Özbekistan İstanbul’dan Bir Şiirlik, Bir Şarkılık Yol

114

Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı korona salgını
dolayısıyla birkaç sene ertelediği ulusal ve uluslararası programlarından 14.’sünü
Haziran’ın ilk haftası (2022) Özbekistan’da gerçekleştirdi. Bundan amaç yaklaşık
250 milyon insanın değişik şive ve lehçede de olsa konuştuğu güzel Türkçemizi
yaygınlaştırmak, yüceleştirmek, dünya sıralamasındaki bazen 5., bazen 6.
sıradaki yerini güçlendirmek, Türkçe konuşan ülke ve toplumlarda yaşayan fikir
ve ilim adamı, yazar, akademisyen ve toplum önderlerini birbirleriyle tanıştırmak,
eserlerinin ve kıymetlerinin karşılıklı tercüme edilmesini sağlamak, dostlukları
pekiştirmektir. Hatta aileleri bir araya getirerek Türk Dünyası çocuk ve
torunlarının yarınına hizmet etmek.

 

Bu çerçevede 38 yaşına giren ve Safahat şiirlerini 26 diye
tercüme ettiren Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı Özbekistan Urgenç Devlet
Üniversitesiyle ortaklaşa iki ülkenin milli şairleri Mehmet Akif Ersoy ve Abdülhamit
Süleyman Çolpan uluslararası sempozyumunu (07-08 Haziran 2022) gerçekleştirdik.
Sempozyumda toplam 32 tebliğin yayınlandığı bildiriler kitabını Türkiye ve
Özbek Türkçeleriyle neşrettik. Başta Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nden
olmak üzere çok sayıda ilim, kültür, sanat adamı akademisyen ve yazar bu
programa tebliğ, konuşma, konser ve katılımıyla destek oldu. Genelde değişik
yaş, kültür ve sosyal gruplardan imkanlarını zorlayıp, tasarruf ederek sırf bu
programa faydalı olmak için gelen aydınlarımızın sayısı da bir hayli fazla idi.

 

TAŞKENT’TEN URGENÇ’E

Yazar olarak Özbekistan’a ikinci gelişim. Dolayısıyla bu
soydaş ülkedeki hızlı değişim ve dönüşümü fark etmem ve algılamam zor olmadı.
Artık THY Özbekistan’a sadece Başkent’e değil, beş ayrı kentine (Buhara,
Semerkant, Urgenç, Fergana ve Andican) İstanbul’dan uçuşlar gerçekleştiriyor.
Ayrıca Özbekistan Hava Yollarının da karşılıklı uçuşlarının hepsi dolu. Hava
limanlarının tümü de yenilenmiş. Bu gidiş gelişler iki ülkenin siyasi,
ekonomik, kültürel, insani ve mesleki gelişmelerini etkiliyor. Bir grup
arkadaşımızla birlikte Taşkent’te, Türkiye Büyükelçimiz Sayın Dr. Olgan Bekar’ı
ziyaret ettik. İki ülke arasındaki ilişkilerin çok iyi seviyede olduğunu
belirtti ve geçtiğimiz yıllardaki korana salgınına rağmen Türkiye ve Özbekistan
için çok verimli bir sene (2021) olduğunu anlattı. Bu konuşmaya ben de Türk
kültür ve edebiyatını ekledim. Büyükelçimize ekonomi kadar önemli olan ve başta
Mehmet Akif Ersoy olmak üzere pek çok Türk yazar, şair ve ediplerimizin
eserlerini Özbek Türkçesine tercüme ederek yayınlayan Şair mütercim Mir Aziz
Azam ve Prof. Dr. Hamidulla Boltabayev gibi aydınlarımızın bir vesileyle konuk
edilmesini, programlarda yer verilmesini önerdim. Kabul etti ve ziyaretlerine
gideceklerini belirtti. Büyükelçilikte askeri, idari ve iletişim ataşelerimizi
de ayrı ayrı aynı duygu ve heyecanı paylaştılar. Ataşeler akşam da Hampton By
Hilton Taşkent’te Otelinde ziyaretimize geldiler.

 

Uluslararası sempozyumumuzun yapılacağı Urgenç’e bir gün
sonra gittik. Havaalanında bizleri valilik ve üniversite yetkilileri karşıladı.
Karşılamada yerel enstrümanlarını çalan orkestrayla, müziğine eşlik eden milli
kıyafetler giymiş Özbek kızları ellerindeki ekmekleri bizlere ikram ederek bir şölen
gösterisinde bulundular.

