İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması karşısında ana muhalefet partisi başkanı tarafından özellikle gençlerin protesto amacıyla sokağa davet edilmesi sonucunda maalesef ortaya çıkan üzücü ve düşündürücü sorunlarla karşılaştık. Bunlar geçirdiğimiz mübarek Ramazan ayına ve mübarek Ramazan Bayramı’na hiç yakışmamıştır. Siyasetçi üslubuna hiç yakışmayan kontrolsüz adeta hiddet ve şiddet kokan bu konuşmalar ve sokağa davet, ülkemizin içinde ve dışında itibar kırıcı olmuştur. Şiddet ve terörden, sokaktan medet umar hale düşmek; aslında parti içi rekabetten, yaklaşan kurultay dolayısıyla ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bazı belediye başkanlarının yolsuzluk ve teröre destek gerekçeleriyle tutuklanmalarını aşan sebeplerle sözde yargının baskı altına alınmak istendiği anlaşılmaktadır.
Uluslararası medya her seferinde olduğu gibi Türkiye’yi küçük düşürme ve olayları abartma peşine düşmüştür. Taşınan ünvanla uyuşmayan ve sokağı adres olarak gösteren ifadeler ve tepki; keşke katil ABD desteği altında cinayet şebekesi İsrail’in yaptığı insan hakları ihlallerine ve 50 bini aşan Gazze’liyi yok eden büyük soykırıma karşı yapılabilseydi… ABD ve İsrail Gazze’lileri vatanlarını terk ettirmeye onları öldürerek varmak istiyor. Bunları yapmak yerine, sokakta sorunları çözmeye çalışmak içeride birbirimizle çatışmaktan daha fazla bir zevk duyduğumuzu ortaya koyuyor. Aslında bu ülkede herkes her mevkiye talip olabiliyor ve hatta aday da seçilebiliyor. Sandıktan çok sokaktan birşeyler bekleyenlere partinin tecrübeli isimlerinin neden ağabeylik yapmadıklarını anlamak da zordur.
Efendim, İngiliz İşçi Partisi nasıl olur da sessiz kalabilirmiş… Sosyal Demokrat Partiler arasında konuşulan dayanışma nerede kalmış… gibi yaklaşımlardan ve tecrübesiz, sokakta çözüm arayan konuşma üslubundan yurtdışı da habersiz değildir. Aslında bu çok şükür ki geniş bir çatışmaya dönüşmeyen olaylar ana muhalefeti de yıpratmıştır. Oysa ana muhalefet iktidar alternatifidir. Eğer siz sokak yolunu açarsanız her çeşit adam ve tahrikçi o kalabalığa girer. Güvenlik güçlerine karşı saldırılarda 150 polis kardeşimiz yaralanmıştır. Kendilerine geçmiş olsun diyoruz.
İngiliz İşçi Partisi ve diğer ülkelerdeki Sosyal Demokrat Partiler bizim için umut olmamalıdır. Kendimizi yalnız ve terk edilmiş hissetmeye de gerek yoktur. İngilizler nereye ne ölçüde destek olmaları gerektiğini iyi bilirler. Onun için gerekli desteği Türk Milleti’nden ve sandıkta aramalıyız. Yabancılar destek olsalar bile karşılığını sizden misliyle alırlar. Londra’dan güdümlü olmaya değil; tekrar Atatürk’ün partisi olmaya ihtiyaç vardır. Olaylara karışanlar ve yönetenlerin bir kısmı sabıkalı çıkmıştır. Bunlar Şehzade Camiini tuvalet gibi kullandıklarından, orada içki içtiklerinden, kabirleri ve taşları tahrip ettiklerinden, Saraçhane’yi terörist merkezi yaptıklarından belki bir gün üzülecek ve utanacaklardır. Aynen yıllar önceki bazı ağabeyleri gibi… Tahmin ederim ki, bu olaylarda bir de ellerine Türk bayrağı verilerek ortaya salınan kullanılanlar ne ilktir, ne de son olacaktır.
Avrupa’da Sosyal Demokrat Partilerin kuruluşu ABD desteği ile olmuştur. Sovyetler Birliği’nin genişleme ve etkinliğini arttırma teşebbüslerine karşı, soğuk harbin ortaya çıkışı karşısında ABD başta Avrupa’da dikkat çeken bazı aşırı sol akademisyenlere Rusya’ya kaymalarını önlemek için el atmış ve onlara önemli destekler sağlamıştır. Bazıları ABD’ye bile yerleştirilmiştir. İşin özü; ne olursan ol, komünist bile olsan benim güdümümde çalışırsan, işini yaparsan ve bu çizgide faaliyetlerini sürdürürsen her türlü desteği sana veririm sözü kendilerine söylenmiştir. Batı ve Kapitalist sistemle sorunlu olanlar bu şekilde Atlantik ötesine çekilmişlerdir.
NOT: ABD’ye doktora eğitimi için giden Rümeysa Öztürk isimli kızımız haklı olarak üniversitede yazdığı makalede Gazze’lileri savunmuştur. Bunun karşılığında tutuklanmış ve vizesi iptal edilmiştir. ABD Dışişleri Bakanı, kendisini ülkemizi protesto etti diye suçlamıştır. Anlaşılan epey zamandır ABD İsrail’e esir olmuştur. Biran evvel bırakılması demokrat olmanın gereğidir.