“Çin’e kadar elini kolunu sallayarak gezen bir Macar şimdi kendi köyleri arasında pasaportsuz dolaşabiliyor mu?
“İmparatorluktan ayrıldıktan sonra bunlardan hangisi şerefli ve itibarlı bir devlet olabildi?
“Kendi hâline bırakılsaydı, Osmanlı vatandaşlığını bırakarak Suriye, Ürdün veya Irak vatandaşı olmayı tercih edecek tek kişi bulunur muydu?
“Türk hâkimiyetinin sona erişinden yüzelli yıl sonra bir Yugoslav tarihçisine ‘İmparatorluğumuz yıkılmadan önce ne kadar mesut ve haysiyetliydik’ dedirten kudret nedir?
“Bizi bıraktığınız için kabahat sizdedir, diyen Yunan askerî ataşesine bu sözü kim söyletiyor?
“Yunanistan’la mübadele edilen Anadolu Rumları niçin ‘gâvur elinde kaldık’ diye şikayet ediyorlar?
“Gül Baba türbesi önünde milletinin kaderine ağlayan Macar tarihçisi; ‘Arap birliği sadece Türkler zamanında vardı’ diyen Lübnanlı tarihçi,
“Türklerle birlikte huzur ve bereket de gitti diyen Yemenli,
“Osmanlı valilerini evliya mertebesine çıkaran Bağdatlı,
“Türkler geliyor diye evine Türk bayrağı çeken Suriyeli hangi hasreti dile getiriyor?
“Niçin dünyanın büyük hukukçuları arasında, bir Hukuk Fakültesi profesörünün değil de, Ahmet Cevdet Paşa’nın adı geçiyor?
“Niçin Fransa Devlet Başkanı, ‘Siz Bâki gibi şâirler yetiştirmiş bir milletsiniz’ diyor?
“Atalarımız ülkeler fethedip yağmacılıkla uğraştılar ha! Siz bütün bu yüksek aklınız ve ileri bilginizle iki dönümlük bir yer fethedebilir misiniz?
“Bir orduyu bir yerden başka bir yere götürebilmek, üstelik yabancı topraklarda zafer kazanabilmek için nelerin gerektiğini bilir misiniz?
“Bunun için her şeyden önce saat gibi işleyen bir idarî sistem lâzımdır. Böyle bir sistem kuramayanlar sadece kendi ülkesinde birbirinin arazisini işgal etmekle, kendi vatandaşına karşı zafer kazanmakla uğraşır. Yağmacılıkla altı yüz değil, altmış sene ayakta kalmış bir devlet gösterebilir misiniz?
“İdaremiz altındaki milletleri sömürdüğümüze dair en ufak bir örnek verebilir misiniz?
“Bizim Macaristan’a, aldığımız gelirden fazla masraf yaptığımızı sosyalist bir ülke olan Macaristan’ın tarihçileri ortaya koydular. Siz devletin bu masrafa niçin katlandığını da kolayca anlayamazsınız. Bunu ancak dünya çapında dış politika yürüten bir devletin idarecileri bilirler.
“Haçlı ordularını imha eden devletin küçük bir Karaman Beyliğine niçin harp açamadığını,
“Rum Kara Todori Paşa’nın azınlıkları şımartmak isteyen Avrupa diplomatlarına karşı devletin hükümranlığını niçin müdafaa ettiğini,
“Yavuz’un kendi öz kardeşlerini, Kanunî’nin kendi oğullarını niçin idam ettirdiğini,
“Ordulara hükmeden paşaların iki satırlık bir ferman karşısında boyunlarını cellâda niçin uzattıklarını,
“Romanya’da bir kalenin düşman eline geçmesi üzerine İstanbul’daki padişahın niçin felç olup öldüğünü,
“Soylu bir ailenin kızıyla evlenen bir padişahın niçin öldürüldüğünü,
“Krallara baş eğdiren insanların yoksul bir derviş karşısında bütün gurur ve azametlerini niçin terkettiklerini,
“Deli denilen bir sultanın ekmek fiyatları artınca niçin geceleri uyumadığını hiç düşündünüz mü?” (a.g.e., s.139-141)
“(Niçin) Fahreddin Paşa’nın ordusu çekirge yeyip çarık kemirerek (Hz.) Peygamber’in merkadini müdafaa etti?” (a.g.e., s.151)
“Eskiyi bırakalım da şimdiki hâlimize bakalım. Bugün dünyanın sonuncu devletleri arasında geliyoruz, diyenler de bulunacaktır. Taşer o zaman size şu cevabı verir: İşte bu günkü hâle gelişimiz o eskiyi bırakmamızdandır.