Prof. Dr. E. Tbp. Kd. Albay İbrahim Öztek ile Türklerin Milli Sporu Güreş ve Spor Eğitimi üzerine sohbet

79

Açık ve kati olarak söylemeliyim ki, sporda muvaffak olmak için, bütün milletçe sporun mahiyeti ve kıymeti anlaşılmış olmalıdır. Ona kalpten muhabbet duymalı, Onu vatanî vazife telakki eylemelidir

Her çeşit spor faaliyetlerini Türk gençliğinin millî terbiyesi ana unsurlarından saymak lazımdır.

Türk gençlerinin spor bakımından da millî heyecan içinde itina ile yetiştirilmesi önemli tutulmalıdır.

Benim en çok sevdiğim spor güreştir. Güreş oyunları bedeni geliştirdiği gibi, aklı da geliştirir.

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Tarih, Türkleri çok eski zamandan beri sportmen bir millet olarak kaydeder. Oğuz Destanı’nda dünyaya hâkim olmak isteyen kahramanın tabiata, hayvanlara ve insanlara karşı verdiği mücâdelede avcılık, dağcılık, binicilik, okçuluk, güreş gibi faaliyetler bir yaşama biçimi olarak gösterilir. Göçebe ve savaşçı insanlar arasında bu mücadeleye dayanacak gücü olmayanlardan hiç söz edilmez.

Beden eğitimi ve sporun tarihî gelişimi incelendiğinde, spor kültürünün toplumların sosyo-kültürel özelliklerinden etkilendiği ve millî kültürlerin değişme ve gelişmeleriyle paralel bir seyir takip ettiği görülecektir. Türk sporunun târihî seyri içinde de bu paralellik görülür. Zîra Türk spor kültürü, sosyal davranış şekilleri, sosyal müesseseleri ve kendisine has özellikleriyle millî kültürümüzün izlerini taşır. Türklerde spor kültürünün gelişmesinde; cesur ve savaşçı bir millet olma özelliklerinin yanında, güçlü olma, hareketli olma ve dînî inançlarının, tabiata ve kuvvete tutkun karakterlerinin tesirleri olmuştur. Ayrıca sosyal davranış şekillerinde ve sosyal müesseselerinde görülen teşkilatçılık, dayanışma ruhu spora da yansımıştır.

Türk milleti erkeği, kadını ve çocuğuyla güreşi sever, güreşçiye saygı duyar ve pehlivanlara ayrıcalık tanır. Şüphesiz ki bu sevgi ve saygı, Türk’ün ruhundaki savaşçılık, kahramanlık duygularından ve sporu bu yönüyle görmesinden kaynaklanmaktadır. Pehlivana karşı duyduğu sevgi ve saygı da onların herkesten daha güçlü, kuvvetli, vücut yapısının, adalelerinin daha gelişmiş, görünüşünün sağlıklı, davranışlarının yiğitçe, karakterlerinin doğru ve mertçe oluşu, diline eline ve beline sâhip olmasından ileri gelmektedir. Türk milleti bütünüyle güreşçiyi böyle bilir ve böyle olmasını ister. Dede Korkut hikâyelerinde de Banu Çiçek ile Bamsı Beyrek’in yarışması ve güreşmesi biz Türklerdeki bu güreş sevgisine çok güzel bir örnektir

Bu değerlendirme den sonra ana hatlarıyla spor ve Türklerde spor hakkında konuşalım arzu ediyoruz. Sizce spor nedir?

Prof. Dr. İbrahim Öztek: Spor, sistem, program, organizasyon ve rekordur. Beden eğitimi kültürüdür. Fizîki kondisyon, iyileştirme maksatlı oyun, yarışma ve mücadele anlayışı ile yapılan fizikî etkinliklerdir. Amatör bir ruhla sevgi ve kardeşliğin mimarisidir. Devletleri ve milletleri birbirine yaklaştıran güçtür. Çeviklik, sürat, güç, kuvvet, dayanıklılık, yanı sıra kendine güven, cesaret, dürüstlük, fedakârlık ilkelerini pekiştiren,  beynelmilel, beden, ruh ve aklı geliştiren yoldur. Sağlıklı hayâtın ayrılmaz parçasıdır. Sosyal ve toplumla alakalı bir olgudur. Türkler, târihte beden eğitimi kültürüne son derece önem vermişlerdir. Eski Türkler’de, spor deyince ilk akla gelen binicilik, yıkışma (güreş), ok atma ve kılıç olmaktadır. Türkler beden eğitimi kültürüne önem verdikleri müddetçe büyük imparatorluklar kurmuşlar ve dünya hâkimiyetlerini ellerinde bulundurmuşlardır. Bunun tersi durumlarda gerilemişlerdir. Bugün olimpiyat oyunlarında şampiyon olan, rekorlar kıran sporcuların devletleri yenidünya düzenini şekillendirmektedirler. Beden eğitimi kültürüne önem veren geçmişin alpleri, bahadırları, cengâverleri, kaptutileri, bugünün olimpiyat şampiyonlarıdır.

