Reis Denince

92

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çocukluk ve gençlik dönemini (1954-1999) anlatan “Reis” filmi gösterime girdi. Filmin yapımcısı Ali Avcı, 5 adet “Reis” filmi çekeceklerini, “Reis-2″‘yi çekmek için çalışmaya başladıklarını açıkladı.

Filmin adı Recep Tayyip Erdoğan’a çevresinin “Reis” olarak hitap ediyor olmasından geliyor.

AKP’li vatandaşlarımızın da bu sıfatı sevdiği görülüyor. Mesela İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan‘a seslenen vatandaşlardan birinin, “Reis, beni Başbakan yapar mısın? Benden daha sadık dost bulamazsın” dediği haberlerde yer almıştı.

***

AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal, Yeni Şafak gazetesine yazdığı yazıda bir süredir “En Reisçi”, “Çok Reisçi”, “Öz Reisçi”, “Has Reisçi”, “Hakiki Reisçi” gibi sıfatlarla Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dalkavukluk edenlerden rahatsızlığını anlattı.

***

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) sözleşmeli öğretmen alımı için düzenlediği, sözlü sınavda öğretmenlere, “Reis denince aklınıza kim geliyor” ve “Reis hakkında ne düşünüyorsun” diye sormuş.

Hâlbuki 15 Temmuz sonrası hükümet, devlet kadroları için, artık liyakate önem vereceğiz” sözü vermişti.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş,  “devlet kadrolarında ve kamu yönetiminde esas kriterin ehliyet, liyakat ve millete sadakat olması gerektiğini” açıklamıştı.

Öğretmen alımında “Reis” sorusu açıkça resmi açıklamalara aykırı partizanca bir uygulama idi.

Muhalefet bunu diline dolayınca, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz “şaka gibi” bir açıklama yaptı:

“Bizim soru havuzumuzda böyle sorular yok. Diyelim ki bir tanesi sordu: ‘Reis hakkında ne düşünüyorsun?’ diye. Turgut Reis der, Piri Reis der veya başka bir reis der, onun hakkında da fikrini söylesin bunun ne zararı var? Kesinlikle mülakata halel gelmez” diye konuştu.

Kimse “bizim zekâmızla alay edilmesin” diye tepki göstermesin lütfen. Çünkü Sayın Bakanın tavrı bazı verileri dikkate alınca çok mantıksız değil.

Ben dâhil birçok kişi yazıp duruyoruz. Milli Eğitim sistemimiz “kendi dilinde okuduğunu anlama ve meramını anlatma konusunda” bile son derece yetersiz. İnsan yetiştirme düzenimiz fen bilimlerini, kendi tarihini ve dinini öğretemediği gibi kendi dilini dahi öğretemiyor.

Bunun en açık delili PİSA testleri. 65 OECD ülkesi arasında 15 yaş öğrenciler arasında yapılan PISA testlerinde Fen Bilimleri, Matematik ve kendi dilinde okuduğunu anlama ve kendilerini ifade etme becerisi bakımından 42. ve 43. sıralardayız.

Son yapılan YGS (Yüksek Öğretime Geçiş) sınavları da benzer bir gösterge sayılmalı. 12 yıllık ilk-orta ve lise eğitiminden sonra bu sene 2 milyon çocuğumuz YGS’ye girdi.

Fen bilimlerinde 750 bin aday 40 sorudan bir tek soruyu dahi doğru cevaplayamamış. En fazla 3 soru cevaplayan 500 bin adayı daha ekleyin. Durum vahim.

Böyle bir toplumda analitik düşünme yeteneğine sahip olanların oranı ne olur? Siz karar verin.

Bu “yüksek başarının” en büyük sorumlusu tabii ki Milli Eğitim Bakanlığı‘dır. Bu kurumun başındaki muhterem bakan haliyle insanlarımızın idrak kapasitesini hepimizden iyi bilmektedir.

