Siyaset ve Popüler Kültür İlişkisi

103

Küresel gücün dünyayı kendine göre şekillendirdiği küreselleşme süreci, ilgi çekici gelişmelere sahne olmaktadır. Elimde Huntington’un “Biz kimiz: Amerikan’ın Ulusal Kimlik Arayışı” isimli bir kitabı var. Bu yazar sıradan bir kişi değildir. Medeniyetler çatışması teziyle çatışmayı farklı medeniyetler arası kesişme noktalarında arayan yazar, çatışmanın fay hatlarını ortaya koymaktadır.

Tabii ki hareket noktası Amerika’nın milli çıkarlarıdır. Bunu yadırgamak da mümkün değildir. Ancak küreselleşmeyle beraber milli menfaatlerin ve milli kimliklerin yitirildiğinin pompalandığı günümüzde; ülkemizde bazılarının ne kadar yanlış noktalardan hareket edip nerelere hizmet ettikleri daha iyi anlaşılmaktadır.

Biz kimiz sorusunun cevabına merak saran ABD ve ABD’li önemli bir düşünür neleri inşa etmekle uğraşırken, biz de ise, ters yönde bir şartlandırma vardır. Amerika ulusal kimlik peşinde iken; Türkiye de milli kimliği yadırgayanlar, milli kimliğin tekilci ve dayatmacı olduğunu zannedenler piyasada bolca var. Hatta milli kimliğin çeşitli yasa ve anayasadan dışlanarak ülkenin demokratikleşeceğini varsayan garip yaratıklar türemiştir. Bunlar aslında görevlerini yerine getiriyorlar. Dün sınıf çatışması tezi ve anti devletçi, anti Türk yaklaşımlarla milli devletle kavgalı olanlar; bugün kılık değiştirerek bizi küreselleşmenin ideolojisi olan milli kimliksizleştirmeye ve çokkültürlülüğe zorluyorlar.  

Türkiye’de siyasi tartışmaların, etnik merkezli ve Türkiye’ye uymamasına rağmen çok kültürlülüğe zorlanması yeni emperyalizmin bir gereğidir. Bundan dolayı dışarıda hazırlanan projeler ve planlar ülke gündemine sokulmaya çalışılmaktadır. Bu dış güdümlü tezgahlar, başarılı olamadığı takdirde, birçok yerde fiili müdahale gündeme getirilmektedir.

Bu süreç içinde yapılmak istenen bir başka işlem de; ülkelerin emperyal amaçlara ve küreselleştirmenin çıkarlarına hizmet edecek kültürel ve psikolojik ortama sokulmasıdır. Bunu hazırlayacak olan da milli kültürlerin yozlaştırılması, insanların uyuşturulması ve asıl kafa yorulması gereken noktalardan uzaklaşmasına zemin hazırlayan popüler kültürdür. Özellikle dünyayı küçülten internet ağı, iletişim teknolojilerinin hızla yayılması; fabrika açıp istihdam yaratmak, üretim yapmak yerine, bu vasıtaların kullandırılmasını amaçlamaktadır. İletişim teknolojisine karşı çıkmak gereksizdir. Ancak, bunların hangi amaçla kullandırıldığına da dikkat etmek gerekir.

Pek çok farklı disiplinle ilişki kurulan popüler kültür, sözlük ve ansiklopedik anlamından farklı bir nitelik kazanmıştır. Halkın ve halka ait, çoğunluk tarafından seçilen ve benimsenen manalarında kullanılan bu sözcük, yaygın olarak zorla beğendirilen ve tüketime zorlanan bir yaşama tarzı olarak değişmiştir. Artık o halkın beğendiği ve yaptığı her şeyi kapsamaktan uzaktır.

Gündelik hayatla ilgili Dünyada egemen kültürün vasıtalarını farklı milli devletlerde pazarlayan bir görev üstlenen popüler kültür; hâkim kültürün ve ekonominin ürettikleri değer ve gelenekleri milli kültürle çatışsa dahi sosyal dokuya yansıtarak bağımlı fertler ortaya çıkarmaktadır. Bu yaşama tarzı, insanları uyuşturmakta, şaşkın hale getirmektedir. Kitleler kandırılmakta, siyasi tercihler etkilenmektedir. Siyasi elit ve yönetenler tarafından kullanılan ve çok değişik anlamlar taşıyan demokratikleşme gibi birçok kavram yolsuzluk, işsizlik ve aksaklıkları unutturmakta, soğutmakta ve fertleri asıl gündemle yabancılaştırmaktadır.

Fertler kendi iradeleriyle neden ve niçin sorularını sormadan karar vermekte; okuma ve düşünme ihtiyacı duymamaktadırlar. Futbol takımı tutar gibi oy kullanma; popüler kültürle siyaset ilişkisini ortaya koymaktadır. Bu yaşama tarzına; ortak ve benzer eğlence çeşitleri, müzik anlayışı, tüketim ve beslenme kalıpları, hatta cinsellik de girmektedir. İnsanları aslında tekleştirerek kitleleştiren bu süreç içinde milli çıkarları düşünmek, milli kültürden sapmamak zorlaşır. İnsanı basit bir önceden tayin edilmiş tüketici haline sokan ve pasifleştiren, tekleştiren, robotlaştıran bu süreç, ferdi farklı alanlarda paketlenmiş popüler kültürün taşıyıcısı haline sokmaktadır. Ahlâkilikten ve ideal olandan uzaklaşılır. Müstehcenlik bile ferde göre tekleştirilir. Nesillerarası kopuş hızlanır. Bu süreç tabii ki gençlik üzerinde etkili olur. Toplumun üst gelir gruplarını barındıran şehirlilerde baba parasıyla yaşayan gençlik döneminin uzamasına sebep olu

Önceki İçerikBen Müslümanın Tek Tip Olanını Severim
Sonraki İçerikReferandum günü yaşanan tatsızlıklardan söz etmeyeceğim
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)