Sayın Ömer Dinçer’in Milli Eğitim Bakanı olmasından bu yana eğitim sisteminde çok radikal düzenlemeler yapıldı. 2011 yılı sonunda önce 2012-2013 öğretim yılından itibaren 5. Sınıftan 8. Sınıfa kadar seçmeli olarak uygulanmak üzere Arapça dersleri kabul edildi. 30 Mart 2012 tarihinde (4+4+4) 12 yıllık kesintili zorunlu eğitim sistemine geçildi, İmam Hatip Ortaokulları açıldı, genel ortaokullara ve liselere Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberimizin Hayatı seçmeli ders olarak konuldu. Milli bayramların kutlanması ile ilgili yönetmelik değiştirilerek 19 Mayıs törenlerinin stadyumlarda yapılması yasaklandı. Son olarak 2013-2014 öğretim yılından itibaren uygulanmak üzere ilk ve orta öğretimde serbest kıyafet uygulamasına geçilmesine karar verildi. Fakat bazı aceleci idareciler bu uygulamayı şimdiden başlattılar. Kısacası, eğitim ve toplum hayatımızda büyük etkileri ve yankıları olacak kararlar, bir yıl gibi kısa sürede alındı. Aslında bu dört karar da birbirinden ayrı olmayıp, birbirinin bütünleyicisidir.
İlk ve orta öğretimde tek tip kıyafet uygulaması, aileler arasındaki sosyo-ekonomik farklılıkları giderme ve sokaktaki çocukla okuldakini ayırdederek öğrencilik bilincini oluşturma amacıyla uygulanıyordu. 1930’lu yıllarda başlayan tek tip kıyafet uygulaması, zaten 1990’lı yıllarda önce özel okullarda farklı günlerde farklı önlük giydirilerek, daha sonra ilköğretimin ilk beş yılında siyah önlük yerine mavi önlük giyimine geçilerek esnetildi. 2000’li yılların başında kız öğrencilere eteğin yanısıra kumaş pantolon giyme, bazı resmi ve özel okullarda gömlek yerine tişört, ceket yerine hırka giyme izninin verilmesi, zaten okullarda serbeste yakın bir kıyafet uygulamasını başlatmıştı. Milli Eğitim Bakanlığında serbest kıyafete geçme çalışmaları, aslında Sayın Nimet Çubukçu(Baş)’nun bakanlığı zamanında başlamıştı.
2013-2014 öğretim yılında ilk ve orta öğretimde uygulamaya konulacak serbest kıyafet uygulaması birçok sorunu da beraberinde getirecektir. Öncelikle aileler arasındaki sosyo-ekonomik farklar nedeniyle öğrencilerin serbest kıyafet giymesi konusunda büyük bir kaos yaşanacaktır. Serbest kıyafet yanlılarının ilk öne süreceği husus, gelişmiş ülkelerde de bu uygulamanın yapıldığıdır. Gerçekten Avrupa’da gördüğüm birçok ülkede serbest kıyafet uygulaması var. Yalnız hayatının her alanında kurallara bağlı yaşayan Büyük Britanya İmparatorluğu(İngiltere)’nda tek tip kıyafet uygulaması devam ediyor. Amerika’ya gittiğimde mevsim yazdı, okullar tatildi, ama orada da serbest kıyafet uygulaması olduğunu biliyorum. Fakat Avrupa ve Amerika’da ailelerin gelir seviyeleri arasında bizimki kadar uçurum bulunmamaktadır Halbuki, ülkemizde Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da hiç geliri olmayan, Orta Anadolu’da dar gelirli, büyük şehirlerimizde asgari ücretli ve gecekonduda yaşayan çok insanımız var. 12 milyon yeşil kartlımız var. Kişi başına yıllık gelir ortalamamız 10 bin dolar deniyor ama, bu miktarın çok altında olan yüzde 40 insanımız var. Bu durumda değiştirecek kıyafeti olmayan öğrencinin ve bunları alamayan ailelerin düşeceği psikolojik durumu bir düşünün. Okullarda zengin-fakir ayırımının ve belki de düşmanlığının görülebileceğini düşünüyorum. Devlet bu durumdaki ailelere, Güneydoğu’da okula giden çocuklara aylık para yardımı yaptığı gibi, yılda en az iki defa kıyafet yardımı sağlayacaksa diyeceğim bir şey yok.