Atatürk’ün spor tarifine göre sporun ana unsuru nedir?

Öztek: Atatürk değişik zamanlarda yaptığı spor tariflerinde, sporu daima millîlik ve vatan duyguları ile özdeşleştirmiştir. Spor, vatan müdafaasının en önemli unsurlarından birisidir. Spor, Türk gençliğinin millî terbiyesinin ana unsurlarındandır. Spor, her yaştaki insanımıza vatanî ve millî gaye ve millî terbiye çerçevesinde verilecek beden eğitimidir.

Spor bilinci nasıl oluşturulmalıdır?

Öztek: Sporun, hayatın bir parçası olduğu, her insanın spor yapması gerektiği, spora anaokulundan itibaren başlanacağı, sporun, yüksek ideallerinden biri olarak zihinlere yerleştirilmeli.

Çocukların başlangıçta kesinlikle yüzme, jimnastik veya atletizm gibi temel sporlardan birine yönlendirilmesi; sağlıklı ve güçlü nesiller yetiştireceği, sağlıktan ve millî savunmadan tasarruf sağlayacağı, sporcu nesillerin kültürlü, sosyal, ilmî ve ekonomik olarak hazır bir ordu olacağı, spordaki mücadelenin milletler ve devletler üzerinde büyük ölçüde sosyal, kültürel ve psikolojik etkiler oluşturduğu bilinmeli öğretilmelidir.

Sporun en iyi tanıtım aracı olarak ülkelerin zenginliklerinin sergilendiği bir alan olduğu, devletin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, Millî Eğitim Bakanlığı’nın, silahlı kuvvetlerin, resmî ve sivil bütün kurum ve kuruluşlar ile iş yerlerinin bir numaralı politikaları arasında yer almış olmasının gerekliliği ve milletçe yapılacak sporun öneminin anlaşılır olmasının lüzumu ve nihayet sağlam kafanın sağlam vücutta bulunacağı iyi öğretilmelidir.

Sizce şampiyon sporcuya bakış nasıl olmalı?

Öztek: Bir şampiyonun veya olimpik sporcunun nasıl yetiştiğinin farkında mıyız? Onlar bizim gurur kaynağımız, hatta millî kahramanlarımızdır. Bu sporculara ulvî heyecan verilmeli, sürekli ruhlarına hitap eden moral eğitimi uygulanmalıdır. Yediğine içtiğine, ilâcına, giyimine, kuşamına, uykusuna, istirahatına, moral yapısına, tıbbî kontrollerine, hattâ attığı adıma ve aldığı nefese kadar hepsi kontrol altında olmalıdır. Özel doktoru, diyetisyeni, fiziko-terapisti, kondisyoneri, antrenörü, kamp müdürü psikologu ona bebek gibi ihtimamla bakmalı, hafiye gibi takip etmeli ve moralini en üst seviyede tutmalıdırlar. Şampiyon veya olimpik sporcunun, antreman ve yarışma alanlarında kendini teslim edebileceği, inandığı, antrenör, kondisyoner, yönetici gibi üstün özellikle olan liderlere ihtiyâcı vardır.

Yarışmacı sporcu yetiştirirken önceliklerimiz neler olmalı?

Öztek: Antrenörler, Avrupa ve dünya federasyonlarının açmış olduğu seminer ve kurslara gerektiğince katılmalıdırlar. Bu onları daha eğitimli görgülü ve bilgili kılacaktır. Millî takım kamplarında branşlarına göre birden fazla antrenör görev yapmalıdır. Yabancı antrenör çıkar yol olmamalıdır. İllerdeki elit sporcular, millî takım kampları dışında merkezî bölgelerde ortak çalışmaya alınarak, birbirlerinden yararlanmaları ve bu arada iyi beslenmeleri sağlanmalıdır. Çok sayıda sporcunun yarışabilmesini sağlamak için yurt içi milletlerarası turnuvalara önem verilmeli ve bu turnuvalar her kategori için düzenlenmelidir. Lig müsabakalarına önem verilmelidir. Ülke içinde yapılacak turnuvaların sayıları arttırılmalı Avrupa ve dünya şampiyonalarına talip olunmalıdır.

