Seçimin Gidişatı ve Muhaliflere Uyarım

131

Siyasette biraz koşturmuş, siyaseti takip etmiş herkes bilir ki bizim memlekette seçimler son 15 günde şekillenir. 31 Mart 2019 Mahalli idareler seçimlerinde partiler için o hayati süreç başladı. Liderlerin ve adayların son 10 gündeki performansı ülkemizin yakın siyasi geleceğini şekillendirecek. ”Beka meselesi diyenlere kızıyordun, şimdi ne gelecek şekillendirmesinden bahsediyorsun ?” diyenleri duyar gibi oldum. Dikkatinizi çekerim yakın siyasi gelecek diyorum. Yani bu yerel seçim önümüzdeki seçimlerin rüzgârını ve tarihini belirleyecek diyorum.

Herkes biliyor ki bu seçim cumhur ittifakı için öylesine bir yerel seçimden çok daha derin anlamlar taşıyor. Zira yeni sistem ülkede tam olarak kabullenilmiş değil. Kuruluştan bu yana AKP’li olduğu halde ”Bugün baktığımda keşke o gün evet oyu vermeseydim, bu sistem doğru sistem değil !” diyen pek çok partiliyle bizzat muhabbet ediyorum. Cumhur ittifakı da iyi biliyor ki 24 Haziran’da alınan ve kendileri için pekâlâ başarı diyebileceğimiz neticede muhalefetin basiretsizliği ve cumhurbaşkanının şahsi karizması büyük etkendi. Bu sistemin meşruiyet tartışmalarını kesinkes bitirmek için bir görkemli galibiyete daha ihtiyaç var. Cumhur ittifakı bu seçime boş yere tüm gücüyle asılmıyor…

Cumhurbaşkanı bir dönem daha isterken ekonomide şahlanmanın sözünü vermişti. Bırakın şahlanmayı cumhuriyet tarihinin en büyük gerilemelerinden biri gözleniyor. Alım gücü uzun ilk kez bu kadar düştü, işsizlik %15’e dayanıp tarihi rekor kırdı. Elde avuçta kalan son milli varlıklar satışa çıkarıldı…                                                                                                                                                                       Rahmetli Demirel’in ”Tencere her hükümeti sallar.” Sözünün değerlendiği, hatırlandığı günlerdeyiz. Amma ve lakin 24 Haziran’dan bu yana ekonominin gerileyişinden başka değişmeyen olgular da var. Muhalefetin basiretsizliği bunların başında geliyor…

Ekrem İmamoğlu’nu aday çıkardığı zaman Kemal Kılıçdaroğlu’na çok kızmıştım, yakın çevreme de anlatmıştım. AKP’nin Erdoğan’dan sonra ikinci ismini sahaya sürdüğü seçimde sade bir ilçe belediye başkanının zayıf kalacağını söylemiştim. Usta Tanju Cılızoğlu’yla bir araya geldiğimiz bir kahvaltıda bunu konuşmuştuk. ”Dur hele, ben umutluyum bir izleyelim. Genç isimlerin yapacakları var.” demişti. Haklı çıktı. Yiğide hakkını teslim ediyorum. Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu beni yanılttı, iyi ki yanılttı! Ekrem İmamoğlu benim gibi pek çok insanı da şaşırtarak harika bir ivme yakaladı. Sürecin başında %20’lere uzanan farkı bugünkü anketlerde 4-5 puana indirgemiş durumda. Buradan da anlıyoruz ki eğer AKP Binali Yıldırım gibi amiral gemiyle değil de başka biriyle yarışa girseymiş İstanbul’u teslim edecekmiş.

Siyasetin içinde geçirdiğim 2 senenin ardından kesinlikle kavradım diyebileceğim tek bir şey var. O da kızsak da muhalif olsak da teşkilat işini, halkla bir olma işini en başarılı yapan partinin AKP olduğudur. Ekrem İmamoğlu CHP’nin uzun zamandır başaramadığı seçmenle iç içe geçme eksikliğini giderdi. Herkesle iletişim kuruyor, herkese hep gülümsüyor, hep iyilik konuşuyor kendisini bağıra çağıra protesto edenleri bile kırmıyor. Bazı CHP’lilerin kendisini sağ kökenli olması dolayısıyla eleştirdiğini hayretler içinde işitiyorum. Eğri oturup doğru konuşalım sevgili CHP’liler sağ cenah sahaya dokuma işini sizden iyi beceriyor. Şimdi Ekrem İmamoğlu çıkmış hakkıyla, olması gerektiği gibi bu işi yaparken lütfen her zamanki elitist tavrınızla eleştiri yapmak yerine ”Nerede hatamız var da böyle bir siyasi iklimde halen AKP’nin elinden belediye alamıyoruz ?” diye bir düşünün. Sonra seçim akşamı Ömer Hayyam paylaşmaktan öteye gidemiyorsunuz…

 

 

 

