Türkiye’de dikkat çekici şeyler oluyor. Çeşitli kelime ve kavram oyunları neticede bir yerde birleşiyor: Milli mücadele ile kurulan Cumhuriyetimizi ve milli devletimizi tasfiye etmek.
Henüz Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılmadan 22 Temmuz 2007 Genel Seçimleri ardından hemen Anayasa tartışmaları açılmıştır. Aslında, bu tartışmanın açılmasının temelinde bazılarının Türkiye’yi Türkiye yapan değerlerle açık bir mutabakatsızlığı yatıyor.
Anayasa yıllardır tartışılıyor. Bu tartışmanın çoğu kere bir kısır döngü şeklinde sürmesi, bir bakıma bazı hukukçularımıza sosyal bir boyut kazandıramamaktan kaynaklanıyor. Hukuk, toplumun gerçeklerini ve yapıyı dışlayarak ona uymayan yeni bir elbise giydirmek değildir. Topluma tepeden bakarak ona şekil biçmek değildir. Yasaların fonksiyonel olabilmesi saha çalışmalarıyla ve toplumu tanımakla gerçekleşebilir. Bu da Anayasa başta olmak üzere, yasaların sürekli tartışılmasını doğurur. Biz bugün böyle bir ortamı yaşıyoruz. Tarihe bir bütün olarak bakamadığımızdan ve toplumu işleyen ve dönen bir çark, sürekli bir canlı bir organizma olarak düşünemediğimizden, yaşanılan döneme göre tepki anayasaları yapıyoruz. Daha sonra da onları beğenmez hale geliyoruz. Çünkü Sosyoloji ile Hukuk arasındaki ilişkiyi kurmuyoruz.
Şimdi sosyal boyutu ve kültürel yapıyı ihmal etmemizin bedelini ödüyoruz. Tabii işin işine bir de küreselleştirme, önü açılan milli devletlerin küresel güç ve bloklarla çatışması ve Dünyanın yeniden şekillendirilmesi girince; bu defa demokratikleşme ve hürriyetler milli devletlere karşı bir silah olarak kullanılıyor. Dış destekli iç unsurlar görülüyor. Tabii amaç; mili ve üniter devleti değiştirmek, milli kimliği çok kimlikli hale getirmek, yapınıza uysun uymasın çok kültürlülüğü esas almaktır.
Aslında, zaman zaman yeni Osmanlıcılık tartışmaları ve Anayasanın değiştirilerek devletin yapısının bozulma çabaları birbirinden ayrı değildir. Dün Osmanlı düşmanlığı yapanlar, Osmanlıyı hain ilân edenler, eğer bugün Osmanlıya sığınarak Türk ve Türkiye düşmanlığı yapabiliyorlarsa ve bunu Anayasaya taşımak istiyorlarsa; bu sebepsiz değildir. Acaba bugün Türkiye’ye Osmanlı siyasi coğrafyası mı teklif ediliyor?
Sürekli değiştirilen 1982 Anayasasının adeta ortadan kaldırılması anlamına gelen, temel maddelerini reddeden, bazı dış çevreler gibi Atatürksüz Türkiye özlemini taşıyan bir öğretim üyesinin ikinci sıradan AKP listelerinde milletvekili yapılması partinin siyasi bir tercihidir. Bu görüşlere karşı olanların da bu parti içinde bulunması ne anlam ifade eder ki?
Türkiye 22 Temmuz 2007 Seçimleriyle demokrasiye yeni geçen bir ülke değildir. Türkiye’de demokrasi tartışmalarını iki asırlık bir süre içinde ele almak mümkündür. Renksiz Anayasa teklifleriyle öyle bir hava veriliyor ki; sanki son Genel Seçimler sonrası Türkiye sivilleşebilmiştir. Renksiz Anayasa temel ilkelerden yoksun, prensipleri ve ideolojisi olmayan bir anayasadır. Bu anayasa belirsizliklerle dolu ve mutabakatlara açık olmayan bir anayasadır. Normatif ve objektif bir takım hukuk kurallarıyla ve hukuki değerler sistemiyle yetinildiği, devletin kuruluş niteliklerinin ve varlığının gerekçelerinin dışlandığı bir yozlaştırmadır. Böyle bir teklifle Anayasanın değiştirilemez temel maddeleri ve nitelikleri hedef alınmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temel yapısı ve kuruluş felsefesi dışlanmaktadır. Atatürkçülük, laiklik, milliyetçilik, sosyal hukuk devleti, devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu, Türk milletinin bağımsızlığı ve bütünlüğü, ülkenin bölünmezliği, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, fert ve toplum menfaatlerinin dengelenmesi, resmi dil, milli kimlik, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletinin olması, kanun önünde eşitlik, hak ve hürriyetlerin devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak amacıyla kullanılamayacağı, dil-ırk-din ve mezhep ayırımının yaratılamayacağı gibi Türkiye’ye özgü ve itibari maddeler dışlanarak hazırlanacak bir Anayasa Türk milleti için fonksiyonel bir değer taşımaz.
Bu liberalleşme de değildir. En liberal ülkelerin anayasalarında dahi devletin kuruluş felsefesi, korunacak ve korunması gereken değerler sistemi vardır. Devletin varlığının dayandığı prensipler esas alınmıştır. Bunlar değiştirilmez. Renksiz bir Anayasa AB güdümüne ve dayatmalarına uyan ısmarlama bir anayasadır.