Sizce gerçek sporcu nasıl olmalıdır?

Öztek: 1968 Meksiko olimpiyatlarında maraton koşan Tanzanyalı sporcu John Stephen Akhwari’nin düştüğünü ve dizinden sakatlandığını hatırlayın. Tedavisi yapıldı ve koşuya tekrar devam etti ‘Sonuncu olacağını biliyordun neden sakatlığına rağmen koştun?’ diyerek uzatılan mikrofona şunları söylüyordu: ‘Ülkem beni buraya sadece yarışa başlamam veya yarışmam için değil aynı zamanda yarışmayı bitirmem için gönderdi.’ Demiştir. Gerçek sporcu olmak, şampiyon olmaktan çok daha zordur. Sporda dayanışma dürüst ve hilesiz yarışmayı tamamlayan bir diğer özellik ise dayanışma ve faır play (dürüst, ahlaklı, faziletli oyunculuk/sporculuk) saygınlığıdır. Antrenmanda veya yarışma sırasında, rakip sporcular için meydana gelebilecek aksiliği, tersliği veya sakatlık oluşturabilecek bir olayı alacağı madalyaya veya başarıya tercih ederek önleyebilmek, ödüllerin en büyüğüdür. Sporcu örnek ve önder olandır. Spor terbiyesi; iyi bir aile ve okul terbiyesi üzerine taht kuracak bir terbiyedir. Spor terbiyesi ile şekillenmiş gençler, evde, okulda, iş yerinde ve sosyal hayatta farklıdır. Güven içindedir ve güven verir, itimat edilir, başarmak, sevmek, saymak ve genel ahlâk kuralları çerçevesinde hareket onun yaşam tarzıdır. Bu tarz onun örnek ve önder oluşunu sağlar.

Çocuklar oyunu sevdiği kadar sporu da sever. Bu sevgi dolu çocukları nasıl yetiştirmeli? Kitle sporunun geliştirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Öztek: Sporun ne olduğu çocuklara okul öncesi veya anaokulu çağında öğretilmelidir. Çocuklar sportif oyunlarla yavaş yavaş sporun her dalı ile tanışmalı ve sevdirilmelidir. Bütün yarışma organizasyonlarında, gösterişli ve fantastik tekniklerin sergilendiği gösteri programları düzenlenmeli. Müsabakalar, müzik ve folklor etkinlikleri ile festival hâline dönüştürülmeli. Çevre il sporcularının da bu şenliğe katılımını sağlayarak, seyirci potansiyeli artırılmalıdır. Tanıtıcı resimli bülten, broşür ve el ilanları ile el kitaplarına önem verilmeli. Tanıtıcı konferans, seminer ve açık oturumlar düzenlenmeli. Basın ve yayın organlarının bütün etkinliklere en az futbola verdikleri kadar önem duymaları, ilgileri ve katılımları sağlanmalıdır. Televizyon kanalları, yurt içi ve yurt dışı yarışmalarını daha çok görüntülemelidir. Şiddet içeren yabancı çocuk filmleri yerine, çocukların daha çok dikkatini çekecek, sportif maksatlı filmlere yer verilmelidir.

Her şeyden önce spor, politikacının karıştırılmadığı devlet politikası olmalıdır. Devlet, aile, okul, kulüp işbirliği giderek güç kazanmalıdır. Devlet, anaokulu veya ilkokuldan itibaren bütün fertlerine spor yaptırmayı görev bilmeli ve siyasi partilerin tamamı bunu parti programlarında belirtmelidirler. Sporun, eğitimin ve yaşamın bir parçası olduğu bilinci ile hareket edilmelidir.

Ülkenin sosyo-kültürel veya ekonomik dağılımı göz önünde bulundurularak, bilinçlendirilmiş öğretmenlerle anaokulu çağındaki çocuklar geleceğe yönelik sportif oyunlara alıştırılmalı, ilkokul çağında ise 7-8 yaşından itibaren fizikî yapı ve yeteneklerine göre temel spor dallarına yönlendirilmelidir. Temel spor ise yüzme, jimnastik ve atletizmdir. Bununla beraber genetik olarak yetenekli olduğumuz mücadele sporları da temel spor dalı olarak kabul edilmelidir.

