Özlediğim Türkiye

94

Bir Türkiye özlüyorum; asrı saadet gibi, ebedi Faziletlerin, kavi imanların, temiz vicdanların hüküm sürdüğü bir Türkiye.

Bu Türkiye’nin insanları, kelimenin tam ve hakiki manasıyla insan olsun. Geceden başka karanlık gök gürlemesinden başka gürültü görmesinler, duymasınlar.

Öyle Bir Türkiye özlüyorum ki: orda gençler deli denizler gibi dalgalanıp coşsunlar. Mukaddes bir davanın peşinden koşanlar olsunlar. Allaha inansınlar küçük dalgaları dalga geçmeyi, kaldırım sevdasını bıraksınlar. İman denizlerinin büyük dalgalarında, sonsuzlukta kaybolsunlar. Varolsunlar Büyük davalarda davalansın ulvi sevdalarla sevdalansınlar. Orada gençler, orada gençlik imandan kaleler gibi, canlı hisarlar gibi dimdik, dipdiri dursunlar. Bu kaleyi bu hisarı hiçbir kuvvet aşamasın. Onların temiz kalplerinde Allah – Millet – Vatan sevgisinden başka sevgi yaşamasın.

Beti benzi sararmış, gözlerinin altı morarmış, sarsak, çarpık, titrek, başlamadan bitmiş bitmeden tükenmiş gençler. Ağızları rakı, ayakları ter, pislik kokan gençler olmasın bizim Türkiye’mizde.

Gençlik korkunç bir boşluğa atılmış kimi kahvelerde zaman öldürüyor, kimi hayatı rakı şişesinde görüyor. Meyhanelerde varlığını kadeh kadeh içip kendinden geçip tüketiyor hayatını.

Öyle bir Türkiye özlüyorum ki: Bu alemde analar “kocakarı”, babalar “moruk” çocuklar “zamane çocukları” olmasınlar. Nesiller birbirini tanısın, anlasın birbirini sevsinler.

Öyle bir Türkiye özlüyorum ki: Orada idarecilik müderecilik halinden çıksın. Memur amirine ast üstüne bir köle, bir uşak gibi değil, vazife aşkıyla gönülden bağlansın. Amirler, üstler hükmetmesin sadece Allahın vicdanın kanunun hükmünü yerine getirsinler.

Zira gerçek hüküm Allah’ındır. Herkes bütün insanlar, kendilerini aşan kendilerinden üstün hakim kadir her yerde her zaman hazır ve nazır olan rahman ve rahim olan Allahın varlığını kabul etsin. Daima her yerde her şeyde onu görsün, onu bilsin bütün başlar sadece ve sadece onun huzurunda eğilsin. Memurlar, amirler asliyetlerini, maaşlarına göre ayarlamasınlar. Hiç kimse aslını saklamasın bir santim yükselmek için bir metre eğilen başlar baş olmaktan çıksın. Baş yerini ayağa terk etmesin, söz ayağa düşmesin dalkavukluğa, riyaya insanları putlaştırmaya giden bütün yollar kapansın.

Öyle bir Türkiye özlüyorum ki; Orada siyasi partiler patırtı yapmasın, birbirlerine çamur atmasın, birbirlerine küsmesin seçimlerde,, sen asilsin, sen büyüksün sana inanıyoruz, sana güveniyoruz sen ne istersen onu yapacağız gibi sözlerle milleti kandırıp hileye sapmasınlar oy avcılığı yapmasınlar.

Öyle bir Türkiye özlüyorum ki: orda adalet orada demokrasi, Hz. Ömer’de tecelli ettiği gibi etsin. Kanunlar az fakat öz olsun. Yabancı memleketlerden roman tercüme edilir gibi, edilmesin. Yabancı ve yalancı yollardan gidilmesin. Halkın dininden halkın vicdanından, halkın içinden çıksın. Kanunlar hak nizamına uygun olsun mahkemelerden “bugün git, yarın gel” levhası kalksın.

Öyle bir Türkiye özlüyorum ki; orada serveti hiç kimse, hiçbir vesile ile şerre alet etmesin. Paraya ve paralıya tanınan sonsuz imtiyaz kaldırılsın, herkes alnının terini elinin emeğini yesin. Sefahat ve sefalet yan yana yürümesin kimse mala mülke ebedi imiş gibi sarılmasın onu Allahın bir nimeti bilsin ve o yolda sarfetsin.

Öyle bir Türkiye özlüyorum ki: Orada mili eğitim, orada okullar terbiye ve telkin müesseseleri cemiyete faydalı insanlar yetiştirsinler. Diplomalı cahiller değil hocalar gerçek mürşid öğrenciler gerçek mürid olsunlar. ” Beşikten mezara kadar ilim” ilim senin kaybolmuş malındır”. ” Bana bir kelime öğretenin kırk yıl kölesi olurum” sözlerinin kutsiyetlerini bilsinler.

Öyle bir Türkiye özlüyorum ki; orada âlimler zalimlerle birleşmesin politikacıların, paracıların, istifçilerin Kirli maksatlarına hizmet etmesinler. Âlimler hakikate, sanatkarlar güzele kanunlar hakka sadık kalsınlar.

Öyle bir Türkiye özlüyorum ki; Orada kafa çekilmesin, uyuşturucu çekilmesin, bıçak çekilmesin, tapanca çekilmesin, nutuk çekilmesin.

Öyle bir Türkiye özlüyorum ki; Orada gazeteler medya, orada kitap, orada hitap, hakka hakikata uysun. Fertler değil, dertler konuşsun. Korkak alçak politikacılar değil mertler konuşsun. Ağızlar ceplere bağlı olamasın, cepler açılınca açılmasın. ” Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” hadisinin altında kimse kalmasın. Yazanlar yayanlar şeytan değil, insan olsunlar. Kar hırsı, şöhret hırsı, politika hırsıyla hareket etmesinler. Hakka halka dayansınlar ikiyüzlü paraya tapmasınlar ruha, kalbe, akla hitap etsinler.

Öle bir Türkiye özlüyorum ki; Bayrağımız gönderde sonsuza kadar dalgalansın. Vatan bölünmesin, PKK terör örgütü belasından kurtulmuş olsun. Birlik, beraberlik, kardeşlik, hoşgörü hüküm sürsün. Üniversiteleri dünya üniversiteleri arasında sonuncu olmasın sıralamada 1. sıralarda üniversitemiz olsun.

Türkiye Cumhuriyeti devleti Avrupa Birliği değil Türk Birliğini kursun.