olan bir iş yapıyorlarmış. İran, Irak, Suriye gibi yakın komşularımızı iyi tanıyor. Hatta bugünlerde favorisinin Suriye olduğunu öğrendim. Bize İran ve orada yaşayan Türkler, Sünni Müslümanlar hakkında bilmediğimiz ayrıntılar anlattı.
Lütfü Türkkan’ın babası toplantının yapıldığı günlerde rahatsızdı. Babasının rahatsızlığına rağmen zaman ayırıp toplantımıza eşi Şebnem Hanım’la birlikte katıldı. Geçtiğimi günlerde Lütfü Bey’in babası vefat etti. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.
Eskiden, tıp bu kadar ileri değilken doğacak olan bebeğin cinsiyetini tahmin etmeye yarayan bazı yöntemler varmış. Bu bilgiyi bile o akşam ortamda konuşulurken duydum, öğrendim ve kaybolmasın diye bir kenara not aldım. Çok ilginç yöntemler varmış. Bir kaç tanesini aktarayım:
* Gebe bir kadına elini göstermesini söyleyin. Size avucunun içini gösterirse kızı, elinin sırtını gösteriyorsa oğlu olacaktır.
* Anne adayının sol göz kapağını elinizce hafifçe aşağı çekin. Eğer v şeklinde bir damar yapısı görüyorsanız kızı olacaktır.
* İki tane koltuktan birinin altına bıçak, birinin altına makas koyun. Anne adayı bıçak olana oturursa çocuk erkek olacaktır, değilse tersi.
Buna benzer anekdotların havada uçuştuğu verimli bir toplantı olduğu kanaatindeyim.
Yüksel Bey’den duyduğum bir hikayeyi de burada paylaşayım:
Zen Öğretisi, köken olarak Hindistan’daki Budist öğretisinin bir koludur. Hint Budizm’inin Çin’e oradan Japonya’ya uzanan tarikatlarından biridir ki Japonya’daki koluna Zen adı verilmiştir. Zen öğretisi Budist mezhepleri gibi aynı felsefeye bağlıdır. Bu koşullardaki yaklaşımların elbette biz Müslümanlar tarafından kabul görmesi olanaklı değildir. Ancak insanların yararına ve yücelmesine katkı sağlayacak bazı öyküleri vardır ki onları tekrarlamak faydalı ve ilgi çekici olabilir.
Çok bilgili ve her şeyi bildiğini zannettiği için bulunduğu ortamlarda hiç kimseye söz hakkı bırakmayan biri, zor durumda kalır. Zira artık toplantılara çağırılmamaktadır. Bütün çevresi onu dışlamış. Çok bildiğini sanıyor, hep anlatıyor ama hiç birimizi dinlemeye tahammül edemiyor, hepimize hocalık taslıyor diye ondan kaçar olmuşlar.
Adam, Zen Bilgesini ziyarete gelir. Zen öğretisi hakkında uzmanlaşmak istediğini söyler. Zen Bilgesi kendisine çay ikram etmek istediğini söyler. Japonlara özgü çay ikram ritüeli başlar. Bilge, adamın önündeki fincana çay koymaya başlar, fincanın dolmasına rağmen çayı dökmeye devam eder. Çay taşar, yerlere dökülmeye başlayınca, ziyaretçi; “Efendim, görmüyor musunuz, fincan taşıyor, yerler kirleniyor” der. O an Bilge durur, “Sen de işte bu fincan gibisin, kendi görüşlerinle, varsayımlarınla, bilgilerinle ve değerlendirmelerinle kendini doldurmuşsun. Bu durumda sana hiçbir şey öğretilemez. Önce kafanı hep sana ait ön kabullü ve bencilleştirdiğin, bilgilerinden boşalt, başkalarının görüşlerini, düşüncelerini de dinlemesini öğren. Ancak ondan sonra arzuladığın uzmanlık bilgilerini öğrenebilirsin” der ve gönderir.
Benden bu kadar. Hikayedeki adamın durumuna düşmek istemem. bilgi@kocaeliaydinlarocagi.org.tr adresimize ya da benim kişisel eposta adresim olan yunus@yunus.gen.tr adresine yazı ile ilgili görüşlerinizi bekliyorum. Zira hikayedeki bilge adama göre sizlerin görüşlerini ve düşüncelerini de dinlemem icap ediyor.