Aynı haftada KKTC’de Türk Dünyası Üniversiteleri Rektörler
toplantısı vardı. Urgenç’teki toplantımızdan birkaç gün önce İstanbul Laleli’de
ziyaretlerine gittiğim Urgenç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Abdullaev Bakhrom
İsmailovich ve yardımcısı Prof. Dr. Gayrat 
Urazboev ile kıymetli dostum, İstanbul’da Özbek sanatçıların rol aldığı
Celalettin Harzemşah filminin danışmanı Prof. Dr. Muhammet Şerif Babahan
anlaşmış gibi seyahatimiz öncesi şöyle dediler; “Urgenç’te tebliğlerinizi
sunarken ve konuşmalarınızı yaparken dinleyiciler ve talebelerimiz sizleri
rahat anlayacaklar!.”

 

Talebeler Türkistan Marşını Birlikte Söyledi

 

Gerçekten de öyle oldu. İki ayrı salonda devam eden, “iki Kardeş
Şair Akif ve Çolpan, Türkistan’ın İstanbul’daki Sesi Sırat-ı Müstakim, İki
Kardeş Şair; Akif ve Çolpan -2, Türk-Özbek Münasebetleri, Türklerin Ata Yurdu
Türkistan” konulu 5 ayrı toplantı bütün gün devam etti. Her oturum yaklaşık
birkaç saat sürdü ve salon talebe ve izleyicilerle doluydu, hiç kimse yerinden
kalkmadı, bütün günü değerlendirdi ve istifade etmeye çalıştılar, sorular
sordular. Hatta Sanatçılarımız “Mehmet Akif ve Türk Musikisi” konulu tebliği
sunan Doç. Dr. Süleyman Erguner ile “Mehmet Akif’in Musikişinaslığı ve
Musikişinas Çevresi” konulu tebliği sunan Sanatçı Hüseyin Kıyak’ın konserindeki
şarkı ve marşların nakarat bölümüne izleyiciler iştirak etti, salon çın çın
inledi. Özbek medyasının objektif ve kameraları kaydetti, televizyon bütün gün
bültenlerinde tekrarladı, hepimiz ile ayrı ayrı röportajlar yapıldı. Yerli
yabancı ajanslar merkezlerine haberlerini, görüntülerini geçtiler.

İstanbul ve Burdur’dan getirdiğimiz onlarca kitap ve Mehmet
Akif Ersoy’un eserlerinden oluşan bir de Safahat Hatıra Evi’nin Urgenç Vali
Yardımcısı, Prof. Dr. Mehmet Karaca ile birlikte açılışını yaptık. İki gün
Urgenç’te bayram yaşadık. Biz onlara, onlar bize böylesi etkinliklerin yeniden,
aydınlık ve şeffaf girişimlerin tekrar edilmesi için söz verdik.

 

Harezmi Bölgesi Türk ve İslam Medeniyetinin Beşiği
Mesabesinde

 

 Hive’de Zarafshon
Boutique butik otelde kaldık. İç ve dış kale kompleksini gezdik, Hızır Kunya
Ark, Muhammet Amin Han, Allakulikhan, Murat İnaq Medreselerini, Gazi Kalon
Medresesini, Muhammed Rakimhan Külliyesini, İsmail Hoca, Seyit Alaattin
Mozalelerini,  Kalta Küçük Kulesini, Taş
Khovli Sarayı’nı, Darvaza Savaş Kapısını gördük, gezdik, Cuma Camii’nde avuçlarımızı
semaya açarak yakardık.

Urgenç ve Hive Harezmi bölgesinin iki önemli turizm merkezi.
Harezmi matematik, logaritma, gökbilim ve coğrafya alanında eserler bırakmış;
sinüs, kosinüs trigonometri fonksiyonlarının tablolarını oluşturarak geometriye
katkı vermiş, doğrusal ve ikinci derece denklemlerinin çözme yöntemlerinin arka
planını çözmüş, sıfır ve x rakamını matematikte kullanan Müslüman ve Türk Alim
olarak biliniyor. Hatta bir ara Rektör Yardımcısı Sardar Khodjaniyazov’a sordum
“Talebeleriniz içinden bölgede yeni Harezmiler yetişecek mi?” Diye. “İnşaallah”
diye cevaplamıştı. Gerçekten böyle bir beklenti var bu disiplinli, ferasetli ve
ileriyi görebilen gençlerden. Dolayısıyla Harezmi Türk ve İslam medeniyetinin
giriş, yerleşme ve yayılma bölgeleri. Hala tarihi doku korunuyor ve bakımları
yapılıyor.

