Şehitler Ölümsüzdürler

98

Her insan mutlaka ölümü tadacaktır. (Enbiyâ, 21/1) Ancak ölümün en şerefli olanı Allah rızası için dinini, vatanını, namusunu ve milletinin bağımsızlığını korumak uğruna savaşırken ölmektir. Yüce Allah, kendi yolunda seve seve şehadet şerbetini içenleri Kur’an-ı Kerim’de övmekte, onların diri olduklarını, kendilerine sunulan nimetlerle sevinç içinde olduklarını bildirmektedir: “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.” (Bakara, 2/154) “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.” (Âl-i İmrân, 3/169-170)

Yine Kur’an-ı Kerim’de Allah yolunda öldürülenlerin amellerinin boşa çıkmayacağı (Muhammed, 4) belirtilmiş, canlarını Allah yolunda feda etmelerinin karşılığının cennet olduğu bildirilmiştir: “Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.” (Tevbe, 9/111)

Vatan, millet, devlet, hürriyet gibi kutsal değerlere büyük önem veren yüce dinimiz İslam; bu değerlerin korunması için malın ve canın feda edilmesini mukaddes bir vazife saymış, bu uğurda ölenleri şehitlik mertebesiyle müjdelemiştir.

Kulun canını ve malını Allah yolunda, din, vatan, millet ve mukaddesat uğrunda seve seve feda edebilmesi Allah’a imanın en yüce noktası, O’na olan sevginin en güzel ifadesidir. Sevgili Peygamberimiz şehitlik mertebesinin yüceliğine işaret ederek; “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi ne kadar çok isterdim” (Riyazu’s-Salihin, 2/535) buyurmuştur.

Şehid sözlükte “bilen, gören, hazır olan, haber veren, muttali ve tanık olan” demektir. Kur’an’da şehid kelimesi, 35 defa, şühedâ kelimesi ise 20 defa geçmiştir. Bu kavram, Allah’ın, Peygamberin, meleklerin ve insanların sıfatı olarak kullanılmıştır. Allah yolunda öldürülen müminlere, “şühedâ” denilmiştir. (Âl-i İmrân, 3/140, Nisâ, 4/69) Örfümüzde “şehid” kelimesi bu anlamda kullanılmaktadır. Allah yolunda öldürülen müminlere, şehid denilmesi, ölen kişinin cennetlik olduğuna dünyada şahidlik edilmesi, gerçekte ölü olmayıp yaşaması (Bakara, 2/154) sebebiyledir. “Şehidler, ahirette gördüğü nimet ve mükâfat sebebiyle dünyaya tekrar dönüp on defa öldürülmeyi temenni ederler.” (Buharî, İman, 26; Müslim, İmare, 103) Şehidler ahirette peygamberler, sıddîklar ve sâlihlerle beraber olurlar. (Nisâ, 4/69) “Şehidin kul hakkından başka bütün günahlarını Allah bağışlar.” (Müslim, İmare, 32) (DİB. Dini Kavramlar Sözlüğü, Sh. 65-66)

Şehitler üç kısımdır. Dünya ve ahiret şehidi, dünya şehidi ve ahiret şehidi. Allah yolunda İslam düşmanlarıyla çarpışarak savaş meydanında şehid olan kimse dünya ve ahiret şehididir. Bu şehitler yıkanmaz, namazları kılınarak üzerlerindeki kanlı elbiseleri ile gömülürler. Dünya şehidi gösteriş veya ganimet gibi şeyler için kafirlerle savaşarak öldürülen kimsedir. Ona da dünya ve ahiret şehidi gibi muamele yapılır, ancak ahirette ona hiçbir mükâfat yoktur. Suda boğularak bir duvar enkazı altında kalarak taun gibi salgın hastalıklar sonucunda ölen kimseler de ahiret şehididirler. Bunlar diğer Müslümanlar gibi yıkanıp defnedilir. Dinen şehit sayılmayan kimselere şehitlik unvanı verilmemesi gerekir, çünkü bu geçek şehitlere saygısızlık olur.

Yüce Allah’ın şehitler için vaat ettiği üstün derecelere ulaşmayı gaye edinen Müslümanlar, hiçbir zaman ölüm endişesine kapılmadan, yüksek idealler uğruna canla başla mücadele etmişlerdir. Şanlı ecdadımız da “Ölürsem şehid, kalırsam gazi olurum”  inancıyla canını ortaya koyup, tarih boyunca zaferden zafere koşmuş, nice sayısız kahramanlık destanları yazmıştır. Bu şanlı destanlardan birisi de 96 yıl önce milletçe büyük bir kahramanlık örneği sergileyerek kazandığımız “Çanakkale Zaferi”dir.

Bu vesileyle, 18 Mart 1918’de tarihe “Çanakkale geçilmez” diyerek damgasını vuran, bizlere bu vatanı emanet eden şehit ve gazilerimiz başta olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyoruz. Ruhları şâd olsun.