Muhalefetin basiretsizliği…

31 Mart AKP’nin en zayıf durumda girdiği seçim. Baktığımız zaman ülkede doğru giden neredeyse hiçbir emare yokken muhalif blok için en iyimser anket dahi cumhur ittifakını ülke genelinde %45’in altında göstermiyor. Yazmayayım, yazmayayım seçime 3 kala şık olmaz diyorum ama göz göre göre susmaya da içim el vermiyor. Partim de dâhil olmak üzere tüm muhalefet bir araya gelip kaybedeceği belediyeleri AKP’ye kazandırmak için hususi zirve yapsa, özel ARGE çalışmaları yürütse bu kadar olmaz. Nereden başlayayım ki? Bu seçim İYİ Parti için çok kritik. Çünkü 24 Haziran’da alınan oyla tatminsizlik yaşayan binler var. Seçim akşamı İYİ Parti’nin belli kazanımlar yapamaması demek belki macerasının sonu demek. Hal böyleyken eldeki tek büyükşehir olan Mersin’de kazanma ihtimali yüksek görülen Burhanettin Kocamaz’ın evraklarını YSK’ya geç teslim etmek ne demektir? Bu skandalın üstüne teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcısının halen o koltukta oturabilmesi ne demektir ? Bu ciddiyetsizliği kimse kabul etmez, etmemelidir de. İYİ Parti’ye Gönül vermiş binlerce üyeye ”Partide içimizden vurulduk.” gibi bir bahane sunup işin içinden çıkmak benim açımdan kabul edilemezdir. İl yönetiminin görevden alınmasından öte genel merkezde bu işten sorumlu olanların etik olarak görevini bırakması gerekir. 2 Senesini bu partiye vermiş insanları salak yerine koymak yakışmaz.

Gelelim CHP’ye. CHP Tarihi bir şansı ele geçirdi çünkü pek çok büyük ilde İYİ Parti’yle ittifak halinde seçime girmesiyle senelerdir %20-25 arasında gidip gelen potansiyelini %30-35 bandına taşıdı. Taşıdı da biz Erdoğan seçmeni hor görüyor diye ortalığı ayağı kaldırırken Hatay büyükşehir belediye başkanı köy ziyareti esnasında köydeki insanlara açık açık hakaret etti. Biz Erdoğan’ı PKK’lıları davulla zurnayla karşıladı diye eleştirirken CHP alakasız bölgelerde, tekin olmayan organizasyonlarla bağlantısı olan isimleri aday yaptı. CHP Edremit adayı programı sırasında mikrofonu açık unuttu, yanındaki beyin ”Oyumuz Kürdistan’a !” demesi üzerine ”Bize verecek demek ki !” deyip pişkin pişkin kahkaha attı. CHP Bir çok yerde genç, dinamik, samimi, Atatürkçü ve toplumu kucaklayabilecek adaylarla yarışa girmiş olsaydı nasıl İmamoğlu sayesinde İstanbul için umutluysak bugün ülke genelinde pek çok il için, ilçe için umutlu tablolardan söz edebilirdik. Ama maalesef genel merkeze CHP’yi yeni CHP yapan İlgezdiler – Kaftancıoğulları – Tanrıkulları çökmüş durumda. Maalesef Kemal bey de CHP’de işi olmayan bu kadroların laflarını dikkate alıyor, yeni CHP diye diye gezinip duruyor.

Teşkilat ve gayret noktasında da muhalefet ne yazık ki AKP’yle rekabet edemiyor. 2 Gün önce kapıma AKP İzmit ilçe gençlik kolları adımla seslenerek geldi. 15 Dakika sohbet ettiler, başkan adaylarına ve milletvekillerine ulaşmak isteyip istemediğimi sordular. AKP Gençlik kollarından, AKP il, ilçe teşkilatları içinden insanlar İYİ Partili olduğumu açıkça belirtmiş olmama rağmen sosyal medyadan benimle arkadaş oldular. Parti programlarına bizzat hususi olarak mesaj edip davet ettiler. AKP’li Eski Milli Savunma Bakanı Fikri Işık İYİ Partili gençleri ziyaret etmeden yanlarından geçip gitmezken, biz partimizin milletvekiline uğraşıp ulaşamıyoruz.

İşte AKP’yi 18 senenin sonunda yeni bir galibiyete taşıyacak olay tamamıyla bu. Muhalefet içinde bu durumun istisnaları tabii ki var, İmamoğlu gibi harikalar yaratanlar var. Ama genel olarak değerlendirdiğimizde AKP’nin bu teşkilatçı ruhuyla rekabet bile edemeyen bir muhalefetle karşı karşıya kalıyoruz. Açıkça söylüyorum ki muhalifler olarak hakiki bir galibiyeti cidden hedefliyorsak AKP’ye saldırmaktan yorulmuş çeneleri biraz dinlendirip beyinleri çalıştırmalıyız. Aynaya bir bakıp hatalarımızı sorgulamalıyız. Hatalarımızı tespit ettikten sonra mümkün olan en sağlıklı şekilde düzeltmek için çaba harcamalıyız. İcap ediyorsa tepeden tırnağa kadrolarda revizyona gitmeliyiz. AKP’nin ”Biz herkese elimizi uzatalım da tutmayan tutmadığıyla kalsın !” şiarına karşın ”Aman öyle olur mu? O şöyle, bu böyle. Az olsun bizim olsun.” Mantığıyla hareket etmeye devam ettiğimiz müddetçe ancak 81 ilden 10 tanesinde değişim olur mu olmaz diye tartışıp dururuz. Sonra seçim akşamı da ”Kesin hile var.” diye kendimizi avutur dururuz.