 Halk sizin
Türkiye’den geldiğinizi görünce hemen sohbete başlıyor, resim çektiriyor, bir
şeyler ikram etmek istiyor. Tarihi mekanları gezerken Prof. Dr. İsmail Türkoğlu’nun
ikazıyla Gül adlı Özbek bir esnaf kızın güzel Türkçesi dikkatimizi çekti.
Sordum “Bu kadar güzel Türkçeyi nereden öğrendin?” “Türk dizilerinden” demez
mi? Şaşırmadan edemedim ama bu dizilerin verdikleri mesajlar da, güzel
Türkçemizi öğrettiği kadar çoğu alanda etkili oluyor. Özbekistan’da bütün Türk
televizyonlarını izlemek mümkün. Keşke Urgenç temaslarımızı ve toplantılarımızı
TC Büyükelçiliğimizi temsilen biri görevlendirilseydi. Alakayı, coşkuyu ve
sevgiyi birlikte yaşayabilselerdi. Ataşelerimizin ilgilenmediği bir hususu
sivil toplum kuruluşlarımız Türk Bayrağımızı göndere çektiriyor.

 

Özbekistan’da Türk Müteşebbisleri

Özbekistan’da bütün yollarda en fazla araba markası
“Chevrolet” binek araçları. Sebebini sordum. Meğer Chevrolet Özbekistan’da
fabrika kurarak bölgeye gelmiş. Bir başka iddialı fabrika da meyve sularıyla
alakalı. Urgenç Üniversitesi’nden Ekonomist Prof. Dr. Mahire Hoca Zarif Kızı
beni Türkiye’den Urgenç’e yerlemiş Aksaraylı işadamı Yahya Ceviz ile
tanıştırdı. Green Gold Khorezm adlı şirketin sahibi Yahya Ceviz, bölgede
Türkiye’den getirdikleri tarım ürünlerini yetiştiriyor. Bunların başında da
kayısı, şeftali, kiraz, vişne geliyor. Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyev’in yetki
verdiği valiler yatırımcılara sektörüne göre mekan tahsis ediyor, ulaşım ve
iletişimde kolaylık sağlıyor. Böylece yabancı yatırımcı sayısının artması hayata
geçiriliyor. Bu uygulama başarıyla da devam ediyor. Özellikle inşaat sektörü bu
konuda önde geliyor. Türkiye’de Koç grubu da bunlardan biri. Ayrıca çok sayıda
Türk tekstil firması da Özbekistan’da temsilcilik açmış; Beymen gibi.

Yaklaşık 31 bin talebesi bulunan Urgenç Üniversitesinde
Türkiye’den öğrenci yok iken, Pakistan, Hindistan, özellikle Türkmenistan’dan
çok sayıda öğrenci eğitim görüyor. Çin de Harezmi bölgesine özel bir alaka
gösteriyor. Çünkü Pekin Yönetimi Türkmenistan’dan doğal gaz alıyor. Bunun için
de çok bozuk olan ve ulaşımda zorlukları bulunan Hive-Buhara yolunu çimento ile
yeniliyor. Çin demek oluyor ki Özbekistan’a girmiş, kalışını da güçlendiriyor.

Özbekistan yönetiminin yabancı yatırımcıya tanığını
imkanlarla Türkiye, Rusya, Japonya, Güney Kore, Almanya, İspanya ve İtalya sektör
temsilcileri ilk onda geliyor. Türkiye daha çok inşaat sektöründe iddialı bir
durumda. İnşaat alanları genelde tarihi mekanların dışında ve yeni kurulacak
semt, kasaba ve şehirler ile dikkat çekiyor. Turistik alanlarını tümüne yakını
yenilenmiş, restore edilmiş, yeşil alan korunmuş, ulaşım ve iletişim kolaylığı
sağlanmış.

