Şansa veya Boşluğa İman Etmek

61

İman eden bir mümin, iman ettiği değerler için neler yapar? Ritüellerini yerine getirir, en fazla uğrunda ölür. Kendi kutsalına göre gazi, belki şehit olur.

Televizyondaki haber beni bir hayli düşündürdü: Adam, Milli Piyango bileti için Kayseri’den kalkmış, İstanbul’a gelmiş. Bunu, haberci kıza bağırarak ve övünerek anlatıyor. Sabahın erken saatinde kuyruğa girmiş ve iki saattir orada bekliyor. Hava soğuk ve yağmurlu. Başının üstünde şemsiye. Daha ne kadar bekleyeceği belli değil. Kutsal (!) mabet bilet bayiinin önünde uzun bir kuyruk. Az ileride bilet satan bir bayan, o da bağırıyor: “Bütün biletler için şans aynıdır, soğuk havada beklemeyin.” Kimsenin kadını dinlediği yok. Herkes bilet için Mabet’te kendisine sıra gelmesini bekliyor.

Şu işe bakın siz. Bu nasıl bir inanmışlıktır ki kişiyi yüzlerce kilometre öteden getiriyor, soğukta, yağmur altında saatlerce bekletiyor? Bu gişede satılan biletin Kayseri’de satılan biletten ne farkı var? İhtimal olarak düşündüğümüzde Kayseri’deki biletin, İstanbul’da satılan biletten daha düşük şansa sahip olmadığını çok rahat söyleyebiliriz.

Bir dersimde, Milli Piyango’nun, devletin enayilerden aldığı vergi olduğunu söylemiştim. Hala aynı kanaatteyim. İhtimal hesaplarına göre, çıkma şansının sıfır olduğu söyleniyor. Buna rağmen insanlar, bu sıfır şansa niçin iman ederler? Verebileceğim pek çok cevap için şimdilik yutkunmayı tercih ediyorum.

Şansa dayalı oyunların, çekilişlerin kumar olduğu konusunu tartışmıyor, ulemaya bırakıyorum. Bu oyunların kişide yaptığı bağımlılığı, tahribatı; toplumda oluşturduğu çöküntüyü, gerilimi, karamsarlığı önemsiyorum. Bu nasıl bir iştir ki kazanamayan küsüyor, kazanan da kazanmanın ağırlığı altında eziliyor?

Hayatımda şans oyunlarına hiç para vermedim. Yatılı okulda okurken yolda bulduğum yılbaşı biletine bir enstrüman çıkmıştı. Onun hiç hayrını görmedim. Televizyondaki bir dizide de büyük ikramiye kazanan kişinin, kazandığı paralardan dolayı çektiği sıkıntılar anlatılıyor. Emeksiz kazanılan paranın esiri olmak, parasızlıktan daha vahim. Hayallerini gerçekleştiremediğin gibi, huzurunu da kaçırıyorsun.

Olmayacak duaya “amin” demek, diye bir deyimimiz var. Boş yere beklentiye girmek gibi. Peki kazanma ihtimali çok düşük, kaybetme ihtimali çok çok yüksek olan bir belirsizliğe para yatırmak hangi aklın işi? Parası çok olanlar spor olsun diye şansa para yatırabilirler. Yatırdıkları para, onların hayat dengesini bozmayacağı için çok önemli olmayabilir. Gelir ve gider dengesini ancak tutturabilen veya tutturamayan insanların Milli Piyango bileti almalarını nasıl izah etmek gerekiyor? Bu bir hastalıktır, bu bir imandır. Kazanana da kaybedene de huzur vermeyen bir iman.

Daha çok, ya dini anlamda inancı zayıf ya parasının hesabını bilmeyen ya irade yoksunu ya da bir baltaya sap olamadığı için birden zengin olma hayali kuran insanların Milli Piyango biletine veya şans oyunlarına ilgi gösterdiğini gözlüyorum. Muhakeme yeteneği az gelişmiş insanlar bunlar. Lafa gelince, akıllı ve gerçekçi olmak adına mangalda kül bırakmayanlar. Bana göre, uyuşturucu bağımlılarına uygulanan tedavinin bir benzeri uygulanmalı bunlara. Bu insanlar farkında değiller, oysa uğradıkları tahribat açısından diğerlerinden bir farkı yok bunların. Boş hayaller kurmak, gereksiz yere küsmek, kilitlendiği şansın dışındaki her şeye bigane kalmak, kendisini hayata bağlayan değerlerden kopuk yaşamak; bunların belirgin birkaç özelliği.

Şans oyunlarının sektör olması ayrı bir garabet, hele vatandaşının ruh ve beden sağlığını koruma görevini anayasasına yazmış bir devletin bu sektör içinde yer alması, hatta buna öncülük etmesi, tam bir facia. Yapıcı olması gereken devlet, yıkıcı bir eylemle karşımıza çıkıyor. Hem vatandaşının cebinden onu kandırarak parasını alıyor hem de ümitlerini yıkarak ruh sağlığını bozuyor. Adına da “Milli” diyor.

Ülkemizde yıllardır yaşanan bu tiyatroyu artık bitirelim, bu çelişkiyi sonlandıralım. Bırakın insanlar hayatlarında “gel-git” yaşamasınlar. Mutluluk ve huzur içinde, istikrarlı yaşam, herkesin hakkıdır, bunu vatandaşına sağlamak devletin görevidir.

Gelin mabedimizi ve imanımızı gözden geçirelim. Zamanımızı ve diğer kıymetlerimizi doğru mekânda ve istikamette tüketelim. Piyango’nun önündeki “Milli” kelimesini kaldıralım, bu isimlerle kurulmuş müesseselerin isimlerini değiştirelim.

Son söz: Yaşadığı tuhaflıklardan dolayı kendisine, çevresine, ülkesine saygısı azalan insanların sayısını değil, tam tersine saygı, aidiyet, özgüven duyan insanların sayısını artıralım.