Şâir, Edib ve Hatip Yavuz Bülent Bâkiler ile Dilimiz Türkçe Üzerine Sohbet

77

Oğuz Çetinoğlu: Etik
kelimesi, ‘ahlâk’ kelimesinin yerini doldurabilir mi? Niçin?

 

Yavuz Bülent Bâkiler:“Etik”kelimesi kat’iyyen
“ahlâk” kelimesinin yerini doldurmuyor, dolduramaz! Evvelâ sormak istiyorum:
Bizim, Arapça asıllı olmasına rağmen, tamamen Türkçeleşmiş bir “ahlâk”
kelimemiz varken, niçin onu kaldırıp atıyor, yerine zibidi bir “etik”
kelimesini koyuyoruz?

 

Bizim
“ahlâk” kelimesinden türettiğimiz başka kelimelerimiz de var. Mesela:
“Ahlâklı-Ahlâksız-Ahlâk dışı- Ahlâkçılık-Ahlâk zabıtası-Ahlâk yasası-Ahlâka
uygun-Ahlâksızlık” gibi kelimeler…

 

Şimdi
aptalca bir kararla, hadi diyelim ki “ahlâk” yerine “etik” kelimesini aldık.
Peki, “ahlâksızlık” yerine nasıl “etiksizlik” diyebiliriz? “Ahlâklı adam”
yerine “Etikli adam”, “ahlâkı bozulmuş” yerine “Etiği bozulmuş kişi”… Bunun
gibi, “ahlâk zabıtası” yerine “Etik zabıtası” demek de, kızlarımızı ve
kadınlarımızı bir karış uzunluğundaki bir etekle sokaklara çıkarmak gibi bir
hareket olur!

 

Çetinoğlu: İlim
nedir, ‘bilim’ nedir?

 

Bâkiler:
İlim; araştırmaya, incelemeye, hâdiselerin kanunlarını bulmaya bağlıdır. Bilim
ise, daha çok, sadece görmeye, tanımaya, içgüdüye dayanır.

 

Hayvanlar
bile suyu, başka sıvılardan ayırırlar. Ama suyun iki molekül hidrojenle bir
molekül oksijenden meydana geldiğini sadece ilim adamları bilirler.

 

Köpekler
bile sâhiplerini tanırlar. Ama bir insanın iç ve dış organlarını, sağlığını,
hastalığını… sâdece ilim adamları bilir. Bir çocuk, doğar doğmaz, anne sütüne
uzanır, anne sütünü tanır, anne sütüyle beslenir. Ama anne sütünün faydalarını,
anne sütünün diğer sütlerden farklı olduğunu, sadece ilim adamları bilirler.

 

Her
insan, depremin ne demek olduğunu bilir. Ama depreme dayanıklı evler yapmak,
sadece ilim adamlarının harcıdır. Japonya’da 7.2 şiddetinde bir deprem
olduğunda 3-4 kişinin ya başı yarılıyor, ya yarılmıyor. Ama Körfez depreminde
olduğu gibi, 7.2 şiddetinde Türkiye’de bir deprem olduğunda, 20.000 kişiyi
ebedî âleme uğurluyoruz. Neden? İlim ve bilim arasındaki büyük farktan! Bence,
ilim kelimesindeki ciddiyet, derinlik, güzellik, aydınlık… bilim kelimesinde
yoktur.

 

Çetinoğlu: İzlenim
kelimesi, ‘intiba’ kelimesine tercih edilebilir mi?

 

Bâkiler: Bence, intiba kelimesi,
Türkçemizde esas mânâsından farklı bir şekilde anlaşılıyor, o bakımdan izlenim
yerine intiba kelimesi kullanılıyor. Bana göre izlemekte, izlenimde bir hareket
vardır. Yani birisi önünüze düşer gider, siz de onu tâkip edersiniz. Burada
izlemek söz konusudur. Bu bakımdan bir TV programı izlenilmez, bir konferans
izlenilmez, seyredilir ve dinlenilir. Mesela, bir tiyatro eserini seyretmeye
gittiğinizde, perde önüne çıkan kişi, salonu dolduranlara, “Sayın seyirciler” diye hitap ediyor. Bu hitap şekli doğrudur. Ama bir TV programı için
sunucu: “Sayın izleyiciler!” diye söz
başlıyor. Bu yanlış bir hitap tarzıdır. Niçin tiyatro salonunda “Sayın seyirciler” diyoruz da, bir TV
başında oturanlara “Sayın izleyiciler!”
diye sesleniyoruz?