 

Tarihin Yazıldığı Mekânlar

 

Urgenç’teki toplantı, temas ve incelemelerimizi
tamamladıktan sonra kötü, çukurlar oluşmuş, toz toprağı bol, çoğu bozulmuş 800
kilometrelik yolu otobüsle 14 saatte geçtik ve Buhara’ya vardık. İki tarafımız
çöl; Karakum. Ancak alışılmış çöllerden değil. İçinde makiliği bol olan bir çöl
burası. Zaman zaman ihtiyaç için benzin istasyonlarında duruyor, küçük marketlerden
ihtiyaçlarımı karşılıyoruz. Yerleşim birimleri de yol üzerinde öyle fazla
değil. Sanırım yol inşaat tamamlanınca bölgede bir değişim gözlenecek.
Buhara’da Sahid Zarashon Oteli’nde kaldık. Kent tamamen ismini bilmesek,
yazıları olmasa bir batılı şehir hüviyetinde görünecek. Çok sayıda apartman,
gökdelen, AVM inşaatları devam ediyor. Türk inşaat şirketlerimizin tabelalarını
da görmek mümkün. Yollar geniş, ışıklı, trafik düzenli, kaldırımlara araçlar
park etmiyor, insanların geçiş üstünlüğü var, araçlar sizi görünce hemen yol
verebiliyorlar. Yeşil alanlar bol. Güneşe karşı çoğu kimse şemsiye kullanıyor. Otoparklar
da yaygın. Ziyaret için birkaç gün bile yetmeyebilir. Buhara ve Semerkant’ta zamanımızın
yetiştiği kadar ziyaretlerimizi yaptık. Ali Kuşçu da bölgeden. Bir ara konu
edilince Dr. Vahdettin Işık “Ben İstanbul Fatih Ali Kuşçu mahallesinde
oturuyorum” dedi. Fatih Sultan Mehmet Ali Kuşçu’ya özel davet göndererek
İstanbul’a çağırmış, ilminden, çalışmalarından istifade etmiş bir Türk hakanı.
Bu isimlere Nizami Gencevi ve İstanbul’da bir üniversiteye adını veren
Biruni’yi de ekleyebiliriz.

 

Gezdiğimiz yerlere devam edersek bu isimleri şöyle
sıralayabilirim;  İsmail Samani Türbesi,
Chashma Eyüp Türbesi, Ark Kalesi, Leb-i Havuz Külliyesi, Bolo Havuz Mescidi,
Mir Arap Medresesi, Kolan Minaresi, Uluğ Bey Medresesi, Buhara Emirinin Yazlık
Sarayı, Seyit Emir Külal külliyesi, Bahaeddin Nakşibendi Hazretleri Cami türbe ve
külliyesi, pir olarak tanınan Malatyalı Hoca Abdülhalık Güçdivani, Muhammet
Arif Rivegeri, Mahmut Encir Fagnevi, Ali Rahmetemi, Muhammet Baba Sammasi
külliye veya türbeleri.

 

Çolpan’ın Şiirini Bir Cumhurbaşkanı Okuyunca

 

Özbekistan ucuz değil. Enflasyonu hemen hissediyorsunuz.
Hayat pahalı. İşsizlik kendini hemen belli ediyor. Çok sayıda Özbek genci bu
nedenle Rusya’da çalışıyor. Rusya Özbekistan’a ayrıca Çin gibi özel bir önem
veriyor. Yatırımlar yapıyor. Bir dolar ilk gün 11 bin sum iken zaman zaman
arttı, 18 bine kadar çıktı. Bir tuvalet ücreti ise 3 bin sum.

Semerkant’ta da batılı bir şehir yapılanmasını
hissediyorsunuz. Ancak tarihi mekanların olduğu, özelikle seramik işlemelerle
dikkat çeken külliyeler, türbeler, mekanlar turist kalabalığını görmenize
yetiyor. Turist AVM dolaşmıyor, tarihi mekanları tercih ediyor. Semerkant’ta
Dilimah Oteli’nde kaldık. Özbekistan’ın yıldızlı bütün otellerinde internet,
çok kanallı televizyonlar ve Netfiks var. Bu demektir ki dünyadaki gelişmeler gençlerin
avucunun içinde. İnşaatlar kadar insana yatırım yapılmazsa mevcut sorun yani
zaman zaman eleştirdiğimiz, kendi aile yapımıza ters hayat tarzı meselesi
artarak büyüyebilir. Özbekistan’da eğitim ve sağlık henüz devlette, kültür ve
sanat kamu desteği olmadığından sorun yaşıyor. Yazarlar, sanatçılar, fikir
adamları eski Sovyet dönemindeki imkan ve imtiyazı mumla arıyorlar. Eski
eserler antika muamelesi ve alaka görüyor, yeniler henüz değil.

