İnsanlar bilinen tarih boyunca, bir birlerine haber ulaştırmak için sürekli yeni yöntemler geliştirmişlerdir. Bu süreçte mesajlarını ulaştırabilmek için bazen koşmuşlar bazen tam tam çalmışlar kimi kez de dumandan işaretler yapmışlar veya kuşları kullanmışlardır.
Daha sonra menzilden menzile ulaşarak hizmet veren atlı görevlilerden oluşan bir sistem uygulanmaya başlatılmıştır. Örneğin, Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’un fethinden sonra Tatar atlılardan oluşan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun her köşesine ulaşan muazzam bir haberleşme ağını meydana getirmiştir.
Ancak 1800’lü yıllarda pek çok alanda olduğu gibi haberleşme konusunda da birbirini takip eden önemli yeniliklere tanık olunmuştur. Hele dönemin başında, buhar gücünün sonunda ise petrol ve elektrik enerjilerinin denetim altına alınması vapur, tren ve uçak gibi vasıtaların devreye girmesi haberleşmeye yepyeni boyutlar getirmiştir. Artık Telefon, telgraf, radyo, fotograf makinası, televizyon ve saire gibi pek çok enstruman hizmete girmiştir.
Pul ve Pul’un Babası Sir Rowland Hill…
1800’lü yıllara geri dönersek asrın ortalarına doğru İngiltere’de posta hizmetleri belli kurallara bağlanarak uygulanmaya başlanmıştır. İnsanlar isteklerini ve duyurularını bir kağıda yazarak, üstünde karşı tarafın adresi bulunan bir zarfa yerleştirir ve posta idaresine teslim ederlerdi. Gönderi yerine ulaşınca alıcı bedeli öder ve mektubu alırdı.
Londra’da yaşayan genç bir kız, kendisine gelen mektupları alıyor şöyle bir baktıktan sonra, özür dileyerek postacıya geri iade ediyordu. Bu nedenle para ödemiyordu. Belli bir süre devam eden bu durum posta idaresinin dikkatini çeker. Durum teşkilat başkanına bildirilir. Başkan genç kızın maddi zorluk içinde olabileceğini düşünerek posta bedelinin işletme tarafından ödenmesini ve mektupların genç kadına verilmesini söyler.
Mektuplar genç kıza bedelsiz olarak verilir. Ancak kendisinden ilginç bir yanıt alınır. “Çok teşekkür ederim. Ben mektupları almıyorum çünkü içleri boştur. Mektupları nişanlım gönderiyor. Kendisiyle anlaştığımız çok küçük bazı işaretleri zarfın üstüne koyuyor ve ne demek istediğimizi anlıyoruz ve böylece haberleşiyoruz” der.
Posta idaresi başkanı Mr. Rowland Hill, bu açık yürekli genç kadına teşekkür eder. Posta idaresinde artık yeni bir sistem uygulamaya konur. Eski düzen değiştirilir ve ücret bu defa alan yerine gönderenden alınır.
Posta ücretinin ödenmesinde ve denetiminde kolaylık sağlamak amacıyla, zarfın üzerine yapıştırılan, bir penny değerinde küçük siyah bir kağıt üretilir. Tarih 06 Mayıs 1840’tır. Ve ilk pul üretilmiştir. Mr. Rowland Hill, pulların babası lakâbını alır. İngiltere Kraliçesi, hizmetlerinden dolayı kendisine, “Sir” ünvanını verir.
Daha sonra pullar Kraliçe, Kral ve önemli kişilerin, olayların, ulusal özel günlerin ve bunun gibi figürleriyle basılır.
Meraklı bir hanım pulları aldığı mektuplardan sökerek, evinin bir duvarına yapıştırmaya başlar. Pullar çoğalınca arkadaşlarının dikkatini çeker. Pul biriktirenler çoğalır. Böylece de pul koleksiyonculuğu ( Filateli) başlamış olur.
Dünyada bütün ülkelerde, basılan pullar o devletin ismini taşır. Tek bir istisna vardır. O da pul’u ilk defa basıp kullanan İngiltere olduğundan bu devletin pullarında ismi kullanılmama özelliği vardır.