Küresel gücün dünyayı kendine göre şekillendirdiği küreselleşme süreci, ilgi çekici gelişmelere sahne olmaktadır. Elimde Huntington’un “Biz kimiz: Amerikan’ın Ulusal Kimlik Arayışı” isimli bir kitabı var. Bu yazar sıradan bir kişi değildir. Medeniyetler çatışması teziyle çatışmayı farklı medeniyetler arası kesişme noktalarında arayan yazar, çatışmanın fay hatlarını ortaya koymaktadır.
Tabii ki hareket noktası Amerika’nın milli çıkarlarıdır. Bunu yadırgamak da mümkün değildir. Ancak küreselleşmeyle beraber milli menfaatlerin ve milli kimliklerin yitirildiğinin pompalandığı günümüzde; ülkemizde bazılarının ne kadar yanlış noktalardan hareket edip nerelere hizmet ettikleri daha iyi anlaşılmaktadır.
Biz kimiz sorusunun cevabına merak saran ABD ve ABD’li önemli bir düşünür neleri inşa etmekle uğraşırken, biz de ise, ters yönde bir şartlandırma vardır. Amerika ulusal kimlik peşinde iken; Türkiye de milli kimliği yadırgayanlar, milli kimliğin tekilci ve dayatmacı olduğunu zannedenler piyasada bolca var. Hatta milli kimliğin çeşitli yasa ve anayasadan dışlanarak ülkenin demokratikleşeceğini varsayan garip yaratıklar türemiştir. Bunlar aslında görevlerini yerine getiriyorlar. Dün sınıf çatışması tezi ve anti devletçi, anti Türk yaklaşımlarla milli devletle kavgalı olanlar; bugün kılık değiştirerek bizi küreselleşmenin ideolojisi olan milli kimliksizleştirmeye ve çokkültürlülüğe zorluyorlar.
Türkiye’de siyasi tartışmaların, etnik merkezli ve Türkiye’ye uymamasına rağmen çok kültürlülüğe zorlanması yeni emperyalizmin bir gereğidir. Bundan dolayı dışarıda hazırlanan projeler ve planlar ülke gündemine sokulmaya çalışılmaktadır. Bu dış güdümlü tezgahlar, başarılı olamadığı takdirde, birçok yerde fiili müdahale gündeme getirilmektedir.
Bu süreç içinde yapılmak istenen bir başka işlem de; ülkelerin emperyal amaçlara ve küreselleştirmenin çıkarlarına hizmet edecek kültürel ve psikolojik ortama sokulmasıdır. Bunu hazırlayacak olan da milli kültürlerin yozlaştırılması, insanların uyuşturulması ve asıl kafa yorulması gereken noktalardan uzaklaşmasına zemin hazırlayan popüler kültürdür. Özellikle dünyayı küçülten internet ağı, iletişim teknolojilerinin hızla yayılması; fabrika açıp istihdam yaratmak, üretim yapmak yerine, bu vasıtaların kullandırılmasını amaçlamaktadır. İletişim teknolojisine karşı çıkmak gereksizdir. Ancak, bunların hangi amaçla kullandırıldığına da dikkat etmek gerekir.
Pek çok farklı disiplinle ilişki kurulan popüler kültür, sözlük ve ansiklopedik anlamından farklı bir nitelik kazanmıştır. Halkın ve halka ait, çoğunluk tarafından seçilen ve benimsenen manalarında kullanılan bu sözcük, yaygın olarak zorla beğendirilen ve tüketime zorlanan bir yaşama tarzı olarak değişmiştir. Artık o halkın beğendiği ve yaptığı her şeyi kapsamaktan uzaktır.
Gündelik hayatla ilgili Dünyada egemen kültürün vasıtalarını farklı milli devletlerde pazarlayan bir görev üstlenen popüler kültür; hâkim kültürün ve ekonominin ürettikleri değer ve gelenekleri milli kültürle çatışsa dahi sosyal dokuya yansıtarak bağımlı fertler ortaya çıkarmaktadır. Bu yaşama tarzı, insanları uyuşturmakta, şaşkın hale getirmektedir. Kitleler kandırılmakta, siyasi tercihler etkilenmektedir. Siyasi elit ve yönetenler tarafından kullanılan ve çok değişik anlamlar taşıyan demokratikleşme gibi birçok kavram yolsuzluk, işsizlik ve aksaklıkları unutturmakta, soğutmakta ve fertleri asıl gündemle yabancılaştırmaktadır.
Fertler kendi iradeleriyle neden ve niçin sorularını sormadan karar vermekte; okuma ve düşünme ihtiyacı duymamaktadırlar. Futbol takımı tutar gibi oy kullanma; popüler kültürle siyaset ilişkisini ortaya koymaktadır. Bu yaşama tarzına; ortak ve benzer eğlence çeşitleri, müzik anlayışı, tüketim ve beslenme kalıpları, hatta cinsellik de girmektedir. İnsanları aslında tekleştirerek kitleleştiren bu süreç içinde milli çıkarları düşünmek, milli kültürden sapmamak zorlaşır. İnsanı basit bir önceden tayin edilmiş tüketici haline sokan ve pasifleştiren, tekleştiren, robotlaştıran bu süreç, ferdi farklı alanlarda paketlenmiş popüler kültürün taşıyıcısı haline sokmaktadır. Ahlâkilikten ve ideal olandan uzaklaşılır. Müstehcenlik bile ferde göre tekleştirilir. Nesillerarası kopuş hızlanır. Bu süreç tabii ki gençlik üzerinde etkili olur. Toplumun üst gelir gruplarını barındıran şehirlilerde baba parasıyla yaşayan gençlik döneminin uzamasına sebep olu