Sılası Türkçe

96

Elazığ’da yayımlanan Kültür ve Sanat Dergisi ‘Bizim Külliye‘, eli-yüzü düzgün, muhtevası dolgun, fikriyatı olgun, ciddî ve faydalı bir yayındır. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Nâzım Payam‘ın altıncı kitabı, ‘Sılası Türkçe‘ adı ile okuyucuya sunuldu.

Eser, İstanbul hasretini edebiyat teknesinde duygu hamuru ile yoğurarak ‘İstanbul aşkı‘na dönüştüren ‘İçimdeki Kuşlar İstanbul’a Uçun‘ başlıklı yazı ile başlıyor.

Genç Ahmet Hamdi Tanpınar’ın; edebiyat, şiir ve sanat tarihi ilminin zirvelerine çıkışını anlatan şu satırlar, meraklısına sunulmuş emin ve garantili bir yol haritasıdır:

Tanpınar; ilme, sanata iştahlı lâkin rotasız, düzensiz bir gençtir. Hocası Yahya Kemal’le tanışırlar. Yahya Kemal muteber öğrencisini derslerden sonra yanında tutar. Fırsat buldukça O’nu semt semt kültür, sanat mahfillerinde dolaştırır. Yalnızca çeşme başlarında soluklanmak kaydıyla şimdilerde harap olmuş han, hamam, kışla, tekke, mescit, cami ve külliyeleri gezdirir. Bize özgü kubbelerin düzenini gösterir. Yeni edebiyatımızda kısım kısım nadasa bırakılmış İstanbul’u yeniden fethedercesine ve bir bütün olarak O’nun zihnine işler.

Netice mi?

Netice; Yahya Kemal’in Aziz İstanbul izlenimlerine karşılık Beş Şehir! (s: 17)

O Beş Şehir ki 71 senedir bırakınız üzerine çıkmayı, seviyesine erişen bile olmadı.

Elinden tutulacak rotasız, düzensiz ve fakat ilme, sanata iştahlı gençler mi yok, gençler var da elinden tutacak Yahya Kemaller mi yok?’ Diyerek tasalananlara müjde: Nâzım Payam var.

İstanbul‘ denilince gönül tellerinden hüzünlü sesler çıkan İstanbul âşıklarına kulak vermek gerek:

Şehrin bozulan silueti, göğü delercesine yükselen binalar, onların gölgesinde kaldığı için asil bir mahzunluğa bürünmüş tarihi muhteşem binalar, çeşmeler camiler ve hatta kiliselerle havralar… Cam giydirilmiş heyula binalar, şehrin gayrimeşru veletleri gibi sırıtırken… hayır küstahça ve tepeden bakarken o canım binaların eşiğinde oturup ağlamaktan başka yapacak iş kalmamıştır.

Yahya Kemal ‘İstanbul’u sevmezse gönül aşkı ne anlar?’ diye yazıyor, Münir Nurettin bu bercesteyi Nihavent besteye dönüştürüyor. Yahya Kemal’imiz yok, Münir Nurettin’imiz yok. Onları bilmeyen, duymayan çok…

Çok fakirleştik.

İkinci Beş Şehir’i daha ne kadar bekleyeceğiz? Antalya, İzmir, Malatya, Manisa, Sivas ve diğerlerinin öksüzlüğü, sahipsizliği daha ne kadar devam edecek?

Nâzım Payam’ın ifadesiyle bu şehirleri ‘…bu şehirleri kitaba, tecrübeden doğmuş bir sanat mucizesine yahut hüzünlerden süzülegelmiş bir vefaya bürünerek…’ kim diriltecek?

Vatan evlatları biliyor: Şehirlerimizi, milletimize çok görenler, milletimizin bu güzelliklere lâyık olmadığını iddia eden harici düşmanlarımız var. Hini hâcette kadını-erkeği, 7’den 77’ye topyekûn müdafaa ile onları koruruz da… içimizdeki rant-oburlara karşı elsiziz, dilsiziz.  ‘Yatay mimari‘ ifadesi hoşumuza gidiyor da, ‘şimdiye kadar nerede kalındığını‘sormak kimsenin haddi değil.

