Siyasal
İslam yüz yılı aşkın süredir var olan ve farklı varyasyonları bulunmakla
birlikte aynı amacı taşıyan bir hareket. Siyasal İslamcılar, toplumun ortak
değerlerinden olan (ortak değer olarak görmeyenler de olabilir) İslam’ı kendi
uhdelerine alma çabası gösterdikleri için sıkça eleştirilmişlerdir. Siyasal
İslamcıların bu konuda zaman zaman başarılı olduklarını ifade etmek
gerekmektedir. Siyasal İslamcıların eleştirilmesinde temel sorun ise bu camiaya
yöneltilen eleştiriler sanki doğrudan doğruya İslam’a yöneltilmiş birer
eleştiri olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Siyasal İslamcıların bu konuda da
genel manada başarılı olduklarını eklemek lazım. Tabi Siyasal İslam’ı ve
Siyasal İslamcıları eleştirenler de zaman zaman İslam ile Siyasal İslam
kavramlarını birbirine karıştırmaktadırlar.
Tam da burada şu soruyu sormak gerekmektedir:
İslam ile Siyasal İslam, Müslüman ile Siyasal İslamcı aynı şey midir? Bu soruya
cevabımız yekten “Hayır!” olacaktır. Çünkü gerek Siyasal İslam ile İslam,
gerekse Siyasal İslamcı ile Müslüman kavramları arasında çok ciddi farklar
bulunmaktadır. Şimdi bu farkları saymaya çalışalım.
Siyasal İslamcı Part-time Müslümandır
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi
amacıyla Siyasal İslamcıyı tanımlamaya çalışalım. Bir Siyasal İslamcı esasında
part-time Müslümandır. Siyasal İslamcı ile Müslümanı ayıran en temel fark
budur. “Part-time Müslüman” ifadesinin kutsal kitabımız Kur’an’da bir karşılığı
vardır ve bu karşılığın ne olduğunu merak edenler bir zahmet okuyup kendileri
görsünler.
Tarihteki bütün dinler ve tabi ki de
İslam bir tepki hareketi veya Süleyman Pekin Ağabey’in ifadesiyle “isyan”
hareketi olarak doğmuşlardır. İlk Müslümanlar, inançlarını yaşamak ve başka
insanlara aktarabilmek için binbir cefaya katlanmak zorunda kalmışlardır. Hakaret
görmüşler, ekonomik boykota maruz bırakılmışlar, yerlerinden yurtlarından
sürgün edilmişler, ağır işkencelere maruz bırakılmışlar ve hatta suikaste
uğramışlardır. Bütün bu baskı ve zorbalığı sırf inançları nedeniyle
yaşamışlardır. Ancak onlar, inançlarını yaşamak ve başka insanlara da aktarmak
uğruna bütün bu zorluklara katlanmışlardır. İslam ve aslında bütün dinler
tabandan tavana veya aşağıdan yukarıya doğru gitgide genişleyen bir hareket
şeklinde yayılmışlardır. Siyasal İslam ise daha kestirmeci bir anlayışa
sahiptir. Siyasal İslam’ın temel felsefesi bir ülkede iktidarı ele geçirerek İslam’ı
yukarıdan aşağıya doğru hâkim kılmaktır. Görüldüğü üzere Siyasal İslam her
şeyden önce temel felsefesiyle İslam’dan ayrılmaktadır. Siyasal İslam’da din
uğruna zahmet çekme, çile çekme, sıkıntılara katlanma yoktur. Mümkün mertebe
suya sabuna dokunmadan dini hâkim kılma anlayışı vardır. Yine İslam, dini başka
insanlara kabul ettirmek hususunda bir zorlamayı kabul etmezken Siyasal
İslam’da gerekirse bu zorlamanın yapılması esastır. Buradan yola çıkarak şunu
rahatlıkla söyleyebiliriz ki Siyasal İslam düşüncesinin bizatihi kendisi
İslam’la uymamaktadır.
Müslüman Allah’tan Korkar Siyasal İslamcı Asla!