Herhalde “bu seviyedeki halka ancak böyle açıklama yapılır” diye düşünmüş olmalı.

******************************************

 

Terör ve Adalet

Cumartesi günü Ankara’da 2 canlı bomba, intihar saldırısı yapamadan, etkisiz hale getirildi.

Pazar günü, Hakkâri Şemdinli’de alçak terör örgütü mensubu canlı bombanın saldırısı neticesinde, 10 askerimiz şehit oldu, 8 sivil vatandaşımızı kaybettik. 27 yaralımız var. Saldırı yol kontrol noktasına intihar dalışı yapan kamyonetteki 5 ton patlayıcıyla kendisini ve bombayı patlatmak suretiyle yapıldı.

Her gün buna benzer dehşet verici acı haberler almaktayız. Öncelikle şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Dış bağlantıları olan üç terör örgütünün ve uzantılarının ağır saldırıları altındayız. Uluslararası güçler bölgeyi yeniden yapılandırmak istiyor. Bu terör örgütleri örtülü bir savaşın taşeronları.

Böyle bir ortamda gerçekten milli birlik ve ortak bir dayanışma ruhuna ihtiyacımız var.

Bu konuda öncelikli görev devletimizi yönetenlere düşmekte. Önceki hataları tekrarlamayan, yaşananlardan ders alan bir devlet yönetimi şart.

PKK konusunda terör örgütü ile Kürt vatandaşı ayırt etmeyi başarmalıyız. PKK’yı ve siyasi uzantılarını Kürtlerin temsilcisi görmek hatasına bir daha düşmemek lazım.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un ifadesiyle, “Türkiye’nin bugün başına gelen birçok şey Suriye’deki durum veSuriye politikasının bir sonucudur.” Bu hatadan dönüş için yapılan manevranın ustaca yürütülmesi gerekli.

FETÖ’nün devletten tasfiyesi titizlikle başarılmalı.

Kamu yönetiminde ve devlet kadrolarının teşkilinde ehliyet, liyakat ve millete sadakat ilkeleri lafta kalmamalı.

“Adaletin devletin temeli” olduğunu, “Allah’ın adaleti emrettiğini”, toplumun milli birliğinin ancak adaletle temin edilebileceğini idrak eden bir yönetim sergilenmeli.

“Zalime merhamet mazluma zulümdür.” Haine merhamet millete zulümdür. Ancak hain damgasını olur olmaz herkese vurarak mağdurlar yaratmak da zulümdür. Adalet hak edene hakkını vermek, haklı ile haksızı, zalim ile mazlumu ayırt edebilmektir.

Çalınmış sorularla, kumpas davalarıyla dışarıdan güdümlü bir örgütü devlete hâkim kılmak kul hakkı yemek ve suç ortaklığı demekti. Böyle bir hatanın telafisi bu örgütün tasfiyesinde hukuka aykırı yöntemler kullanmak ve yargısız cezalandırmalar olamaz.

Devlet çeteler gibi davranamaz. Hukuk içinde kalmak ve adil olmak zorundadır.

Daha önce defalarca yazdım. Hukukun üstünlüğünü tesis etmek, ekonomik gelişmemiz için de ekmek kadar, su kadar gereklidir.

Buna ilaveten diyebiliriz ki, milli birliğimizin muhafazası, iç barışın sağlanması, dışa karşı yekvücut olabilmenin de temel şartlarından biridir, adalet.

Bu bakımdan terör meselesinden daha çok adalet, hukuk devleti/ hukukun üstünlüğü, adil yargılama, güçlünün değil haklının yanında olmak gibi kavramlar üzerinde duruyorum.

Sözü Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’ndan bir dörtlükle bitirelim:

Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir.

Temele taş bulmak gecikebilir.

Devlete baş bulmak gecikebilir.

Adalet gecikmez tez verilmeli.

 

 

Önceki İçerikAhlâk gerekir mi?
Sonraki İçerikVurun ‘Kahpe’ Kıbrıs’a
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.