Millî eğitim ve (millî) spor kuruluşları ortak çalışmalı, temel ders eğitimi ile temel spor eğitimi birbirini aksi yönde etkilememelidir. Her iki kuruluş birbirine yardımcı olmalıdır. “sağlam kafa ve sağlam vücut” eski Türklerden ve eski Romalılardan günümüze insan eğitiminin bütünlüğünü gösteren bir kavramdır.

Spor kültür ve bilinci ile yetiştirilmiş öğretmenlerin, aileleri bilgilendirme, teşvik ve yönlendirmeleri de son derece önemli olacaktır. İlköğretimde sportif temel eğitimle şekillendirilen çocuklar, orta öğretimde yarışmacı sınıfında yerlerini almaya başlayacaklardır. 20-25 milyon çocuk ve gencin spor yapması ve bunların da dörtte birinin yarışmacı olduğunu düşünecek olursak, başarı için plan program ve projeler kendiliğinden oluşacaktır.

Anne ve babalar çocuklara model olsun diyorsunuz. Nasıl bir model düşünüyorsunuz?

Öztek: Çocuklarımız; Türk İstikbalinin / Geleceğinin Evlatları. Giderek aile değer­lerimizi yitiriyoruz. Şehirlerimizde yaşayan insanlarımızın ağır ekonomik zorluklar altında     ezilmeleri, çocuklarımızı yetişmelerinde de kötü etkili oluyor. Hâlbuki Türk istikbalinin evladı, en iyiye ve en güzele layıktır.

Çocuğun terbiyesi ve eğitimi ana kucağında başlar. En önemlisi çocukların özgüven içinde kişilikli olarak yetiştir­ilmeleridir. Bu, insanın kendisi ile barışık olması, kendini olduğu gibi kabul etmesi, yani olumlu benlik algısıdır. Böylece çocuk, olumlu ve olumsuz yönlerini bilen, korunma içgüdüsü gelişmiş, problemlerini çözme beceri­sine ulaşmış, kendi kararlarını kendi vere­bilen bir yapıya sahip olur. Çocuğun yaptığı iyi hareketler fazlası ile takdir edilmeli, kötü hareketler de aşağılayıcı bir şekilde ceza­landırılmamalıdır. Çocukta aşırı güven duy­gusu veya özgüven fazlalığı da kişilik gelişimini etkiler. Bu sebeple çocuk yetiştirilirken kişiliği değil, onun çabaları ve becerileri övülmelidir.

Çocuk, anne ve babasının davranışlarını model alır, tâkip eder, sonra uygular. Anlatılanları değil yaşadıklarını öğrenir. Anne ve baba onu bir heykeltıraş gibi şekillendirir. Özgüvenden sonra çocuğun sevgi ve disiplin kavramlarını öğrenmesi gerekir. Böylece kişiliğinin sınırlarını, sosyal sınırları ve diğer değerleri belirler. Daha sonra genetik olarak var olan hak, hakka saygılı olma ve adaletli olma duyguları ortaya çıkarılır.

Çocuğa körü   körüne itaat alışkanlığı kazandır­mak yerine doğru olana, akla uygun olana ve hakka saygı gösterme alışkanlığı kazandırıl­malıdır. İyiye saygı ile birlikte, kötüye ve haksızlığa karşı durma reaksiyonları geliştirilmelidir.

Kötülüğün çok arttığı bir zamanda yaşıyoruz. Kötü şeyler süslü, çekici, göz boyayıcı mesajlar­da yayılıyor. Sigara, içki, uyuşturucu gibi zararlı maddeler çocuklara cazip gelebilir. Bencillik,  çıkarcılık, emeksiz kazanç, saygısızlık bir anda çocuğa çekici gelebilir. Oysa iyilik prensiplerinin sonuçları uzun sürede alınmaktadır.

