Prof. Dr. Erol Güngör’ün Gözüyle Osmanlılarda Devlet Anlayışı (6)

112

“Eğer yukarıdaki sorulara ciddî bir şekilde cevap arayacak olursanız, karşınızda dünyaya hiç benzeri gelmemiş bir devlet görürsünüz. Bu devleti iyice bilmeden Türk milletini tanımaya, bugün içinde bulunduğumuz çıkmazları izah etmeye imkân yoktur.

“Üzerinde yaşadığımız Türkiye, o devletin bir parçası, halkımız da o devletin sahibi olduğuna göre, bu ülkeyi ve halkı nasıl bileceğiz? Büyüklüğümüzün olduğu kadar küçüklüğümüzün de sebeplerini nasıl bulacağız?” (a.g.e., s.142)

Değerli hocamız, basiretiyle bugünleri de görmüş, bizleri şu sözleriyle, kuvvetle uyarmak ihtiyacını hissetmiştir:

“Şunu katiyen hatırdan çıkarmayalım: Türk milletinin düşmanı çoktur ve bu düşmanlar tarihin her devrinde bize karşı topluca hücum etmişlerdir. Anadolu’ya girişimizden ta 1914′ deki son Haçlı seferine kadar hiçbir zaman karşımızda tek düşman olmadı.

“Bugün bile Batı dünyasında birkaç insaflı münevver ve mütefekkir dışında hemen herkes Türklerin Anadolu’dan kovulmasını ister. Hristiyan dünyasının barışmaz düşmanlığı yanında bir de Kuzey komşumuz Rusya’nın asırlık istîlâ planları bulunmaktadır. Etrafımızdaki devletlerin hepsi ile dost, bir kısmı ile de ittifak içindeyiz, ama bunların hepsi de bizim aleyhimizdedir.

“Dış düşmanlar yetmiyormuş gibi, son zamanlarda kendi çocuklarımızın bir kısmı da Türkiye’yi esir edecek bir sistemin ajanları hâline gelmiş bulunuyor. Bütün bunlara karşı kim duracak? Hangi kuvvet milletimizi eskiden olduğu gibi bundan sonra da koruyacak?

“Elbette ki Türk ordusu. İşte bu ordu bize geçmişimizden kalan en büyük miraslardan biridir ve asıl kuvvetini maziden ecdadın ruhlarından almaktadır.” (a.g.e., s.152-153)

“Cidden şu necîb / asîl milletin sergüzeşt-i hayatı haşmetli, şerefli ve zevkli menkıbelerle dolup taşmaktadır.” (Mehmed Kırkıncı, Fikir Damlaları, İstanbul – Aralık 1992, s.143-144)

“İslâmiyetle mezcolmuş (aynîleşmiş) şu Müslüman Türk milletinin şahsiyet-i maneviyesindeki kabiliyet-i temeddünü (medenî olma kabiliyeti) enzâr-ı âleme (dünyanın nazarına) yeniden arzedilecek ve o, eski satvet ve haşmetiyle bütün milletlere rehber olacak bir mevki-i muallâya (yüksek makama yeniden) oturacaktır.

“İstikbâl buna hâmiledir. Evet, millî şuurla alûde (dolu), imanlı, faziletli, gayretli nesl-i cedît (yeni nesil) bu hakikati, biiznillah (Allah’ın izniyle) tahakkuk ettirecek (gerçekleştirecek)tir.

“(Çünkü) Anadolu, İslâm medeniyetinin bir Medîne-i Münevveresi’dir. O, bir darü’l-hikmettir (hikmet yurdu), bir darü’l-irfan ve bir darü’l-fünundur (ilim ve irfan diyarı), nazar-ı ibretle maziye bakılınca, Anadolu’da gûnâgûn (çeşit çeşit) İslâm medeniyetinin incelikleri, engin ve zengin güzellikleri görülebilir.

“Cihân, Anadolu’nun âfâkından (ufuklarından) intişar ve tecellî eden (çıkıp yayılan) mârifet ziyasiyle (ışıklarıyla) aydınlandı denilse sezadır (değer).” (a. g. e. 145-147)

Velhâsıl, işte Arnavutluk, işte Filistin, işte Afganistan, işte Doğu Türkistan. Devlet otoritesine halel geldiği, devlet zaafa uğradığı takdirde halkın nasıl başsız, başıboş olduğu, nasıl sahipsiz, hâmisiz kaldığı, o milletlerin çoluk çocuk nasıl perişan duruma düştüğü apaçık ortadadır.

Bu ibret tablosu karşısında “Allah devlete, millete zeval vermesin.” diyoruz vesselâm.

 

 

Önceki İçerikSayın Bahçeli ve MHP Genel Başkan Adaylarına Açık Mektup
Sonraki İçerikTürk’ün de Yaptırımı Olmalı…
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.