Zalimliğiyle meşhur Emevi Halifesi
Yezid’in (yeri gelmişken Emevilerin ilk Siyasal İslamcılar olduğunu söylemek
lazım) danışmanlarından birine “Ben mi daha cesurum yoksa Hz. Ömer mi?” diye
sorduğu, danışmanının ise “Sen daha cesursun çünkü Hz. Ömer Allah’tan korkardı”
dediği rivayet edilir. Bir Siyasal İslamcı ile Müslüman arasındaki en temel
fark Müslüman’ın Allah’tan korkmasıdır. Müslüman ile Siyasal İslamcı arasındaki
diğer farklar bu konu etrafında şekillenir. Siyasal İslamcı’nın tek korkusu
servetinin ve saltanatının elinden uçup gitmesidir.
Müslüman kazanç peşinde koşar,
kazancına haram karıştırmamak için kılı kırk yarar. Siyasal İslamcının ise
haram-helal ayrımı şeklinde bir hassasiyeti bulunmamaktadır. Kazancın nereden
geldiği, ne şekilde geldiği Siyasal İslamcı için önemli değildir. Siyasal
İslamcı için önemli olan “ne kadar” olduğudur. siyasal İslamcı “komisyon” adı
altında rüşvet de yer, kamuya (devlete ve aslında millete) ait malvarlığına el
de uzatır, farklı kılıflar altında hırsızlık yapar.
Müslüman her zaman emeğiyle,
bileğinin hakkıyla kazanmak için mücadele eder. Müslüman kopya çekmez, sınav
sorularını çalmaz, bir işe talip olduğu zaman kayırılma (torpil) ihtiyacı
duymaz. Siyasal İslamcı ise kopya da çeker, sınav sorusu da çalar, lisansüstü
tezini başkasına da yazdırır, hak etmediği yerlere gelebilmek için rüşvet de
verir araya adam (!) da koyar.
Müslüman sorumluluk duygusuna
sahiptir ve başka insanların hayatını ilgilendiren alanlarda yetki sahibi
olduğu zaman karar almada ve icraat yapmada daima bu sorumluluk duygusuyla
hareket eder. Siyasal İslamcı ise sorumluluk duygusundan uzaktır. Siyasal
İslamcı, başka insanların hayatlarını ilgilendiren konularda son derece
umursamaz, son derece vurdumduymaz, son derece plansız ve projesiz hareket
eden, günü birlik davranan bir kişidir.
Müslüman, özellikle toplumu
ilgilendiren konularda işi ehline emanet etme davranışı sergiler. Başka bir
ifadeyle Müslüman liyakati esas alır. Siyasal İslamcının liyakat gibi bir derdi
olmaz. Yetki alanındaki her yere liyakati olsun olmasın bir yandaş yerleştirir.
Müslüman her zaman doğru konuşur,
doğru hareket eder, yalan söylemez, ünvanı “El-Emin” olan peygamberinin izinden
yürür. Siyasal İslamcının ise yalan söylememe gibi “takıntıları” yoktur. O an
aklına geleni doğru olup olmadığına bakmaksızın hemen söyler. Az sonra ise
işine gelmediği için tam tersi konuşur.
Müslüman gerek ikili ilişkilerde
bulunduğu gerekse rekabet içinde bulunduğu kişilere karşı daima nazik ve
centilmendir. Müslüman’ın ağzından kötü söz çıkmaz. Siyasal İslamcı ise
nezaketten de centilmenlikten de yoksundur. Rakiplerine karşı en galiz
ifadeleri kullanmaktan geri durmaz.
Müslüman, sırf başka bir siyasi
partide diye parti genel başkanı bir hanımefendi için “Fosforlu ….” şeklinde
iğrenç ifadeler kullanmaz, bir kadının iffeti hakkında ileri geri konuşmaz.
Siyasal İslamcı ise Twiter’da “trend topic” haline bile getirir.
Allah, Siyasal İslamcıları İslam ile
şerefyab eylesin. Aziz ve necip Türkiye’mizi de Siyasal İslamcılardan muhafaza
eylesin. Vesselam…