Sılası Türkçe, usta kalem Nâzım Payam’ın; şehir, şiir, edebiyat temalı, deneme türünde 37 adet seçilmiş yazılardan oluşuyor. Üstâdın sihirli bir kalemi var. Sihirbaz maharetiyle, zekânın labirentlerinde ışık hızıyla dolaşıyor. Nüvîsî’den Cemil Meriç’e, Dîvan şiirinden Edirneli Nazmî’ye ulaşıyor. 18. yüzyıla gelindiğinde, artık başka bir şeye ihtiyacımız olmadığı düşüncesiyle rehavete büründüğümüzü anlatıyor.  Esirmelerimiz bile bize gönderilenlerin taklidi üzerine filizlenmiş. Gün gelmiş, ne bahçe kalmış, ne bohça… (s: 29-36)

Eser, ‘seçme denemeler’ görüntüsü verse bile yayın dünyamızın, yazarının ‘dergici’ olmasından kaynaklanan bir maharetle, dergiciliğimizin problemlerini de mercek altına alıyor ve ortaya isabetli teşhisler koyuyor. (s: 37-66)

Nâzım Payam yönetimindeki Bizim Külliye Dergisi, taşra çoraklığının, kuraklığının imkânsızlıklarına inat, Elazığ’ın henüz kurumamış sanat-edebiyat damarının, kalemini beyin veya göz cerrahının neşteri gibi kullanan edebiyat âşıklarının maharetiyle, gür bir pınara dönüştürüyor. Yazar bu bölümde, başarıya giden yoldan hikâyeler sunuyor.

Ve… Kitaba adını veren: Sılası ‘Türkçe’ başlıklı bölümdeki teşhis: Edebî derdimiz hem ‘ebedî’dir. Hem de ‘ezelî’… (s: 84-88) Bu bölümde, ‘de’ler mi ayrı yazılacaktı ‘da’lar mı? Diye soran eblehlerin bile faydalanacakları bilgiler var.

Kitapta yaşanmış ve yaşanmaya devam eden öğretici hikâyeler de var. ‘Okuduklarından neler öğrendim, aklımda neler kaldı?‘ sorusunu kendi kendine soranların kitapla ilgileri, okumak için harcadıkları zamanın 10 katını aşacak kadar düşündürücü.

Dergiciliğin bir karasevda olduğunu belirten ‘Dergi Merakı’ başlıklı yazı, vaktiyle dergi çıkaran, hâlen çıkarmakta olan ve dergi çıkarmayı düşünenlerin yolunu aydınlatıyor. (s: 146-151)

İçerisinde bulunduğumuz 2017 yılında 81. yaşını idrak etmekte olmasına rağmen 18 yaşın enerjisi ve verimliliğiyle şairliğini değilse bile edipliğini ve hatipliğini devam ettiren Yavuz Bülent Bâkiler 160-164. sayfaları tezyin ediyor.

Sevenleri okumalı.

Dergiciliğin çilesini-ıstırabını anlatan 172-176. sayfalar, anlatılan yaşanmış hikâyelere rağmen dergi yayımlamayı düşünenlere, ‘aman geç kalmayayım‘ dedirtecek şekilde kışkırtıcı dâvetiye gönderiyor.

Her taşın altında bir zümrüt bulmak hayaldir. Fakat kitaptaki her kelimenin ardında bir cevher bulmak mümkün… Bu satırların yazarı, aylardır ‘ahlâk’ kelimesi ile ‘etik’ kelimesi arasındaki bağlantıyı -daha doğrusu- bağlantısızlığı arıyordu. Aradığını derginin tashih işlerini yapan Mahmut Bahar’ın cümlesinde buldu:  ‘Şimdi hürriyet kelimesine anlamdaş olarak özgürlük kelimesini gösteriyorlar. Oysa ‘özgürlük’ içi henüz mukaddes olanla doldurulmamıştır. An itibariyle bu kelime anarşi kokuyor.’ (s: 88)

Varılan hüküm:

Etik kelimesi de amonyak kokuyor.

Teşekkürler Nâzım Payam… Teşekkürler Mahmut Bahar…

12 X 19,5 santim ölçülerinde, 191 sayfalık kitap Mart 2017’de yayımlandı.

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.

İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50 Belgegeçer: 0.212-251 00 12           e-Posta: otuken@otuken.com.tr www.otuken.com.tr

NÂZIM PAYAM:

1955 yılında Elazığ’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini aynı ilde tamamladı. Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü Türkçe ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Yurdun çeşitli şehirlerinde öğretmenlik yaptı. Türk Edebiyatı, Türk Dili, Kültür Dünyası, Dergâh ve Harput Çırası gibi kültür-sanat-edebiyat dergilerinde şiir, deneme ve eleştirileri yayımlandı. 2013 yılında Ses ve Yaz (Ötüken Neşriyat, 2014, 2. Basım.) isimli eseri

, kimlik çatışması, kimliksizlik gibi problemler artarak devam etmektedir.

Kimlik problemi çözüldüğünde ülkemizin birçok problemi de çözülecektir.