Taşkent; Hive, Semerkant ve Buhara kadar olmasa da Barak Han
Medresesi, Muyi Mübarek Camii, Cuma Camisi, Kukelda Medreseleri, Bağımsızlık
Meydanı, Emir Timur Heykeli, metro görebildiğimiz önemli mekanlar. Özbekistan
kentleri tertemiz, sanki her gün 39-40 dereceyi aşabilen hararete rağmen su ile
yıkanmış gibi görünüyor. Maveraünnehir bölgesini görmek gerçekten bir
ayrıcalık. Her gittiğiniz yerden bir Türk firmasını veya ürününü görmek ihtimal
dahilinde. Bölgeyi görünce neden burasının yıllarca ve halen “ipek yolu” olarak
kullanıldığını anlıyorsunuz.

 Günümüzde Türkiye-Özbekistan
ilişkileri zirvede. Türkiye’nin Özbekistan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan ülke
olması dışında (1991), önce Cumhurbaşkanı Turgut Özal rahmetlinin bölgeyi
ziyareti(1993), daha sonra da özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son
Özbekistan temasları (29 Mart 2022) ve Taşkent’te okuduğu Çolpan’dan şiirleri
hala konuşuluyor. Halk gururla anlatıyor, aydınlar bu gidiş-gelişlerin artarak
devam etmesini istiyor.

 

Taşkent Karakamış Çukursu’da Bir Ud Sesi

Özbekistan aydınları din ve siyaseti birbirinden ayırıyor.
Arka planında dini siyaset olan gelişmeleri fark edebiliyor. Mesela ilk defa
FETÖ ve Vahhabi tehlikesini fark eden ve ülkesinden çıkaran Özbekistan yönetimi
olmuştur. Bu nedenle daha önce çok eleştirilen ilk Cumhurbaşkanı İslam
Kerimov’un tasarrufları bugün artık tartışılmıyor. İslam Kerimov’a Şah-ı Zinda
Külliyesinde anıt mezar yapılmış ve tarihi Bibi Hatun Camii’nin yanında defnedilmiş.
Burası her gün onlarca ziyaretçiyi ağırlamakta. Özbekistan mezarlıkları da bir
açık hava müzesi gibidir.

Özbekistan’ın İkinci Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyev dünyayı
iyi okuyan, gelişmeleri dikkatli takip eden bir devlet adamı olarak
değerlendiriliyor, Türk Dünyası Birliği için çalışmaları takdir ediliyor.

Taşkent’in en pahalı aristokrat semti Karakamış’ta, Çukursu
adlı bir ırmak kenarındaki restoran Sultan Seyyit’te son gece akşam
yemeğindeydik. İçerisi Türkiye’den gelen konuklarla, dışarısı pahalı arabalarla
doluydu. Ayrıca bir de düğün vardı bu geniş bahçesi, orkestrası ve locaları
olan mekanda. Biraz uzakta Macıg City , AVM ve üç şerefeli dört minaresi olan
cami görünüyordu. Elindeki mızrabıyla udunu titreden Sanatçı Hüseyin Kıyak
bütün konukların iştirak ettiği “Dün kahkahalar yükseliyorken evinizden/Bendim geçen
ey sevgili sandalla denizden” diye sesleniyordu. Peşinden de “Gesi Bağları”
geldi.

Biz ise Taşkent Üniversitesi Yakın Tarih Türk Edebiyatı Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Hamidulla Baltabayev ile daha önce belli şiirlerini
yayınladıkları Safahat’ın tümünü tercüme ettiklerini ve çok yakında bu eserin
de basılacağını belirttiği Mehmet Akif Ersoy’u konuşuyorduk. Sonra bize,
talebesi Prof. Dr. Sakine İbrahimova Babahan da iştirak etti. Konukları olan
bizlere seramik çay fincanları hediye etti, çapan giydirdi.

Birbirine maddi manevi çoğu bakımdan benzeyen
Türkiye-Özbekistan ilişkileri sadece ekonomik, sosyal ve siyasal alanda değil
kültür, sanat ve medeniyet alanında da hızla gelişiyor.