Paris’te öldürülen PKK’lı üç kadın yöneticinin Diyarbakır’da yapılan “cenaze töreni olaysız sona ermiş.”
TV’ler ve yazılı basın haberi böyle verdi. Başta Başbakanımız, hükümet üyeleri ve AKP yöneticileri törenin “olaysız” sona ermesinden mutluluklarını ifade ettiler.
“Ben de dağa çıkardım” ve “Öcalan gençliğinde namaz kılardı” gibi mesajlarıyla gündeme gelen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç mutluluğunu en açık şekilde ifade etti: “Büyük bir olgunluk içinde cenazelerine sahip çıktıklarına şahit oldum. Bundan olayı seviniyorum. Diyarbakır halkını kutlamak istiyorum. Kendilerine yakışanı yaptılar.”
Bülent Arınç’ın bu sözleri, cenaze töreninde toplananların Diyarbakır halkını temsil ettiği, PKK’lıların cenazelerinin Diyarbakır halkına ait olduğu ve Diyarbakır halkının bu cenazeleri sahiplenmesinin kutlanacak bir şey olduğu anlamına geleceği ortada. Ne diyelim, herhalde maksadını aşan bir ifade olsa gerek. Bize göre törene gelmeyen, terörist cenazelerine sahip çıkmayan (çoğunluğu AKP’ye oy veren) Diyarbakırlılar kendilerine yakışanı yaptı.
Ana muhalefet CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da “olay olmaması sevindirici” diyerek AKP’lilerle aynı duyguyu paylaştığını ortaya koydu.
“Olay“dan kastedilenin herhalde silahların, bombaların veya Molotof kokteyllerinin kullanılmaması ve de polisle çatışmaların, ev ve işyerlerinin yakılıp yıkılmaması olduğunu sanıyorum.
Bu türlü eylemlerin de olabileceği bir olay beklenirken, şiddete başvurmadan terör örgütü propagandası yapılmasının “olay” kabul edilmemiş olduğu anlaşılmakta.
*****
Oysaki “olay” deyince aklımıza “İnsanları ilgilendiren sosyal, ekonomik, kültürel, dini ve benzeri alanlarda meydana gelen oluşumlar” gelir.
Törende olanlar ile bunların sosyal ve siyasi sonuçları önemli hadiseler değil midir?
- Terör örgütleri silahlı ve silahsız propaganda ile varlığını sürdürür. PKK da, üç kadın üyesinin (muhtemelen bir iç hesaplaşma sonucu) infazını propaganda aracı olarak kullanmıştır.
- PKK terör örgütü üyesi üç yöneticinin cenazeleri birer “halk kahramanı” gibi sahiplenilmiştir. Oysaki on sene önce dağda öldürülen PKK cenazelerini aileleri bile sahiplenmezdi.
Gözümüz aydın olsun. İnternette paylaşılan afişte olduğu gibi, “Teröristlere cenaze töreni düzenleyen tek ülkeyiz, Hayaldi gerçek oldu.”
- BDP yöneticileri, milletvekilleri ve belediye başkanlarının da bulunduğu siyasiler, bu eli kanlı PKK militanları için “kahraman” gibi tören hazırladılar, 40 bin kişilik kitleyi organize ettiler. Terör örgütü ile organik bağlarını bir kere daha açıkladılar.
- “Cenazelerin morguna konuldukları hastanenin bayrak direğine örgütün paçavrasının çekilmesine, binlerce kişinin terör örgütü lehine propaganda yapmasına ve tören güvenliğinin milislerce sağlanmasına göz yumuldu…”
- PKK terör örgütü Türkiye içinde bir bölgede önce özerk, sonra da bağımsız bir devlet kurmak hayalindedir. Bu devletin başkentinin de “Amed” adını verdikleri Diyarbakır olacağı ifade edilmektedir.
Öldürülen üç kadın PKK’lıdan Diyarbakırlı olan yoktu. Bu cenazelerin Diyarbakır’a getirilmesi kendi jargonlarına göre “Kuzey Kürdistan”ın başkenti algısını dünya kamuoyuna yerleştirmekti. Devlet Diyarbakır’da tören yapılmasının bu sembolik yönünü görmezden geldi.
- Cenazelerin üstünde PKK bayrakları, pankartlarda “hepimiz Sakineyiz, Fidan’ız” gibi ibareler vardı.
- Polisin havadan ve uzaktan takip ettiği gösterilerde, düzeni, kollarında “görevli” yazılı bant takan milisler sağladı! Diyarbakır, Hakkari, Yüksekova, Şemdinli ve Çukurca’da işyerlerinin çoğu açtırılmadı.
Güvenlik güçleri toplantıyı sadece seyirci olarak izlediği için “olaysız” törenlere en ciddi katkıyı yapmış oldu. Ne cop, ne biber gazı vardı. Gözaltı da olmadı. Ne diyelim darısı öğrenci, memur ve işçilerimizin başına… (Pazar günü Başbakan’a “atamamız yapılmazsa oy da yok” diyerek olay çıkaran öğretmen gözaltına alındı.)
- Törende BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Bu halk Sayın Öcalan’ın arkasındadır”; Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk, “Barış için hassasiyet isteyenler Kandil’i bombalıyor. Bu nasıl bir siyasettir. Hem barıştan söz edeceksin, hem de Kürtlere bomba yağdıracaksın” (sanki Kandil’dekiler Kürt olduğu için bombalanıyormuş gibi) ; Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de, “Kürt halkının özgürlüğüne kavuşuncaya kadar barış yürüyüşümüz devam edecektir” diye konuştu. (PKK’nın Kürt halkının özgürlüğü için barış yürüyüşü yaptığını öğrenmiş olduk.)
Özetle PKK/KCK/BDP “bu bölgede bizim hükmümüz geçer. Sizin kanunlarınızda “Terör örgütü propagandası yapmak, suçu ve suçluyu övmek” gibi bir suç ve cezası tanımlanmış olsa da bize vız gelir, burada otorite biziz” mesajını verdiler. “Törenin olaysız sonuçlanmasından” mutlu olanlar da bu mesajı tasdik etmiş oldular.
*****
Başbakan Erdoğan cenaze törenine neden izin verildiğini şöyle açıklamıştı: “Acıyı dindirmek için, Türkiye’nin ayağına bağ olan bu sorunu artık sonlandırmak için ne gerekiyorsa meşru daire içinde onu yapıyoruz ve yapacağız.”
PKK’nın ilk hedefi “Özerk Kuzey Kürdistan’ın” kurulması, “genel af” çıkarılarak Apo dâhil PKK militanlarının “ovada siyaset” yapmasına imkân verilmesi.
Şimdi soralım.
Bunları temin edecek yeni anayasa “meşru daire içinde” çıkarılırsa,
BDP‘nin birinci parti olduğu illerde “Başkan Apo”nun yönetiminde “Kuzey Kürdistan Devleti”nin kurulması, silah ve bombalar patlatılmadan kabul edilirse… “Huzur ve sükûnetle” bu iş başarılırsa…
“Olay çıkmadığı için” sevinecek miyiz?
Birileri çıkıp “olgunlukla örgütlerine/devletlerine sahip çıkan bölge halkını kutlarım” mı diyecek?