 

İntiba: Arapça asıllı bir
kelimedir ve: “Göz açıklığı veya
hassasiyet
” demektir. Dikkatli olmak, dikkat etmek mânâsında bir kelimedir.
O bakımdan bana göre, ‘intiba’ yerine
izlenim’ kelimesinin kullanılması
yanlıştır, ama kullanılıyor işte!

 

Çetinoğlu: Zannederim
mi, ‘sanırım’ mı demek daha doğrudur?

 

Bâkiler: Bunlar, müterâdif fiilerdir.
Yerine göre her ikisi de kullanılabilir. Yeter ki “san-al” gibi uydurmalara başvurulmasın, “maznûn, zanlı” gibi târihî derinliği olan kelimelerin yerine “sanık” denilmesin ve “zannî, mevhûm” gibi kelimeler tasfiye
edilmeye kalkışılmasın!

 

Çetinoğlu: Hikâye
ile ‘öykü’ arasındaki fark nedir?

 

Bâkiler: Seksen iki yaşındayım.
Şimdiye kadar 24 kitabım yayımlandı. Binden fazla makalem çeşitli gazetelerde
çıktı. Ben bir kere bile ‘öykü
kelimesini kullanmadım. “Hikâye
bizim bin yıllık dostumuzdur. Öykü ise daha dünün fırlaması…

 

Çetinoğlu: Şâir
ile ‘ozan’ arasındaki?

 

Bâkiler: Her ozan, aynı zamanda
şairdir. Ama her şair ozan değildir. Ozan, şiirlerini sazıyla çalıp söyleyen
kişidir. Ama şairin sazı yoktur. Mesela: Âşık Veysel, aynı zamanda bir ozandır.
Ama Necip Fazıl Kısakürek veya Yahya Kemal Beyatlı… sâdece şairlerdir.

 

Şairlere
ozan denildiğini duyunca, okuyunca şaşırıyorum ve Türkçe adına utanıyorum.

 

Çetinoğlu: Sınav
mı, ‘imtihan’ mı?

 

Bâkiler: Sınav uydurma, imtihan
Türkçedir. “Sınav” kaideli bir türetme olsaydı dahi, ona itibâr edilemezdi.
Çünkü bir dilde karşılığı mevcut olan bir mefhum için yeni kelime türetmek de,
uydurmacılıktır.

 

Çetinoğlu: Ekonomik sebepler
mi, ‘İktisâdî sebepler’ mi?

 

Bâkiler: Müterâdif olan bu kelimelerin
her ikisi de Resmî Dilde kullanılıyor. “İktisâd” ve “iktisâdî”, Arapçadan
iktibâs edip Türkçeleştirdiğimiz köklü kelimelerdir. Bu tâbirler, asırlardır
kullanılmakta ve dilimizin sayısız denilebilecek kadar çok metninde yer almış
bulunmakta iken, onların yerine Fransızca karşılıklarını ikame etmekteki
mantık, maksad nedir? Âşikâr ki bu gibi iktibâsların sebebi, kültürümüzü toptan
Frenkleştirme siyâsetine muvâzi olarak, dilimizi (daha doğrusu Resmî Dilimizi)
de Frenkleştirmektir ve maalesef buna büyük ölçüde muvaffak da
olmuşlardır. 

 

Çetinoğlu: Sebep
mi, ‘neden’ mi?

 

Bâkiler: Akılsız adamlar, aptal
adamlar, ahmak adamlar ‘sebep
kelimesi yerine “neden” kelimesini
uydurup koydular. Eskiden biz: “Neden
sebepsiz yere gülüyorsun
?” diyorduk. Şimdi: “Neden nedensiz yere gülüyorsun?” diyoruz. Bu cümlede zerre kadar
bir güzellik var mı?

Sebep ne?” yerine “Nedeni ne?” diyenlerin dil sefaletlerine acıyorum!

 

Çetinoğlu: Kelime’ mi, ‘sözcük
mü?

 

Bâkiler: Bana göre, “kelime”deki güzellik, incelik, ağırlık…
sözcük” kelimesinde yoktur. Eskiden
bizim “kelimecik” diye bir kelimemiz
de vardı. Meselâ karşımızda put gibi susup kalan bir kimseye: “Neden böyle susup kalıyorsun? Bana bir kelimecik olsun söylemeyecek misin?”
diyorduk. Şimdi ağzımızı “Sözcükcük
diye açamayız. Açamıyoruz. Sözcük, bizim kâtil kelimelerimizden biri oldu; çok
yazık!

