İnsanlar doğar, yaşar, büyür ve ölürler. Bazen insanlar ölü doğar bazen de yaşama şansına sahip olmazlar. Doğmak bizim irademizle olmadığı gibi ölmekte irademize tabii değildir. Aslında insanlar ölmek için doğarlar. İnsan dünyaya geldiği andan itibaren geri sayım başlamıştır. Aldığı her nefes, attığı her adım, geçirdiği her gün onu ölüme bir adım daha yaklaştırır.
İnsanlar ölmek için doğarlar, yaratana karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirmek için yaşarlar. Bu görev ve sorumluluklar ise yaratana iman edip O’nun emir ve yasaklarına uygun hareket etmektir.
Rahmetli Yazıcıoğlu gerek yaratana, gerekse milletine karşı görev ve sorumluluklarının farkında olan Anadolu’nun bağrından çıkmış tertemiz, dosdoğru, dürüst, mert bir insandı.
İnançlarından ve milletin değerlerinden taviz vermemiştir. 12 Eylül 1980 ihtilalinde 5,5 senesi hücrede olmak üzere 7,5 sene hapis yatmış, bir çok eziyet ve işkenceden sonra tabiri caizse feleğin çemberinden geçmiş olarak serbest kalmış, hürriyetine ve milletine kavuşmuştur.
Zindanlarda çekmiş olduğu işkenceler O’nu milletine karşı olan sorumluluklarından vazgeçirmemişti.
20 Ekim 1991 yılında üç partinin yapmış olduğu seçim ittifakıyla MHP kadrosundan milletvekili seçilerek meclise, milletinin değerlerini savunmak için girmişti.
Demirel’in başbakanlığında kurulan koalisyon hükümetine güvenoyu vermeyi milletinin değerlerine uygun bulmadığı için arkadaşlarıyla mensubu olduğu partisinden istifa ederek BBP’yi kurmuştur.
BBP çatısı altında hazine yardımı ve holding bağışı olmadan helal para ile arkasında medya ve derin güçlerin desteği olmadan bin bir güçlükle siyasi mücadelesini devam ettirdi.
Rahmetli Yazıcıoğlu inançlarından, milletinin değerlerinden ve ilkelerinden hiçbir zaman taviz vermedi.
Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilmeyen şahsiyetli çizgisiyle siyasi tarihe adını yazdıran tarihin şerefle yad edeceği ender liderlerden biriydi.
Mecliste grubu olmamasına rağmen kendi ifadesiyle “özgül ağırlığı grupları tartacak kadar” güce sahipti.
Refah yol hükümetinin kurulması esnasında şer güçlerin tüm baskılarına rağmen “Dindar insanların iktidarına engel olmam.” Diyerek gönüllerde taht kurmuştu.
28 Şubat döneminde hiçbir tehdide boyun eğmemiş, az sayıdaki arkadaşlarıyla beraber Erbakan Hoca’nın başbakanlığındaki koalisyon hükümetine her türlü desteği vermişti.
“Namlusunu millete yönelten tanka selam durmam.” Diyerek her türlü hukuksuzluğa meydan okumuştu. Bu arada Hasan Celal Bey’in hakkını da teslim etmek gerekli.
Sn. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı seçiminde aynı dik duruşu göstererek milletin temek değerlerine bağlılığını bir kez daha ortaya koymuştu. Bunun için milletin gönlünü kazanmış hayır duasını almıştı.
Siyaset anlayışında kırıcılığa, yıkıcılığa, belden aşağı vurmaya, yalan ve iftiraya, çamur at izi kalsın anlayışına yer yoktu.
Vefatından iki gün önce söylediği gibi; iki saniye yaşamaya bile garantisi olmayan bir hayat için eğilip bükülmeye, fırıldak gibi dönmeye değmezdi. İşte bu anlayıştan dolayıdır ki vefatı; partili, partisiz, inanan, inanmayan herkesi derinden üzdü, kalpler O’nun için üzüldü, yürekler onun için burkuldu, gözler O’nun için doldu taştı.
Hayatını kaybetmesine sebep olan elim kaza herkesi derinden yaraladığı gibi, helikopterin enkazına 48 saat sonra ulaşılabilmesi milleti derinden yaraladı.
Bu konuda suizanda bulunmak istemem 112’ye bildirmesinden itibaren ilgili kişiler ellerini yeterince çabuk tutmadığı yönündedir. Bunun sebebi iletişim eksikliği, canlı yayınlarda; kaza yerine ulaşıldığı, yaralıların hastaneye nakledildiği, hastanelerin alarma geçirildiği gerçekle ilgisi olmayan yayınların etkisi olabilir.
Teknolojinin bu kadar ilerlemesine rağmen devletin bütün imkanlarıyla kaza yerine iki gün boyunca ulaşılamaması, devletin ulaşamadığı yere hiçbir teknolojik imkanı olmayan köylülerin ulaşması açıklığa kavuşturulması gereken bir durumdur.
Olumsuz iklim şartları, çetin coğrafi konum elbette ki bunlar doğru, ama unutmamak gerekir ki yüz tane mazeret bir tane başarının yerini tutmaz.
İktidarı ve muhalefeti ile tüm siyasi partilerin bu acıyı paylaşması siyasi ahlak açısından çok önemlidir. Sağcısı ve solcusuyla siyasi partilerin mitinglerini iptal etmeleri BB partisi genel merkezine geçmiş olsuna gitmeleri o acıyı paylaşmaları takdire şayan bir olaydır.
Hastalığına ve ilerlemiş yaşına rağmen Erbakan Hoca’nın da BBP genel merkezine gitmesi onların acılarını paylaşması güzel bir davranıştır.
Ben şahsen Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının şehit hükmünde olduğu kanaatindeyim. Acılı ailelerine sabır milletimize başsağlığı diliyorum. Böyle mert ve dürüst insanlar (liderler) az yetişir, boşluğu kolay kolay doldurulamaz. Yazıcıoğlu ve arkadaşlarına Allah’tan rahmet diliyorum.
Millet olarak seni unutmayacağız.
Cezaevinde yazdığın şiirini de.
Uzakları, çok uzakları özlüyorum…
Sen özlediğine kavuştun.
Ruhunuz şad olsun.
Mekânınız cennet olsun.
Dereceniz âli olsun.
Milletimizin başı sağ olsun.