Oyunun Adı Enerji (1)

123

PKK ve bölgedeki terör sorunu stratejik ve ekonomik bir konu olan enerji boyutu ele alınmadan anlaşılamaz!.. Bir ülkeyi bu kadar pragmatik bazı değişikliklere gidecek, etkileyecek hale getirilmesi süreci basit bir terör hadisesi ile açıklanamaz.

Zaten 12 Eylül 1980 hadisesinden kısa bir süre sonra 15 Ağustos 1984 tarihinde  PKK’nın ilk silahlı eylem yapacak duruma gelmeleri de manidardır.

Ülkemizde büyük tehdit oluşturan enerjisini ve ekonomisini (300 milyar dolar) teröre mani olmak adına kullanmıştır/kullanmaktadır. Her şeyden önemlisi ciddi  insanımızı kaybettik(yaklaşık 40 000). Bu olayların sonunda bir çok gazi,engelli, gözü yaşlı mağdur, anne ve yakınlarının kaldığı hepimiz tarafından bilinmektedir. Bu menfur olayların arkasında sadece sosyal hadiselerin olmadığını görme adına bu bölgedeki karışıklardan kimler karlı kimler zararlı çıkmıştır ona bakmak lazım.

Ayrıca, Türkiye’nin bu bölgelerde ne iş var diyenlere de ABD, İngiltere, Almanya, İran, Çin, Fransa v.b ülkelerin ne işi var diye sormak geliyor. Bu bağlamda bu bölgenin tarihi sürecine bir bakalım..

M.Ö. 4000 yıllarında Sümerler, M.Ö.3000’li yıllarda Babil Krallığı, M.Ö. 2350’li yıllarda Akadlar bölgeyi idare etmişler. Sonra Asurlular, Pers Makedonyalılar Partlar, Romalılar ve Sasaniler’in idaresine girmiştir. Hz. Ömer dönemi, Emeviler ve Abbasiler dönemi , Hemdaniler (929-996) ve Ukayliler (996-1096)  884-992 yılları arasında Tolunoğulları’nın idaresinde kaldığını Ukayliler Döneminde ise Musul ve çevresine büyük miktarda Oğuz Türklerinin yerleşmeye başladığını görmekteyiz.

1057 yılında Musul Emiri Kureyş, Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey adına hutbe okutmuş; böylece Musul’da 1926 yılına kadar sürecek olan yaklaşık 900 yıllık Türk hâkimiyeti süreci başlamıştır.

Bölge Selçuklular, Zengiler, _İhanlılar, Celayirliler, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safeviler yönetiminde de kalmıştır.

Osmanlı Hâkimiyeti Yavuz Sultan Selim’in Safevi Devleti ile yaptığı Çaldıran Savaş’ı sonrasında 1516 yılında başlamıştır. Kanunî Sultan Süleyman’ın 1534 Irak Seferi ile Musul ve bölgenin tamamında Osmanlı yönetimi inşa edilmiş ve Safevi Devleti’ne de son verilmiştir.

1.Dünya Savaşı’ndan önce Osmanlı hakimiyetindeki Musul ve çevresi petrol varlığı sebebiyle, İngiltere, Fransa, Almanya arasında rekabet konusu olmuştur.Şunu iyi bilmek lazım. Osmanlı zamanında petrol çıkarılmış ve basit petrol arıtma tesisleri kurulmuştur. IV. Murad zamanında 1640 tarihli fermanla Baba Gurgur petrol yatakları işletme hak ve imtiyazını Neftçizâde ailesine vermiştir. Bu aile, 19. yüzyılın sonlarına kadar devlete ödemekle yükümlü oldukları vergilerini ödemek suretiyle bu yatakları işletmişlerdir

Mezopotamya neftlerinin gündeme gelmesi 1868 yılında Bağdat’a Vali olarak Mithat Paşa’nın atanmasıyla başlar. Mithat Paşa, üç yıl süren valiliği süresince Bağdat ile Kazimiye arasında atla çekilen tramvay için 7 km’lik ray döşettirmiş, Bakuba’da küçük bir petrol arıtma tesisi kurdurmuş, Mendeli’nin kuzeyindeki bugün adı Naftahane olarak bilinen yerdeki petrol sızıntılarının verimliliğinin artırılması için çalışmıştır. Mithat Paşa 1872’de Bağdat’tan ayrıldıktan sonra, bu tesislerin çoğu harabeye dönüşmüştür

Ayrıca  II. Abdülhamit Hazine Dairesi Başkanı Agop Efendinin önerisiyle, 1889 ve 1898’de çıkardığı iki iradeyle (özel ferman) Musul ve Bağdat’taki petrol alanlarını kendi özel mülkiyetine katmıştır.