Hıristiyan batılılar kendilerinden olmayanları kimliksizleştirerek insanların kendilerine olan güveni önce aşındırıyor sonra kaybettiriyor. Kendine güvenini kaybeden insanların teşkil ettiği bir topluma, istenilenleri yaptırmak kolaydır. Batılılar bunu yapıyorlar ve büyük ölçüde başarı sağlıyorlar. ‘Bizden bir şey olmaz‘ kanaaati bu çalışmaların ürünüdür.  İstediklerini ESKADER ve Türkiye Yazarlar Birliği tarafından yılın deneme kitabı olarak ödüllendirildi. 1999’dan beri Elazığ’da yayın hayatına devam eden sanat-edebiyat dergisi ‘Bizim Külliye’nin genel yayın yönetmenidir.

Yayınlanmış eserleri: *Sonrası Güldür Açar (Şiir), *Ben Kendimi Dağ Bilirim (Şiir), *Eylül Tarafı (Deneme), *Ses ve Yaz (Deneme) *Ateş Islağı (Şiir) *Sılası Türkçe (Deneme)

 

KUŞBAKIŞI:

KİMLİK SİZSİNİZ!

Ülkemizde ağır ve ciddî bir kimlik problemi vardır.

Kimliğini bulamama, kimliğini beğenmeme, kimliğinden utanma, kimliğine yabancılaşma, kimliğini reddetme, kimliğini küçümseme, kimlik baskısırahatlıkla yaptırıyorlar.

Müslüman-Türk kimliğine sıkıca sarılıp kendimize olan güvenimizi geliştirirsek târihimizdeki gibi yeniden ayağa kalkar ve gelişmiş ülkeler arasındaki hak ettiğimiz yeri alırız.

Kimliğiyle barışık olan Türk milletinin evlatları ülkemizin geleceğinin sigortası olacaktır. Millî kimlik yabancılaşmaya karşı milletimizin korunma kalkanı, delinmez zırhı, kimliksizliğin panzehiridir.

Osman Azman’ın ‘Deneme’ şeklinde kaleme aldığı eser, 13,8 X 21 santim ölçülerinde, 96 sayfa olarak Ocak 2017’de yayımlandı.

KAKNÜS YAYINLARI / KIZKULESİ YAYINCILIK VE TANITIM HİZ.

Dağıtım: Çatalçeşme Sokağı Nu: 27 Defne Han Nu: 3 Cağaloğlu, Fatih İstanbul Telefon: 0.212-520 49 27                                                    Belgegeçer: 0.212-520 49 28  e-posta: satis@kaknus.com.tr //  www.kaknus.com.tr

 

SON PEYGAMBER HZ. MUHAMMED

Editörlüğünü Casim Avcı’nın yaptığı, Hz. Peygamber’i çeşitli yönleriyle değerlendirmeyi amaçlayan 200 sayfalık kitapta, O’nun genel olarak hayatı; ahlâkı, günlük yaşayışı ve ibâdetleri; ailevî, siyasî, hukukî ve askerî kişiliği; Kur’an’a göre konumu, mûcizeleri ve insanlığa örnek oluşu; İslâm kültür târihinde nasıl algılandığı ve hakkında hazırlanan sanat ve edebiyat eserleri gibi konular ele alınmaktadır.

İSAM-İSLÂMÎ ARAŞTIRMALAR MERKEZİ YAYINI:

İcadiye Bağlarbaşı Caddesi Nu: 40 Üsküdar 34662  İstanbul. Telefon: 0.216-474 08 50

Belgegeçer: 0.216-474 08 74 e-posta: isam@isam.org.tr www.isam.org.tr

 

 

OSMANLILAR’DA SOSYO-EKONOMİK YAPI:

310 sayfalık kitaba 2 sayfalık takdim yazısı yazan Yaşar Duru, Yazar Necdet Sevinç’in ‘Osmanlı-Selçuklu dönemlerinin sosyal, kültürel ve ekonomik müesseselerini milliyetçi-toplumcu bir görüşle ele aldığını.’ Belirtiyor. Necdet Sevinç, kitabında Kanuni’nin yeni zuhur eden Luther’le ilgilenmesi Avrupa birliğini bozmaktan başka hiçbir şeyle izah edilemez,  Böylece Türk başşehri, Fransa’yı ve Lüther’i himâye ederek kuvvetli bir rakibi zararsız hale getiriyordu.’ Türk-Devşirme Mücâdelesi başlıklı bölümde ‘çeşitli milletlere mensup bir köleler sürüsünün devletin ve devleti kuran ırkın kaderine hâkim olması imparatorluk bünyesinde milliyetçilik hareketlerinin şuurlanmasına yol açmış ve bu şuur zaman zaman silahlı çatışmalara, isyanlara, başkaldırmalara dönüşmüştür ki,  Anadolu isyanlarının çoğunun temelinde bu ırkî sebep vardır.’ Gibi görüşlerle târihi olayları ve yapımızı yorumlamıştır.