Çocuk ilk gelişim evresini 5-6 yaşına kadar tamamlar. Bu evre, anne ve babanın model olduğu evredir. Bu dönemde aile terbiyesi alınır. Bunu okul ve resmî kanaldan verilen din terbiyesi takip eder. Bu ikinci evre, fark­lı kültür ve eğitimden gelen çocukların, yani arkadaşlarının etkisi ile şekillenir. Çocuk, 5-6 yaşına kadar ailesinden iyiyi almışsa üzerine koydukları iyi yönde yeşerir. Bu temel onun için çok önemlidir. Sonuç olarak aileler, Türk geleceğinin evlatlarını iyi ve güzel yönde, özgüven sahibi, kişilikli, sevgi ve saygıyı bilen, adaletli ve disiplinli, vatanını ve milletini seven, okul, ruh ve beden gelişimini tamamlamış olarak yetiştirmelidir veya bu yönde yetiştirmek için gayret sarf etmelidir.

Spor ve yerel yönetim nasıl bir bağ oluşturur?

Öztek: Son zamanlarda yerel yönetimlerin şehircilik ve kültür hizmetlerinin yanında spora da önem verdikleri görülmektedir. Ancak yeterli değildir. Spor etkinlikleri geniş tabanlı hizmeti sağlamalıdır. Her mahallede çok maksatlı pratik, prefabrik spor kompleksleri o mahallenin sportif potansiyelini oluşturacaktır. Geniş bir tabandan gelen ve kitle oluşturmuş spor, lise ve üniversite kampüslerinde, artık rekor kırmaya yönelik tesislere sahip olmalıdır. Böyle olunca lise ve üniversite takımları milletler arası alanda her spor dalında ülkenin ismini duyuracaktır. Minik, yıldız ve ümit sporcular için yarışma sistemleri onların yapı taşlarını yok etmeye yönelik olmamalıdır, bu yaştaki sporcular çokça ödüllendirilmelidir. En basitinden sistem tarafından eğitimi kolaylaştırılmalıdır. Başarılı olduğu sürece devletten burs almalıdır. Küçüklerin devam ettiği spor tesislerinde antrenör “sporcu ve antrenör” aile ilişkileri son derece candan, samimi fakat ciddiyetten uzak olmamalıdır. Yaz okullarına gereken önem verilmeli. Yaz tatili sebebiyle sportif çalışmalar tatil edilmemeli, yaz kampları ve gençlik kampları gibi etkinlikler çok iyi değerlendirilmelidir.

Sporda eğiticilerin eğitimleri önemlidir!

Öztek: Başta eğiticiler iyi eğitilmelidir. Eğiticilerin eğitim programlarında, Türk spor hukuku, Türk spor tarihî, Türk spor kültürü, pedagoji,  psikoloji, beslenme, anatomi, spor fizyolojisi, sağlık, kondisyon, antrenman sistemleri ve sporcu performans test konularına gereğince önem verilmelidir.

Anadolu’nun değişik yörelerinde çalışan antrenör ve hakemler sık sik merkezi bölgelerde toplanmalı, periyodik seminer ve kurslarla bilgileri tazelenmeli, gelişmeleri ve kaynaşmaları sağlanmalıdır. Bu kişilere ülke içinde yapılan milletler arası turnuvalarda organizasyonlarla ilgili görevler verilmelidir.

Millî takım kamplarının süreleri uzun, sporcu sayıları fazla tutulmalıdır. Yedek sporcular Türkiye şampiyonalarında derece almış, performans sahibi sporculardan seçilmeli, asıl ve yedek sporcuların birbirlerini yetiştirmeleri sağlanmalıdır. Millî sporcular ve tecrübeli müsabıklar antrenörleri ile birlikte değişik zamanlarda değişik bölgelere gönderilerek, o bölgelerin gelişmelerine katkı sağlanmalıdır. Eğitim kurullarının oluşturduğu özel ekiplerle bölgede yapılacak çalışmalarla, teknik gelişim ve standardizasyon sağlanmalıdır. Bölge faaliyetlerine ağırlık verilmeli ve bölgelerde gelecek vadeden sporcuların da millî takım kamplarına katılımları sağlanmalıdır.

Bölgeler ve millî takım kampları modern eğitim araç ve gereçlerine sahip olmalı, eğitici dergi, kitap ve filmlerle kitaplık ve arşivler zenginleştirilmelidir. Ülkemizde milletler arası seminer ve kursların çokça düzenlenmesine önem verilerek, çok sayıda eğitimcinin ve hakemin yararlandırılması sağlanmalıdır. Avrupa ve dünyadaki sportif gelişmeler günü gününe takip edilerek, ülkemize aktarılmalıdır.

