12 Haziran 2011 Genel Seçimlerini geride bıraktık. Seçim sonuçlarının neler getireceği ve ülkemize olan faturası önümüzdeki yıllarda görülecektir. Şurası bir gerçek ki; seçimi Türkiye kazanamamıştır. Önümüzdeki günler BOP veya Genişletilmiş Ortadoğu Projesine uygun siyasi yapı ve hatta sınır değişiklikleri dayatmaları daha da artacaktır. Milli ve üniter yapı dış tehdit altına sokulmuştur.
Birçok Ortadoğu ülkesinde demokratikleşme örtüsü altında oynanan oyunlar ve tezgâhlar, şimdi Suriye’de yarın Türkiye ve İran’da tekrarlanacak, küresel gücün isteklerine uygun bir Ortadoğu planlaması gerçekleştirilmeye çalışılacaktır. Seçimden yaklaşık bir hafta önce başlayan iktidar partisiyle BDP mücadelesi, daha doğrusu kayıkçı kavgası, yerini uzlaşmaya ve terör örgütünün birçok isteğini kabule bırakacaktır.
Bu bakımdan bu seçimi GOP’ni tekelinde tutan küresel güç kazanmış ve Ortadoğu’da mesafe almıştır. Türkiye üzerindeki değişikliklerin gerçekleşebilmesi sözde sivil ve özgürlükçü yeni anayasanın oluşturulmasına bağlıdır. Değiştirilecek ve tanınmaz hale getirecek olan yeni Türkiye anayasa değişiklikleriyle şekillendirilecektir.
Hedef başta anayasanın ilk üç maddesi ve onlarla bağlantılı diğer maddelerdir. % 49.9 iktidarı tasvip ederek oy verenler, yukarıda belirlediğimiz yeni Türkiye resminden büyük oranda haberdar olduklarını zannetmiyoruz. Bu oyların önemli bir bölümü de AKP’ye değil, bizzat Sayın Başbakan’ın karizmasına verilmiştir.
Yeni anayasa tuzağı; birlik ve bütünlüğü değil; bütünlüğü reddeden parçaları ve bize yabancı olan etnik taassubu, soyut, toplumsuz ve devletsiz ferdi esas alacaktır. Milletleşme sürecini reddeden, milli kimliğe tahammül edemeyen bir yaklaşımla nasıl bir anayasa yapılacak ki; herkes kendini orada bulabilecek?
Milli kimliksiz bir Türkiye ezogelin çorbası gibi olur. Kaldı ki; yüzyıllardır Anadolu’da milletleşme süreciyle ortaya çıkan Türk Milleti nesebi gayri sahih de değildir. Yeni anayasayla başkanlık sisteminin önü açılacak, TBMM’nin yetkileri daralacaktır. Görüldüğü kadarıyla Sayın Başbakan başkanlık sistemine yeşil ışık yakacak herkesle işbirliğine gidilebilecektir.
Bu seçimler bol hileli, karşılıklı saygının hesaba katılmadığı, çirkin ve mütecaviz üslubun kullanıldığı, her türlü vasıtanın mubah görüldüğü, toplumun ahlaki değerlerinin kaset üretimiyle ve bunların seçimden kısa bir süre önce yayınlanmasıyla istismar edildiği, MHP’ye karşı her türlü komplonun oynandığı bir seçim olmuştur.
Yerli yabancı maksatlı her çevrenin hedefi MHP idi. Seçim öncesi oynanan oyunlar, sandıkta da sürdürülmüştür. Maalesef bazı yerlerde partiyi ve kendi başlarına ülkeyi kurtarmakla meşgul olup sabahlara kadar enerji tüketenler, sandık başlarında bulunmamışlar ve görevlerini yapmamışlardır. Bundan dolayı mesela, İstanbul’da MHP’nin birçok oyu parti mi, dernek mi olduğu belli olmayan Milliyetçi ve Muhafazakâr üzerinden yapılan Partiye kaydedilmiştir. Bilgisayar üzerinden yapılan hileler de ayrı konudur.
Türk toplumundaki davranış ve tavır değişikliği anlaşılmadan sonuçlar yorumlanamaz. Geçen örneklerde olduğu gibi, iktidarla kredi ve değişik yollarla bağlantılı olanlar, tercihlerinde hür olamamışlardır. Seçmenin önemli bir bölümünde değer hükümleriyle yabancılaşan bir tercih görülmüştür. Dış kalıplara ve görüntüye bağlı tercihler yapılmıştır.
Terör ve terör örgütünün hedefleri ve saldırıları ve terörle mücadele, gelir dağılımındaki bozulma, orta sınıfın çöküşü ve işsizlik pek de sorun gibi görülmemiştir. Basın da kötü bir sınav vermiş ve çıkar hesapları öne çıkmıştır. Demokrasinin basını bu değildir. Seçmen istikrarı değiştirmeme olarak anlamış, mütecaviz güç gösterileri güven ve itimat yaratmıştır.
Ülkenin geleceğine dair resim görülmemiştir. Değişen zihniyet ve hayat şartları seçmeni daha esnek hale getirmiş, kemik ve değişmez oylar azalmıştır. Küresel rüzgârların etkisiyle vatandaşlık duygusu ve milli hassasiyetler köreltilmiş, günlük düşünen seçmen günlük rey vermiştir.
Seçmen için teröristlerin Habur’da karşılanışı, örgütle müzakere, terörist başı için sayın diyen Bakanlar, yolsuzlukların el veya deniz feneriyle yapılması, kamu kaynaklarının yabancılara peşkeş çekilmesi, milli egemenliğin parçalanacağı hesaba katılmamıştır. Etnik ırkçılığa prim yaptırılmıştır.