Placebo etkisi, farmakolojik olarak etkisiz bir ilacın telkine dayalı bir etki ortaya çıkarma halidir. Latince kökenli bir kelime olup hoşnut etmek anlamına gelir. Aslında placebonun fiziksel anlamda tedaviye yönelik bir gücü yoktur. Sahip olduğu tedavi gücünü tamamen hastanın verilen ilacın işe yarayacak ilaç olduğunu düşünmesinden alır. Placebo, tıbbın bilimsel olarak açıklayamadığı bir yöne: insanların istemeleri halinde kendi kendilerini iyileştirme gücüne yöneliktir.
Tıbbi olarak kurtulma ihtimali zayıf görülen birçok hasta, basitçe ölüm istatistiklerine girmekten bu güç sayesinde kurtulmuş, tıbbın çözüm bulamadığı kanserin tedavisinde çoğunlukla yüksek moral ve iyileşme azmi etkili olmuştur. Placebo, gayrı resmi yazışma dilinde ve halk arasında faydalı tıbbi içeriğinin bulunmadığını ifade etmek için bazen “şeker hapı” olarak da adlandırılır. (Kaynak; Vikipedi)
Peter Prensibi
Placebo etkisi bana hep Ak Parti iktidarını çağrıştırıyor. 2002 Kasım ayında iktidara gelen ve o zamandan beri ülkede iktidarı tek başına sahiplenen Ak Parti, bu 17 yıllık süre içerisinde istikrarlı bir şekilde bir devlet nasıl kötü yönetilirin canlı bir sunumunu yaptı. Türk eğitim sistemini, yargı sistemini, ekonomiyi, seçim sistemini, dış politikayı, tarımı, medyayı, sporu, hatta devletin bizatihi kendisini yerle yeksan etti.
Ak Parti’nin Peter Prensibi’ni (*) haklı çıkaran bu yönetimine rağmen toplumun büyük bir kesimi hatta neredeyse yarısı Ak Parti’nin ülkeyi çok iyi yönettiğini zannediyor ve hatta bu ülke için biçilmiş kaftan olduğunu düşünüyor. Toplumun bu kesimine göre Türkiye dış politikada herkese kafa tutuyor, ekonomimiz şaha kalkıyor, millet ucuza sebze meyve alabilmek için varlık kuyruklarına hücum ediyor ve batı muazzam bir hasetlik duygusuyla bizi kıskanıyor.
İrade Fesadı
Tıpkı Placebo’nun iyileştirici bir yönü olmaması gibi Ak Parti’nin de ülkenin sorunlarını çözebilme kapasite ve yeteneği bulunmuyor. Yine tıpkı Placebo içen hastanın iyileştiğini zannetmesi gibi, Ak Parti’ye maruz kalan necip Türk milleti ülkenin günden güne iyiye gittiğini zannediyor.
Hukukta irade fesadı diye bir kavram vardır. Bir hukuki işlemi hata, hile veya ikrah (korkutma) gibi dışarıdan kaynaklı şeylerin tesirinde kalması sonucu iradesi fesada uğrayarak (manipüle edilerek) gerçekleştiren kişi, yasal süresi içerisinde bu hukuki işlemi iptal ettirebilir. Türk milletinin iradesi Ak Parti eliyle 17 yıldır sistematik olarak fesada uğratılıyor. Kimi zaman hileyle, kimi zaman da ikrahla. O nedenle milletin Ak Parti’yi hala ülkeye faydalı sanması bir nebze de olsa anlaşılabilir.
Tersine Dönen Rüzgâr
Son birkaç aydır ise milletin Ak Parti’ye bakışında bir değişiklik olduğu açıkça görülüyor. Toplumun değişik kesimlerinden kişilerle yaptığımız görüşmelerde insanların artık yavaş yavaş gerçeğin farkına vardığını görüyoruz. Yıllardır Ak Parti’den başkasına oy vermediklerini söyleyen insanlar artık Ak Parti’ye oy vermeyeceklerini büyük bir kızgınlıkla dile getiriyorlar. Görünen o ki, muhalefetin 17 yıldır başaramadığı şeyi, pazara gittiğinde cep yakan fiyatlar, benzin istasyonuna gidildiğinde kolay kolay doldurulamayan depolar ve markete gidildiğinde para verilerek alınan poşetler başarmış durumda.
Ak Parti için rüzgâr tersine dönmüş görünüyor. Bu tersine dönen rüzgârın 31 Mart seçimlerinde gerçek gücünü göstermesini beklemiyorum. Ama seçimden sonra özellikle de ekonomik krizin derinleşecek olması Ak Parti’nin işini son derece zorlaştıracağa benziyor. Ak Parti gitgide Placebo etkisini kaybediyor ve Türkiye’yi 2021’de erken genel seçim bekliyor.
(*) Peter Prensibi: Laurence J. Peter ve Raymond Hull tarafından ortaya atılan ve “bir hiyerarşi içindeki her fert kendi yeteneksizlik seviyesine kadar yükselir” şeklinde özetleyebileceğimiz teori.