Kırk yıllık eğitimci ve yönetici olarak, serbest kıyafetin okul yöneticileri ve öğretmenler tarafından farklı uygulanacağını düşünüyorum. Giysi ve ayakkabılarda yerli ve yabancı markalar; ellere, kollara, yüzlere dövme, piercing, yüzük, kolye ve küpeler; erkeklerde uzun saçlar, favoriler, bıyıklar, hatta sakallar yaygınlaşacak. İdareciler ve öğrenciler arasında kıyafet tartışmaları yaşanacak. Bu serbestlik öğrenci davranışlarına da yansıyacak.İdarecilere ve öğretmenlere saygısızlıklar artacak. Disiplin kurullarına eskiye göre daha çok iş çıkacaktır. Vaktiyle okullarda, “kapıcı çocukları ile varlıklı ailelerin çocuklarını ayrı sınıflarda okutuyorsun” diye idareciler hakkında soruşturma açıldığına ve bunun sonucunda birçoğunun idari görevlerinin alındığına şahit oldum.
İmam-Hatip Ortaokulları ve Liselerinde ve diğer okullardaki Kur’ân-ı Kerîm derslerinde türban takılmasını doğru buluyorum. Çünkü veli çocuğunu bu okullara verir ve bu dersi seçerken kızının başına türban örteceğini düşünür. Yönetmelikte İmam-Hatipler dışındaki okullarda kız ve erkek öğrencilerin başlarının açık olacağı belirtiliyorsa da, Kur’ân-ı Kerim dersini seçen bazı kız öğrencilerin bu ders dışında da türbanlarını takmak isteyeceklerini, velilerin de bu konuda okul idareleri üzerinde baskı yapacaklarını tahmin ediyorum. Ayrıca bu dersi seçen öğrencilerle seçmeyenler arasında sürtüşme ve ötekileştirme yaşanmasından korkuyorum. Yönetmelikteki anlaşılmaz bir husus da, kısa kollu gömlek ve tişört giyilmesinin yasaklanmasıdır. Son yıllarda okullarda bahar ve yaz aylarında kısa kollu gömlek ve tişörtler giyiliyordu, ama hiçbir öğrenci bundan rahatsız değildi ve kimse bu yüzden arkadaşını taciz etmedi. Bu yasağı görünce, 19 Mayıs törenlerinin stadyumlarda yapılmasının neden yasaklandığını daha iyi anlıyorum.
Serbest kıyafete izin veren yönetmelikteki anlaşılmaz bir husus da, kıyafet konusunda resmi okullarla özel okullar arasındaki farklı uygulamadır. Özel okullarda ve kolejlerde giyilecek öğrenci kıyafetini, yüzde 60 velinin tercihi belirleyecekmiş. İlk ve orta öğretimde öğrenim gören öğrencilerin yüzde üçünü oluşturan özel okullara ve kolejlere tanınan bu esneklik, yüzde doksan yediyi oluşturan devlet okullarına da tanınamamaz mıydı? Resmi okul velilerinin acaba kıyafet seçme yeteneği ve hakkı yok mu? Bu uygulama sonunda birçok özel okul velisinin ve idarecisinin okullarının diğer okullardan farklılığını vurgulamak için öğrencilerine armalı forma giydirme tercihinde bulunacaklarını sanıyorum. Bu durum, “zengin-fakir öğrenci” ayırımından sonra bir de, “özel okullu-devlet okullu öğrenci” ayırımına yol açacaktır. Serbest kıyafete izin veren yönetmelikteki anlamsız bir yasak da ,öğrencilerin okul arması ve rozeti dışında arma ve rozet takamamalarıdır. Acaba çocuklarımız Türk bayrağı, Fatih, Atatürk,Yavuz ve tuğra rozeti takarlarsa hangi ayırımcılığa sebep olurlar? Çocuklarımız ve gençlerimiz, milli şahsiyet ve simgelerin rozetlerini taksalar hangi kötülüğe hizmet ederler? Bu yasak bana, bazı milli ve kutsal değerlerin gençlerimize unutturulmak istendiğini düşündürtüyor. Acaba bazı okullarda öğrenciler özellikle Türk bayrağı ve Atatürk rozeti takarlarsa haklarında nasıl bir işlem yapılacaktır? Bu yasağın da sürtüşmelere yol açacağını düşünüyorum. Halbuki, bunun yerine sadece “siyasî, dinî, ideolojik ve müstehcen rozet ve armalar” yasaklanabilirdi.
Görüldüğü gibi, bir taraftan serbest kıyafete izin veren, bir taraftan da birçok yasak getiren bu yönetmelik önümüzdeki öğretim yılından itibaren okullarımızda kaosa yol açacaktır. Halbuki ,okul yöneticilerine “kılık-kıyafet konusunda öğrencilerinizi fazla sıkmayın, biraz daha esnek davranın, Kur’ân-ı Kerim dersini seçen kızlara da bu derste türban takmalarına izin verin” denseydi daha doğru bir karar olurdu ve fazla sorun da yaşanmazdı.