Rivayet odur ki; 7 Haziran seçimleri sonrası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan hükümeti kurma görevini alan dönemin Ak Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, koalisyon görüşmeleri için Devlet Bahçeli’yle görüşür. Davutoğlu, Bahçeli’ye şunu söyler; “Gel hükümeti beraber kuralım, Cumhurbaşkanı’nı yasal sınırlarına çekelim, ülke artık normalleşsin.” Bahçeli ilk etapta bir şey demez, akşam apar topar Saray’ın yolunu tutar ve Cumhurbaşkanı’na Davutoğlu’nun teklifini aktarır. Davutoğlu’nun gözden düşmesinin ve 1 Kasım seçimlerini kazanmasına rağmen altı ay sonra görevden alınıp koltuğunu Binali Yıldırım’a bırakmasının asıl sebebinin bu olay olduğu söylenir.
Yukarıdaki olay ne kadar doğrudur bilemem, ama Bahçeli’nin siyasi tuhaflıklarını düşününce gerçek olma olasılığı bir hayli yüksek. Ama kesin olan bir şey var; Erdoğan şu an hala iktidarda olmasını da en büyük aşkı olan Başkanlık sistemine kavuşmasını da Bahçeli’ye borçlu.
Her şerde bir hayır var derler. Devlet Bahçeli’nin bu Tayyip Erdoğan hayranlığı, MHP içinde başlayan muhalif hareketin İYİ Parti olarak vücut bulmasına vesile oldu.
Ne Bahçeli ne de MHP’de kalanlar İYİ Parti’yi bir türlü kabullenemediler. Daha düne kadar aynı partide siyaset yaptıkları eski dava arkadaşlarını sürekli kötülediler. Hatta zamanla daha da ileri gidip İYİ Parti’ye ve İYİ Parti’nin lideri Meral Akşener’e iftira atmaya kadar aşırılığı vardırdılar. İYİ Parti’yi ve Akşener’i Fetöcü olmakla itham ettiler. Hatta Cumhurbaşkanlığı adaylık sürecinde Meral Akşener için imza vermek isteyen kişileri bizzat Bahçeli “Fetönün siyasi ayağı belli olsun” diyerek açık açık tehdit etti.
Bir kısım MHP’liler tarafından son zamanlarda yeni bir iftira söyleminin dile getirildiğine şahit oluyorum. İYİ Parti’nin HDP ile dolayısıyla PKK ile ittifak yaptığı yalanını çok sık tekrar ediyorlar.
MHP’lilerin unuttuğu veya unutmak istediği hususu ben hatırlatayım; o da ittifak yapmaktan büyük keyif aldıkları Ak Parti’nin yakın zamana kadar açılım adı altında PKK’ya gösterdiği engin müsamaha. Bu engin müsamaha yüzünden yüzlerce vatan evladı şehit oldu. PKK, şehir merkezlerini cephaneliğe çevirdi. Bu defa şehir içi çatışmalar nedeniyle binlerce vatandaş mağduriyet yaşadı.
Bir an için ittifak ortağının günahını MHP’nin boynuna yüklemekten vazgeçelim. Ama bu defa da MHP başka tuhaflıklara imza atıyor. Örneğin, donarak şehit olan iki askerin nasıl şehit olduklarının araştırılması ve sorumluların bulunması için İYİ Parti önerge veriyor. Önergenin reddi için MHP ve HDP ortak bir hareket tarzı gösteriyorlar.
T.C. ibaresinin tekrar getirilmesi için İYİ Parti başka bir önerge veriyor. Türkçü, milliyetçi (!) MHP yine HDP’yle ortak hareket edip önergenin reddi yönünde tutum gösteriyor.
MHP’liler ya ne yaptıklarının farkında değiller ya da vatandaşla göz göre göre dalga geçiyorlar. Milliyetçi dediğin millet için çalışır. Çok şükür (!) MHP’nin bugüne kadar milletin hayrına bir icraatını görmedik. MHP’nin aldığı hazine yardımını düşük kurdan dolara çevirip, bu doları da kurun en yüksek olduğu 7.20’lerden bozdurup tekrar TL’ye dönmesi ve bu spekülatif işlemden muazzam bir kar elde etmesi milliyetçiliğe ne kadar sığıyor siz karar verin. Kamuoyunda “emeklilikte yaşa takılanlar” olarak bilinen tasarıda MHP’nin milletle dalga geçen tavrını da hatırlarsınız.
Milliyetçi millet için çalışır. Bugünün MHP’sinin milliyetçilikle uzaktan yakından alakası yok. “Bahçelizm” diye adlandırabileceğimiz ve liderinin tuhaflıklarını olağan gören ve sonuna kadar destekleyen değişik bir ideoloji hakim partide. Bunun sonucu olsa gerek, milliyetçiliğe yakışmayan hareketleri çok fazla görmeye başladık. Örnek mi arıyorsunuz? Bir üst paragrafta saydıklarımız kafi gelmemişse şunları ekleyelim. Milliyetçi iftira atmaz ama bunlar atıyorlar. Milliyetçi dün tükürdüğünü bugün yalamaz. Milliyetçilik part time yapılacak bir meslek değildir. Günün belli saatlerinde milliyetçi olup, diğer saatlerinde milliyetçiliğinizi bir kenara bırakamazsınız.
Bahçeli’nin MHP’si, duvarları nemden çürümüş, her tarafı dökülen harabe bir gecekonduya benziyor ve bu haliyle hem içinde yaşayanlara zarar veriyor hem de mahalleye… Eski günlerin ve kurucusunun hatırına, bu harabenin restore edilip müze yapılması ve içinde yaşayanlardan kurtarılması lazım. Müze yapılsın ki, hem etrafına zarar vermekten kurtulsun, hem de sahip olduğu mana hafızalarda daima güzel hatıralarla yer alsın.