Türkiye’de farklılıkların yaratılması ve farklılıklara dayalı etnik ırkçılık yapılması marifet ve demokratikleşme zannedilmektedir. Etnik ırkçılık yoluyla insanların birbirine ötekileştirilmesinde ve soğutulmasında mesafe de alınmıştır. Parçayı bütünün önüne geçirmek, tanınmaz hale getirilecek yeni Türkiye’nin yeni anayasası için gerekli görülmektedir.
Yıllardır tarihe damgasını vurmuş Türk kavmi, Türk kültürü ve kimliğine bir tanım getirilme gayretleri güdülmüştür. Bilineni tarif etme ihtiyacı doğmuştur. Kimi “suyun ötesi ve berisine” göre Türk’ü ele almış, kimi Türk’e çok dar bakarak neredeyse bir cemaat gibi düşünmüş ve grup egoizmi yapmıştır. Oysa Türk, bir kavmin, bir milli kültürün, milliyetin ve milletin adıdır. Kafaları etnik yobazlıkla dolu olanlar veya kafaları karıştırılan bazı milliyetçiler, Türk denince sadece biyolojik gerekçelere dayanırlar.
Bir ara karışıklıklar dolayısıyla Libya’dan veya başka bir ülkeden tahliye edilen vatandaşlarımızın sıfatı ne idi: Türk. Bunların ne kadarı Kürt, ne kadarı Zaza, Çerkes veya Gürcü olduğunun araştırılmasına ihtiyaç duyulmuş mudur? Dünya milliyetle uğraşır; etnik yobazlık ve bunu marifet saymak bir milletin kurucu unsurunu %90’ı aşan büyük çoğunluğunu, hakim kültürü, milli kimliği dışlamaya dönük faaliyetler emperyal güçlerin işbirlikçilerine düşer. Bazen de sosyal bilimlerden uzak mesleklerde işgüzarlık yapan, genetiğin dışına çıkamayan milliyetçiler de buna âlet olabilir.
Türk, Türk yaşama tarzını (kültürü) yaşayan, paylaşan, kendini Türk milletine geniş (Türk dünyası) ve dar (Türk milleti) çerçevesinde mensup hisseden; ister soy, ister kültürel olarak mensubiyetinin şuurunda olan, Türk kültürünün unsurlarını benliğinde yaşatan ferdin adıdır. Anayasanın 66.maddesinde de herhangi bir antropolojik ve sosyolojik tanıma ihtiyaç duyulmadan bir çerçeve çizilmiştir. Bunun ne etniklikle, ne de ırkla bir ilgisi yoktur. Tam tersine; ırkı ve etnik özellikler dışında hukuki ve siyasi bir birliktelik ve kucaklayıcılık güdülmüştür. Kendisine Türk Milletine mensup hisseden, Türk kültürünü yaşayan dini azınlıkların da kimliği Türk’tür. Ancak günümüzde dar bir etnik mensubiyet (ilkel etniklik) milletleşmeye karşı emperyal amaçlar güden ülkelerce kullanılmaktadır. Önü açılan milli devletler kuşatılıp bunaltılıp tavize ve dönüşüme zorlanmaktadır.
Asıl mesleği genetik olan Türk Ocağı Genel Sekreterinin birbiri ile çelişkili beyanları doğrusu dikkat çekicidir. Türkiye’de saf ırk arayanlar mı var? Türk tarihinde Batıda olduğu gibi ırkçılık geleneği mi söz konusudur? Oğuz Kaan’dan bügüne devraldığımız genetik varlık %2 olarak sözde hesaplanmış, bu ne ifade eder? O günden bugüne kadar Türk nesillerince devralınan kültürel miras; hem değişerek, hem gelişerek 21.yüzyıla kavuşmuş bulunmuyor mu? Mesleki asabiyetin aşıldığı çağımızda biyolojik determinizm ve genetik bilimine hapsolarak neyi çözebiliriz? Anadolu’da karışmışlık (Amalgamasyon) iddiaları çökmüştür. Bunu gündeme taşımak Türk Ocağı Genel Sekreterinin işi midir?
Türkiye’de Türk’e karşı etnik ırkçılık yapıldığı, insanlarımızın daha çok kamplaştırılmaya sürüklendiği ve milli egemenliğin ona buna paylaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde, milliyetçi etiket taşıyanların görevi gerçeklerden uzaklaşarak mesleki taassubu aşamamak mıdır? Türkiye’de sarf ırkla uğraşanlar mı var? Almanya, Fransa ve diğerleri biz saf ırk değiliz bize artık Alman, Fransız demeyin diye ortaya mı düştüler? Etnik ırkçılarla aynı safta buluşmak neden? Anadolu’nun ismini bile yabancılar Türkiye olarak koymuşlar. Burada dili Türk, mimarisi, edebiyatı ve sanatı Türk, İslam’ı da Türk üslubu içinde yaşayan bir millet var. Türkiye bir başka ifadeyle Türk’ün vatanıdır. Ancak, gerek Türkiye’de, gerek Türk Dünyasında birleştirici bir unsur olan Türklüğü çözmenin yolu Türkiye’deki kimlik çatıştırmalarından geçiyor. Türkiye ümit ve rehber olmaktan çıkarılıyor. Türk Ocağı’nı yönetenler misyon mu değiştirdi? Yoksa yeni anayasa tuzağına, etnik ufalanmaya, devleti değiştirmeye alet mi oluyorlar?
İhanet kokan etnik ufalanma tramvayından uzak duralım.