Rahmet Peygamberimiz (S.A.S.) – 3

73

Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in âlemlere rahmet olduğu Kur’an-ı Kerim’in değişik ayetlerinde ifade edilmektedir. “(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiya, 21/107) ayet-i kerimesi bu hakikati açıkça göstermektedir.

Sevgili Peygamberimizin, âlemlere rahmet oluşunu biraz izah etmeye çalışalım. Mesela, âlemin bir parçası olan bütün insanlık ve hususiyle de bizim için Allah Resûlü bir rahmettir. Öyle bir rahmet ki; O’nun sayesinde bütün karanlıklar aydınlığa dönüşmüş, insanlık cehalet ve zulüm çukuruna yuvarlanmaktan kurtulmuştur.

Dünya topyekûn bir mateme bürünmüş iken, O’nun engin şefkat ve merhametiyle insanların yüzleri gülmüş; yetimler, kimsesiz, yoksul, zayıf ve düşkünler sahipsizlikten kurtularak, sevinç ve mutluluğa kavuşmuştur. En önemlisi de küfrün ve dalaletin korkunç girdabından kurtulup iman nimetini elde etmemiz O’nun sayesinde mümkün olmuştur.

Hz. Peygamber (s.a.s.) bizim için bir rahmet kaynağıdır. Ancak O’na gönül veren, tam manasıyla itaat eden, O’nun sünnetine sarılıp yolundan gidenler bu rahmet deryasından istifade edebilirler. Bu sayede hem dünya, hem de ahiret mutluluğunu kazanmış olurlar.

Allah Resulü, aynı zamanda hayvanlar âlemi, taşlar ve ağaçlar gibi cansız varlıklar için de bir rahmettir. Çünkü Allah Teâlâ, O’nun vasıtasıyla yerde, gökte ne varsa hepsini insanın emrine musahhar kıldığını bildirmiş ve bunlardan istifade etme yolunu göstermiştir. Bizler de, Allah Resûlü sayesinde hiçbir canlının boş yere yaratılmadığını, her şeyin bir manası ve hikmeti olduğunu öğrendik.

Bütün yaratılmışlara karşı sorumlu olduğumuzu, hiçbir şeye hor bakmamamız gerektiğini, bütün mahlûkata sevgi, şefkat ve merhametle muamele etmemiz gerektiğini de bize, O öğretti.

Hz. Peygamber (s.a.s.), hayvanların keyfi bir şekilde öldürülmesini, zevk için dövüştürülmesini, nişan atılan hedefler yerine konulmasını, onlara eziyet edilmesini, taşıyamayacağı kadar ağır yük yüklenmesini, yüzlerine vurulmasını yasaklamış; hayvanlara merhametli davranılmasını, iyi bakılıp beslenmesini emir ve tavsiye etmiştir.

O, öyle geniş bir rahmettir ki, ahirette “Rahmeten lilâlemîn” olduğunun bir ifadesi olarak mücrimlere ve günahkârlara da şefaat edecektir. İslam alimleri, Reasulullah (s.a.s.)’ın mahşerde herkese rahmet olacağını ifade etmektedirler. Kafirler, O’nun âlemlere rahmet olması sayesinde mahşerin dehşeti, şiddeti ve bunaltıcı havasından kurtulacak, hesapları çabuk görülecektir. Yukarıda da ifade edildiği gibi Efendimiz (s.a.s.), ahirette müminlere şefaat edecektir. Bu müjdeyi Allah Resulü (s.a.s.) bize, “Her Peygamberin bir duası vardır. Ben ise duamı kıyamet gününde ümmetime şefaat etmek için saklıyorum” (Müsned-i Ahmed, c.1, s.295-296) ifadeleriyle vermektedir.

Başka bir hadislerinde yine Allah Resulü, ümmeti içinde büyük günah işleyenlere şefaat edeceğini bildirmektedir. Bu; büyük günahlar işlemiş, düşmüş kalkmış fakat ümidini yitirmemiş, imanla ve ümitle İlahi huzura gelmiş ne kadar mücrim-günahkâr varsa hepsi için büyük bir müjdedir.

Yüce Rabbimiz O’na, “Şefaat et! Şefaatin kabul görecektir” buyuracaktır. Biz ümmetine çok düşkün olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de bu teveccühü değerlendirecek; başını yere koyup,  “Ümmetim, Ümmetim!” diye yalvaracak ve bağışlanmamızı isteyecektir.  (Müsned-i Ahmed, c.1, s.295-296)

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), hayatı boyunca gönderiliş gayesine uygun olarak tüm varlıklara şefkat ve merhametle muamele etmiştir. Ahirette de bizlere sahip çıkarak hususi ilgisini, şefkat ve merhametini gösterecektir.

Öyleyse Müslümanlar olarak bizler de; O’nu her şeyden ve herkesten fazla sevmeli, sünnetine sarılmalı ve her fırsatta salâtü selam getirmeliyiz.