Rumların Bitmeyen Ölüm Çukurları!

60

Ne yazık!

Kıbrıs tarihinin hangi sayfasını çevirseniz, karşınıza hep aynı görüntüler, aynı acılı öyküler çıkar!

Topluca katledilen Türkler…

Bu defa da aynı başlıklı bir haber ada basınında ama bu defa Rum basınında yer alınca, Güney Kıbrıs’ta kıyamet koptu…

İşte yaşanan bu gerçeklerden bir tanesini Kıbrıs’ta yayın yapan Rum Politis gazetesi 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı öncesinde Rumların Türklere yönelik katliamlarıyla ilgili bir dizi halinde yayınlayarak Rumların bu konudaki suskunluğunu bozdu.

Buna göre;

” Türkleri katledenlerin yarıya yakını Rum polis ve askerlerdi. ‘Öldürülen her bir Yunan’a karşı 10 Türk öldürün’ emri almışlardı. Bazı Türkler parçalanarak katledildi. Bir gecede onlarca Türk öldürüldü, kurşuna dizildi, kör kuyulara atıldı. Sanıklar bilinmesine rağmen, üstü örtüldü.

Politis gazetesinin ‘Kıbrıs: Cezalandırılmamış suçlar dosyası’ adlı dizisinde, 1964-74 yılları arasında Türklere yönelik bazı katliamların Rum versiyonu anlatıldı.

”1 YUNAN’A KARŞI 10 TÜRK ÖLDÜRÜN”

11 Mayıs 1964’te iki Yunan subayı ile bir Rum polisi Mağusa kentinde öldürüldü. Öldürülenlerden Kostakis Pandelidis, Lefkoşa Rum polis müdürünün oğluydu. Üstten emir geldi:

“Her öldürülen Helen’e (Rum-Yunan) karşı 10 Türk öldürülsün.”

Bir gün sonra 12 Mayıs’ta Mağusa bölgesinde 17 Türk önce kaçırıldı, sonra kurşuna dizilerek öldürüldü.

Ertesi günü 13 Mayıs 1964’te, İngiliz üsler bölgesinde geçici işçi statüsüyle çalışan 11 Kıbrıslı Türk katledildi.

Öldürenler, Kıbrıslı Türklerin iş arkadaşları olan bir grup Rum ve Rum polisiydi. Türkler mesaiye giderken otobüsten alındı, önce Derinya’da Rum polis karakoluna götürüldü, sonra Paralimmi gölü yakınında kurşuna dizilerek kör kuyuya atıldı. Kemikleri 2006’da bulundu.”

Yukarıda anlatılan gerçeği ne ben yazdım, ne de adada ki Türk basını…

Bu yazı, Güney Kıbrıs Rum tarafında yayın yapan Politis gazetesinden aynen alınmıştır.

Değerli okur;

Yıllar öncesinde kalan böylesi acılar gün geçmiyor ki gün yüzüne çıkmasın. Ama ne yazık ki, bu tür acıları yaşayan taraf hep Kıbrıs Türk’ü…

Ve bugüne değin, tarihe kazınan bu tür acılar nedeniyle, ne bu olaylara neden olan katillere hukuki bir işlem yapıldı!

Ne de Rum yönetimi bu cinayetler nedeniyle Kıbrıs Türk Yönetiminden ve bu acılara muhatap olanların yakınlarından özür diledi.

Hala müzakere peşinde koşarak adada barış diye çırpınan siyasilerimiz, Kıbrıs’ta ortaya çıkan böylesi acılara bakarak, Rumlarla güven içinde nasıl yaşanabilecektir?

Buna nasıl bir çözüm üretecekler hep merak ederim!

Hele ki, adada Kıbrıs Türk’üne azınlık haklarından bir fazlasını vermeyen, Türkiye’nin adadaki garantörlük hakkını kabul etmeyen, Türk askeri adadan ayılmadıkça barış anlaşmasını imzalamam diyerek, bu konularda hiçbir zaman taviz vermeyen Rumlarla iç, içe yaşamak nasıl olacak?

”Birleşik Kıbrıs” hayalperestleri bir anlatsalar da bizler de ikna olabilsek…

Tarihi gerçekleri unutarak, tarihe yeniden imza atabilmek, sadece günü kurtarmaktır!

Ya yarınlar ne olur?

Bunu da unutmamak gerek…

 

 

Önceki İçerikBağımsız Medya, Şeffaflık ve Ekonomi
Sonraki İçerikTıp Târihi Uzmanı Prof. Dr. AYTEN ALTINTAŞ ile Kahve Üzerine Sohbet 1
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.