 

Ayrıca,
“söz-cük”, küçük bir söz demektir ve Türkçenin mantığına göre, “kelime”, ne
“söz” (“lâfız”, Fransızca “parole”),
ne de “söz-cük”tür; “söz”ün her bir unsurudur. Uydurmacılar, daha evvel, kelime
karşılığında “til-cik” diye bir şey uydurmuşlardı. Bu uydurmadaki “til”,
“dil”in Eski Türkçedeki telâffuz şeklidir. Bu durumda, “kelime”yi, “küçük bir
dil” demek olan “til-cik”le karşılamış oluyorlardı. Görüldüğü gibi, bunlar
tımarhânelik kelimeler ve bu adamlar da tımarhâne kaçkınlarıdır!

 

 

YAVUZ BÜLENT BÂKİLER

23
Nisan 1936 tarihinde Sivas’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas, Gaziantep ve
Malatya’da tamamladı. 1960’ta Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun
oldu.

Dört
yıl Ankara Radyosu’nda çalıştı. 1969-1975 yılları arasında Sivas’ta avukatlık
mesleğini icra etti. Bir süre Başbakanlık Toprak-Tarım Reformu Müsteşarlığı’nda
Hukuk Müşaviri olarak hizmet verdi.

1976-1979
yılları arasında Ankara Televizyonu’nda görev aldı. Çeşitli kültür programları
hazırladı ve sundu. TRT’den Kültür Bakanlığı’na Müsteşar Yardımcısı olarak
geçiş yaptı.

12
Eylül 1980 darbesinden bir süre sonra Kültür Bakanlığı Müşavirliği’ne alındı.
Daha sonra da Başbakanlık Müşavirliği’ne tayin edildi. Oradan kendi arzusuyla
emekliye ayrıldı.

Çeşitli
gazetelerde ve dergilerde fıkralar-makaleler yazdı. Bir süre Samanyolu
Televizyon Kanalında Türk Cumhuriyetlerini anlatan ‘Bizim Türkümüz’ programını hazırladı. Aynı kanalda ‘Sözün Doğrusu’ isimli kültür programını
ekranlara getirdi.

1989
yılında TRT 1 Televizyon Kanalı’na, 16 bölümden oluşan ‘Avrupa’da Türk İzleri’
isimli programın senaryosunu hazırladı. Bu eseri ile Türkiye Millî Kültür
Vakfı’nın ‘1989 yılı Radyo ve Televizyonda Millî Kültürümüze Hizmet Eden
Programlara Teşvik Armağanı’na layık görüldü.

Kendisine
takdim edilen diğer armağanlar:

*Türk
dilini şiir dünyasına taşıyıp taçlandıran çalışmalarından dolayı Atatürk Kültür
merkezi’nin Şeref Üyeliği. (1999) *Türkiye Azerbaycan kültür münasebetlerini
geliştirmesi ve Azerbaycan’a yürekten bağlılığı sebebiyle Azerbaycan Ziyalılar
Cemiyeti Şeref Üyeliği. (1999)

 *Azerbaycan Halk Cephesi’ tarafından Elçibey
adına Türklüğe Hizmet Armağanı. (2002)

*Dünya Türklüğüne Hizmet Ödülleri: ,

*Kazakistan
Ahmet Yesevi Üniversitesi.

*Türkiye
Cumhuriyeti TİKA Başkanlığı.

 *Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatkârlar
Vakfı. 

*Türk
2000’ler Vakfı.

*Azerbaycan
Dünya Genç Türk Yazarları.

 *Dil Gazetesi.

Edebiyat Doktor Unvanları:

 *Azerbaycan Asya Üniversitesi.

*Azerbaycan
Gence Üniversitesi.

Türk Diline Hizmet
Ödülü:

*Karaman
Valiliği.

 *Kombassan Holding

*Selçuk
Üniversitesi İletişim Fakültesi.

 *Türkiye Yazarlar Birliği.

 *Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti.

 Türk Kültürüne Hizmet Ödülleri:

*Türkiye
Millî Kültür Vakfı.

*Kayseri
Aydınlar Ocağı.

 *Türk Ocakları Genel Merkezi.

*Academi
Of Art And Culture Word.

*Boğaziçi
Dergisi.

*Radyo
Televizyon Gazetecileri Derneği.

Fahri Hemşehrilik
Ödülleri:

*Malatya
Belediye Başkanlığı. 

*Gaziantep
Belediye Başkanlığı.

 Diğer Ödüller:

*Yılın
Edebiyatçısı Ödülü: Sivaslılar Eğitim Kültür ve Yardım Vakfı.

*Gaspıralı
İsmail Bey Ödülü: Milletlerarası 4. Türk Olimpiyatı.
 

Önceki İçerikYolumdan Dönmedim
Sonraki İçerikYalnız kalmak marifettir
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.