S a m a n Y o l u

105

“New York kenti 1970’li yıllarda büyük bir kalabalığa sahne oluyordu. Çünkü dünyanın her yerindeki üniversitelerden tanınmış, alanlarında uzman olmuş birçok bilim adamı New York’a geliyordu. Kentin en büyük üniversitesinin konferans salonunda büyük bir toplantı yapılacak ve uzayla ilgili çok özel bir resim, bilim adamlarının görüşüne sunulacaktı. Sonunda beklenen an geldi ve 20×10 metre boyutundaki bu çok özel resim, konuklara sunuldu.

“Bu, Samanyolu Yıldızlar Topluluğu’nun yapılabilen en büyük resmiydi ve ilk kez bilim adamlarına gösteriliyordu.

“Konuklar arasında bulunan bir tıp doktoru kendini daha fazla tutamadı ve birkaç arkadaşını da yanına alarak salondan çıktı.

“Doktor, arkadaşlarını büyük bir heyecan içinde, kendi üniversitesindeki odasına götürüyordu. Arkadaşlarını odasına aldıktan sonra doktor, onlara duvarında asılı duran büyük bir resim gösterdi. Resmi gören öteki bilim adamları şaşkınlıklarını gizleyemediler. Böyle birşeyin olması olanaksızdı. Çünkü biraz önce ilk kez gösterildiği ileri sürülen Samanyolu Yıldızlar Topluluğu’nun resminin aynısı, şu anda tıp doktorunun odasındaki duvarda asılı duruyordu. Konukları şaşkınlıklarını sürdürürken, onları odasına getiren ve duvarındaki resmi gösteren doktor, şu hayret verici açıklamayı yaptı:

‘Beyler, Bu Resim Bİr İnsanın Beyin Hücresinin 200 Milyon Kat Büyütülmüş Resmidir.’ ” – Gönderi: Dr. Fatih Mehmet Yorulmaz – (Bütün Dünya, Haziran 2015, s: 125)

X

Demek ki neymiş? Samanyolu; İnsan’ın beyin hücresinin aynısıymış.

Demek ki neymiş? Âlem-i Kebîr / Makrokozmoz / Kâinat yâni Evren ile Âlem-i Sagîr / Mikrokozmoz yâni İnsan aynıymış.

Demek ki neymiş? Âfâk / İnsan’ın dışındaki Âlem ile Enfüs yâni İnsan’ın içindeki Âlem aynıymış.

Demek ki neymiş? Dış Âlem / Kâinat ile İç Âlem yâni İnsan arasında her yönden bir paralellik, bir benzerlik, bir ilişki varmış.

Demek ki neymiş? Kâinat büyük bir İnsan, İnsan küçük bir Kâinatmış. Çünkü İnsan büyüse büyüse Kâinat şeklini; Kâinat küçülse küçülse İnsan şeklini alırmış.

Demek ki neymiş? İnsan vücûdu ve kuvveleri / duygu ve hisleri / beş duyu nasıl ki bir Ülke / Beden Ülkesi hükmünde ise, bütün Kâinat yâni Varlık Âlemi de bir memleket gibiymiş.

Demek ki neymiş? “Men arefe Nefsehu, fekad arefe Rabbehu.” / “Nefsini bilen Rabbini bilirmiş.” Yâni Vücûdunu tanıyan, Kâinatı da tanır olurmuş. Zira Büyük İnsan Kâinat’ta ne varsa, Küçük Kâinat  olan İnsan’da da o varmış. Çünkü İnsan bedeninde Maddî Âlemler, mânâ ve rûhunda Mânevî Âlemler mündemiç / dercedilmiş / tayyedilmiş ve konulmuştur.

Demek ki neymiş? Kâinat ve İnsan’ın maddesi Şahadet / Görünür Âlemleri teşkil ederken; Kâinat’taki fizik vs. kanunlar ve İnsan’daki ruh ve manalar da Gayb Âlemleri’ni gösteriyormuş.

Demek ki neymiş? Hz. Ali boşuna söylememiş. Mealen: “Ey insan kendini küçük ve hor görme. Senin madde ve mananda âlemler tayy edilmiş / neler neler konmamıştır ki…”

Demek ki neymiş? “Büyük Âlem / Makrokozmoz”da olan her şey “Küçük Âlem / Mikrokozmoz” denilen “İnsan”da aynen mevcutmuş. Nitekim Âlem-i Kebîr / Büyük Âlem ile Âlem-i Sagîr / Küçük Âlem arasında birbirine tekabül eden / karşılığı bulunan ve benzeyen yâni mukabil, mutabık / uygun şeyler varmış.

Demek ki neymiş?

Bu kadar benzerlik, bu derece ayniyet; her şeyin bir elden çıktığının  ve başka türlü olamayacağının da en büyük delillerinden biriymiş.

 

Önceki İçerikBir Ermeni’nin Ağzından Gerçekler!
Sonraki İçerikÇocuklara Kitabı Nasıl Sevdiririz?
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.