Kitabın Ek-1,  Vezir-i Azamlar bölümünde 292 vezir-i azamın, Ek-2 Kaptan-ı Deryalar bölümümde 200 kaptan-ı deryanın, Ek-3 Defterdarlar bölümünde 246 defterdarın, Ek-4 bölümünde 151 Hariciye Nâzırı’nın  ırkını, görev süresinin târihini incelemiştir. Eserdeki genel kaynaklar çok zengindir.

BİLGEOĞUZ YAYINLARI:

Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65

Belgegeçer: 0.212-527 33 64  e-posta: bilgi@bilgeoguz.com.tr www.bilgeoguz.com.tr

 

 

KISA KISA… KISA KISA…

 

1-AMERİKA’NIN YASAK HİKÂYESİ: Dario Fodan Çeviren:  Dilek Silahdaroğlu / Habitus Kitap

2-BİR DEVRİN SON SULTANI 2. ABDÜLHAMİD: Prof. Dr. Vahdettin Engin / Yeditepe Yayınevi

3-ESKİZ DEFTERLERİMDEN OSMANLI MİMARİSİ: Serap Ekizler Sönmez / Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları.

4-HAREMDE TAHT KURANLAR NURBANU VE SAFİYE SULTAN: Özlem Kumrular / Doğan Kitap.

5-FİLİSTİN SEYAHATNAMESİ  / Seyahatname-i Arz-ı Filistin: Nazmi Eroğlu, Abdülkadir Altın, Mehmet Refet / Bilge Kültür Sanat Yayıncılık.

 

 

 

DERKENAR:

‘ŞABAN’…

MECİT YILDIZ

‘Şaban’ kelime olarak ‘patika’ manasına gelen ve ‘faydalı bir yol‘ anlamında kullanılan ‘sî’b’ mastarından türeyen ve İslâm literatüründe çok önemli bir mevkisi olan kelimedir. ‘Şaban’ aynı zamanda üç aylar dediğimiz faziletli aylardan biridir.

Anadolu’da da çocuklara bir zamanlar severek verilen bir ad idi.  Ta ki ‘Şaban filmleri’ çekilene kadar! Dikkat çekicidir: Bu filmden sonra bu ismin tercih edilmeyen hatta alay etmek için kullanılan bir sıfat olarak toplumdaki yerini alması da bu tarihten sonralara rastlar.

Kemal Sunal’ın başrolünü üstlendiği ‘Şabanoğlu Şaban‘, ‘İnek Şaban‘, ‘Şaban Askerde‘, ‘Gurbetçi Şaban‘, ‘Şabaniye‘ gibi filmler bir bir beyaz perdeye indikçe bu güzel isim toplum hayatında anlam kaymasına uğradı ve ‘aptal‘, ‘geri zekâlı‘,  ‘câhil‘ anlamlarını çağrıştırmaya başladı! İnsanlar tabîi olarak çocuklarına bu ismi vermemeye başladılar.

Dikkat ettiniz mi belli bir yaşın altında bu ismin görülme oranı bir ‘Recep‘, ‘Ramazan‘ ismine göre düşük ve hatta yok denecek kadar az!

Hababam Sınıfı‘ adlı oyunu kaleme alan yazar Rıfat Ilgaz tarafından bu ismin böylesine yozlaştırılıp, tesâdüfen kullanıldığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz demektir. Kastamonu Cide doğumlu olan yazar Eğitim Enstitüsü mezunu ve bir süre Türkçe öğretmenliği yapmış.  Sabahattin Ali, Sabahattin Kudret, Mim Uykusuz gibi isimlerle birlikte  ‘Marko Paşa‘ dergisi etrafında yazılar yazmaya başladı. Bir süre mesleğinden çıkarıldı ancak zamanın Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından usule aykırı bir şekilde yeniden tâyin edildi.

Gelelim bu yazar ile ‘Şaban’ ismi ile olan münasebetine!

Neden eserlerinde bu ismi böylesine olumsuz karakter ve tiplerde kullandı acaba? İslâm

Önceki İçerikPembe Medya
Sonraki İçerikKocaeli Aydınlar Ocağı Mensuplarının Samsun Seyahati ( 2 )
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.