Sevinçleri Kursağında kalan Millet

92

1970’li yılların ünlü Fransız Sosyalist düşünürü Prof. Dr.
Rager Garaudy İslam ülkelerini tanımlarken: “Gözleri yaşlı insan topluluğu”
olarak nitelendirmiştir. Buna karşılık sonradan Müslüman olan Rager Garaudy’ye
cevaben ülkemizin ünlü gazeteci-yazarlarından Şeyhülmuharririn Ahmet Kabaklı, engin gönül gözüyle
baktığı İslam âlemi için: “O gözyaşları İslâm âleminin hayata manevi bakışından
ileri gelen gözyaşlarıdır” cevabını vermişti.


Her ne kadar rahmetli Ahmet Kabaklı’nın İslâm âlemine engin
hoşgörülü bakışına saygı duysak ta tarih, ne yazık ki Rager Garaudy’yi haklı
çıkarıyor. 


Düşünün bir defa Hz. Muhammet(Sav.) den bu güne Muaviye’nin,
Yezit’in, Irak’ta Saddam Hüseyin’in, Suriye de Hafız Esat ve halefinin halklarına
yaptıkları zulüm ve gözyaşından başka ne var? Bu devletler tarih boyunca
demokrasi nedir, bir devlet yönetiminde bireylerin hakları nelerdir bunları
bilmemiş ve böyle bir idari yapıyla hiç tanışmamışlardır. Her devirde
kendisinden öncekini kanlı bir darbeyle devirmiş tek adam sistemini kaderleri bilmişlerdir.

Yukarıda saydığımız ülkelerde öyle de ülkemiz idari
sisteminde işler nasıl gidiyor birde dönüp kendimize bakalım.


Henüz dünyanın birçok ülkesinde seçme seçilme hakları
vatandaşlarına verilmemişken Demokrasinin bir gereği olarak çok partili hayata
geçişin öncülüğünü yapan Mustafa Kemal Atatürk, Halk Fırkası’nı kurmuş; onun
açtığı yolda Terakkiperver Cumhuriyet
Fırkası
ve Serbest Cumhuriyet
Fırkası
kurulmuştur. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, “Şeyh Sait İsyanı“ sonrasında
kapatılmış; Serbest Cumhuriyet Fırkası
ise rejim düşmanlarının sığınağı haline geldiğinden kendisini feshetmiştir.

1930 yılında ortaya çıkan ve “Menemen Olayı“ olarak adlandırılan irticai faaliyet, rejim
karşıtlığının hala güçlü olduğunu göstermiştir. 
İşte bu hadiselerin bir sonucu olarak, Türkiye’nin henüz çok partili
hayata hazır olmadığı anlaşılmış ve Atatürk’ün yaşadığı dönemde çok partili
hayata geçiş maalesef sağlanamamıştır.

 Demokrat Parti,
1945’te Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ın muhalif
bir tavır sergilemesi sonucunda kurulmuştur. Bu gurup tarihe Dörtlü Takrir
olarak geçen bir önerge vererek tek parti yönetimine karşı muhalefetini belli
etmiş, ardından Cumhuriyet Halk Partisi’nden ayrılarak 7 Ocak 1946’da Demokrat
Parti’yi kurmuştur.


Çok partili hayata geçtiğimizden bu güne güya demokrasi ile
yönetiliyoruz ancak, demokrasimiz topal ördek misali bir türlü düzgün yürümemiş,
tam rayına oturmamıştır. Ancak gene de halkın büyük çoğunluğu tarafından
seçilen hükümetler, vizyonları ve dünya görüşlerine göre Türkiye’yi iki binli
yılların başına kadar taşımışlardır.

Ancak son 20 yıl içerisinde AKP Hükümetleri işbaşına
gelişinden bugüne kadar giderek yargı, yürütme ve yasama organlarını by-pas
ederek hızla Tekadam sisteminin en üst sınırına yerleşmiştir.

Tekadam sisteminin emarelerini sıralayacak olursak:

-TBMM. Görev alanından soyutlanmıştır.

-Bakanların kendi hür iradeleriyle istifa etme lüksü yoktur,
ancak cumhurbaşkanından affını isterler.

-Bakanların kendi adlarına demeç verme hakları yoktur.
(Hatırlayın Sağlık Bakanının: “Sayın cumhurbaşkanım ben sizden habersiz bir şey
söyler miyim” dediğini.)

-Milletin tepesinden çay fırlatmalar. (Bu gelenek krallık ve
padişahlık devirlerinden kalma. Eğer elden verilirse tebaa ile eşit mesafede
olunmuş olur ki bu da ne krallığın, ne padişahlığın ve nede başkanlığın şanına
yakışır!)

Bu misalleri çoğaltmak mümkündür. Ancak birde partili
cumhurbaşkanı unvanıyla konuşmalar var ki söze; Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı
sıfatıyla başlayıp, AKP Genel başkanı olarak Cumhur İttifakına övgüler dizip,
Millet İttifakına illet, zillet, cibilliyetsiz gibi sözlerle bitirmek bu milletin
yarısını bölmek ve rencide etmektir.

Bunun en son örneğini 1915 Çanakkale Köprüsü”nün açılışında yaşadık. Her Türk vatandaşı gibi
bizde böyle bir eserden elbette ki gurur duymak isterdik ancak konuşmanın
sonunda gene Cumhur İttifakının dışındakileri ötekileştirip cephe alınması
milletin hevesini kursağında bırakmıştır.


Cumhurbaşkanının her konuşması, TC. Cumhurbaşkanı’nın değil
Parti Devleti Başkanının konuşmasını çağrıştırmaktadır.

Sağlıklı kalın.

Önceki İçerikHasbelkaderlik Teorisi
Sonraki İçerikMeşrutiyet, Cumhuriyet ve Demokrasi
İdris Türkten 1 12 1949 tarihinde Tokat/Artova da doğdu. İlkokulu Artova Gaziosmanpaşa ilkokulunda, Ortaokul ve Liseyi Turhal da okudu. Berlin Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünün 2. Sınıfından ayrıldı. Kocaeli Petkim Petro Kimya Fabrikasından emekli oldu. Ülkü Ocakları ve Milliyetçi Hareket Partisi teşkilatlarının her kademesinde görev yaptı. İYİ Parti Kocaeli İl kurucuları arasında bulundu ve İYİ Parti yönetim kurulunda bir dönem görev yaptı. Halen Kocaeli Aydınlar Ocağı İdari Sekreterliği görevini yürütmektedir. Editörlük ve güncel Köşe Yazarlığı yapmaktadır. Biri kız, iki erkek evladı var.