İlim Çin’de de olsa gidip alınız” örneğinde olduğu gibi, sporcu ve antrenör, gerekirse bir ömür boyu, okul eğitimi ile birlikte sportif eğitimini o sporun en üst seviyede uygulandığı ülkelerde tamamlamalıdır. Bu çocukların aileleri de başarılarında menajer gibi yer almalıdır. Bu şekilde Kanada’da buz pateni eğitimi alan ve dünya şampiyonalarına katılan kızımız benzeri kabiliyetlerin yüzlercesinin devlet eli ile yetiştirilmeleri sağlanmalıdır.

Eğitimcilerin yurt dışında aldıkları eğitimi ülkemizde uygulayacakları laboratuar tipi sistemler oluşturulmalı, önleri açılmalı ve kendilerine her çeşit imkân sağlanmalıdır.

DEVAM EDECEK

Prof. Dr. İBRAHİM ÖZTEK

 

1945 yılında Ordu’da doğdu. 1962 yılında Kuleli Askerî Lisesi’ni bitirerek, askerî tıbbiyeye girdi ve Şubat 1970 tabip teğmen olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki görevine askerî tıbbiyenin fiili kadrosunda başladı. 10. Piyade Tümeni Baştabipliği, Ankara GATA’da ihtisas, Çamlıca Askerî Hastanesi’nde uzmanlık ve İstanbul GATA’da öğretim üyesi görevlerinde bulundu.

1985 yılında kurulan GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi ve patoloji servisinin kurucu öğretim üyelerindendir.

1992 yılında Zürih ve Cenevre üniversiteleri ile Zürih Kanton Hastanesi’nde staj ve inceleme çalışmaları yaptı.

1993 yılında Amerikan Anjioloji koleji ilmî konsey üyeliğine seçildi.

GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Baştabip Yardımcılığı ve patoloji direktörlüğü görevinden 1996 yılında emekli oldu.

2004-2010 yılları arasında Koşuyolu Kalp Araştırma ve Yüksek İhtisas Hastanesi Etik Kurul üyeliğinde bulundu. Bir kısmı yurt dışında yayınlanmış 360 ilmî çalışması vardır. 4 ayrı Transplântasyon (organ nakli) kitabında “kalp Transplântasyonu patolojisi” konulu bölümler yazdı. 1995 Amerikan Dermatoloji Yıllığı kitabında “deri kistlerinde karsinomatöz değişiklikler” bölümünü yazdı.

Spor konulu 15 adet kitabı bulunmaktadır. 1992 ve 1993 yıllarında arkadaşları ile birlikte yapmış oldukları ilmî araştırmalardan biri dünya birinciliği, bir diğeri ise dünya üçüncülüğü ödülleri kazandı. Ülkemizde sayısız ilmî dereceler ve ödüller kazanmış olup, 10 adet TÜBİTAK teşvik ödülü sahibidir. Dünyanın en büyük vaka sayısına sahip birçok çalışması mevcut olup, bunlardan biri 4500 vaka ile akciğer kanserleridir. Tema eğitmenidir.

Millî judocu olup, 20’ye yakın Türkiye şampiyonluğu, Balkan teşvik şampiyonluğu, Avrupa turnuvalarında dereceleri bulunmaktadır. Judo’da 8.dan, karate, tekvando, aikido ve vuşu’da 6. dan sahibidir. 15 yıl Türkiye judo, karate kuraş, aikido, vuşu/kungfu federasyonları başkanlığı, Balkan, Karadeniz ülkeleri, Avrupa, Avrasya ve dünya federasyon başkanlıkları görevinde bulundu. Bu federasyonların bir kısmını kendisi kurmuştur. Sporcuları Avrupa, dünya ve olimpiyat şampiyonlukları kazanmıştır. TMOK (Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi) üyesi, Türkiye Olimpian Derneği  başkanıdır. Uluslar arası aba güreşi genel koordinatörüdür.

Anadolu aydınlar ocağı başkanı, Türkiye aydınlar ocağı yönetim kurulu üyesidir. Türkiye judo ve kuraş derneğinin onursal başkanıdır.  Dünya uyuşturucu ile mücadele eden sporcular federasyonu şeref başkanıdır. Bununla birlikte ilmî, kültürel, sosyal ve sportif birçok derneğin başkanı veya yönetim kurulu üyesi, yayın organlarının danışmanı veya yayın kurulu üyesidir.