Rahmet Peygamberi (Sav) -1

84

14 Şubat 2011 mevlit kandili.

Yani peygamber (sav) doğum yıldönümü.

Ülkemize İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlı olsun.

Peygamber (sav) bu vasfı ile ilgili olarak Allah (cc) K Kerim’de mealen

‘Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.’ buyuruyor.

Biz bu âlemlerden İnsanlık âlemini ele alacağız.

İnsanlık için rahmetin ne anlama geldiğini işlemeye çalışacağız.

Önce rahmet nedir neleri kapsar neleri dışlar bunlara bir göz atalım.

Rahmet neleri kapsar, Rahmette neler bulunur?

Rahmette merhamet, af, dostluk ve bağışlama vardır.

Güzel örnek olmak, değer vermek vardır.

Muhatabın anlayacağı şekilde konuşmak vardır.

Rahmette kolaylık vardır.

Yardımlaşma, paylaşma vardır.

Rahmette hayat paylaşınca güzel olur anlayışı vardır.

Peygamberimizin hayatına baktığımızda bunları fazlasıyla görmemiz mümkündür.

Rahmet neleri dışlar?

Rahmette düşene bir tekmede sen vur anlayışı yoktur.

İnsan insanın kurdu değil, dostudur.

Bencillik, kin, nefret, düşmanlık yoktur.

Kendini büyük görme, başkalarını küçümseme, insanlara tepeden bakmak yoktur.

Şiddet, cezalandırma ve intikam alma duyguları yoktur.

Bu girişten sonra yazdıklarımızı Peygamber (sav) hayatıyla örnekleyelim.

Kendi hayatımızla kıyaslayalım.

Varsa yanlış ve eksiklerimiz düzeltmeye çalışalım.

Peygamberimiz (sav) tebliğ için Taife gittiğinde malum taşlanır.

Kan-revan içerisinde kalır.

Dönüş yolunda bir kölenin Müslüman olmasına vesile olur.

Tabi bu haksız ve çirkin muamele karşısında da kalbi kırılır ve hüzünlenir.

Nihayetinde oda bir insandır.

Cebrail (as) Peygamberimizin yanına gelerek,

‘Allah cc)’ın sana selamı var istersen bu beldenin altını üstüne getireyim der’

 O’nu teselli etmeye çalışırken peygamberimiz cevaben buyurur ki,

‘Umulur ki bu azgın insanların neslinden Allah’a iman eden ve salih amel işleyen insanlar gelir.

Sonra biz gazap peygamberi değil, rahmet peygamberiyiz.

Gördünüz rahmet imkânı olduğu halde (mecburiyetten değil) merhameti içerdi gazabı dışladı.

Nihayet o insanların soyundan Allaha iman ve ibadet eden bir nesilde geldi.

Şimdi soru şu:

Bizim böyle bir durumla karşılaştığımızı ve intikam alma gücümüzün olduğunu düşünelim.

Peygamberimiz gibi af yolunu mu tercih ederiz?

Yoksa o insanlara dünyayı dar ederek doğduklarına pişman mı ederiz?

Herkes bu sorunun cevabını kendi vicdanında düşüne dursun.

Bilirsiniz ki affetmek rahmetin gereği, peygamberimizin vasfıdır.

Kin ve intikam duygusu ise şeytanın karakteridir.

Evet, böyle bir durumda sizin tercihiniz ne olur?

Cevabımız doğruysa mesele yok.

Yanlışsa lütfen düzeltelim hatada ısrar etmeyelim.

Bir soru daha,

Bizler peygamberimizi niçin anıyor ve kandiller düzenliyoruz?

Peygamberin buna ihtiyacı mı var?

Yoksa bunun başka bir amacımı var?

Bildiğiniz üzere Uhud savaşında malum sebeplerden dolayı savaşın gidişatı tersine dönmüştü.

Peygamberimiz yüzüne almış olduğu bir kılıç darbesiyle mübarek yanağı yarılmış ve dişide kırılmıştı.

 

Devam edecek