II. Abdülhamit döneminde, Almanlar Bağdat Demiryolu’nun inşasında ve bölge petrolünü ele geçirme rekabetinde ilk sırada yerini alacaktır. Deutche Bank’ın egemen olduğu bir şirket olan Anadolu Demiryolları Şirketi 27 Kasım 1899’da diğer şirketleri geride bırakarak Anadolu’daki demiryollarını, Konya’dan Bağdat’a dek uzatma ayrıcalığını elde etmiştir. 1904 yılında Anadolu Demiryolları Şirketi, Osmanlı Devleti ile Bağdat ve Musul Vilayetlerinde petrol arama antlaşması imzalamış; ancak sözleşme koşullarına uyulmadığı gerekçesi ile bu anlaşma II. Abdülhamit tarafından 1906 yılında feshedilmiştir.

İngiltere’nin desteklediği D’Arcy Grubu (Anglo-Persian), Hazine-i Hassa’ya petrol ayrıcalığı elde etmek için başvurmuş, bu rekabete 1908 yılında Amerikalı Amiral Colby Chester demiryolu, liman petrol ve mineral çıkarımı talep eden kapsamlı bir proje ile katılmıştır. 1908’de İttihat ve Terakki Parti’sinin iktidara gelmesiyle beraber Hazine-i Hassa tasarrufunda bulunan mülkler ve haklar petrol  arama izni de dahil olmak üzere Devlet Hazinesi’ne devredilmiştir. Musul ve Bağdat Vilayetleri dahilindeki petrol hakları da buna dahil edilmiştir. Royal Dutch-Shell  Grubu da Mezopotamya petrolleri için arama izni ve ayrıcalık talebi için başvuruda bulunmuştur.

Mezopotamya Petrolleri üzerinde emperyal güçlerin ve destekledikleri şirketlerin demiryollarının inşası ve petrol arama ayrıcalığı elde etme girişimleri ile başlattıkları rekabetin, 1912 yılına gelindiğinde Türk Petrol Şirketi adı altında çıkar birlikteliğine dönüştüğünü görmekteyiz.

I.Dünya Savaşı’nda İngiltere ve müttefiklerinin petrol gereksinimin %80’nini A.B.D. karşılamıştır. Bu durum özellikle İngiltere’nin petrole ilişkin politikalarını değişik açılardan şekillendirmiştir. Savaşın ilk günlerinde İngilizler, Türk Petrol Şirketi’ndeki Alman hisselerini ele geçirmiş, hisselerin %47,5’ine sahip olan Anglo Persian Company’i denetimi altına almış ve Türk Petrol Şirket’inin %72,5’ine sahip olmuştu. Ayrıca Royal-Dutch-Shell’in sahip olduğu %22,5’lik hisse İngiliz uyruğuna geçen Henri Deterding sayesinde Londra’ya gelmiş; kalan %5’in sahibi ise İngiliz uyruğu taşıyan Klaust Gülbenkyan’dır. Böylece İngilizler ele geçirmeye hazırlandığı Arap topraklarında petrol arama hakkına sahip güç haline gelmiştir.

Bölge, 1916 tarihli Sykes-Picot Antlaşması ile Fransa’ya bırakılmıştı.(http://news.bbc.co.uk/2/hi/in_depth/middle_east/2001/israel_and_the_palestinians/key_documents/1681362.stm)  Nisan 1920 San Remo Konferansında Fransa, kendisini Orta Doğu’daki menfaatlerini desteklemesi sebebiyle, Musul bölgesini İngiltere’ye bıraktı. İngiltere bölgedeki Hıristiyanların güvenliği, İngiliz savaş esirlerine kötü muamele edilmesi gibi sebepler ile 30 Ekim 1918 yılında imzalanan Mondros Mütarekesinin 7. ve 16  maddelerine göre Musul’un kendilerine terk edilmesini istediler. Musul’da yerleşik Osmanlı 6. Ordusu Komutanı Ali İhsan Paşa şehri İngilizlere terk etmemek için istifa etti. Yerine Gelen Binbaşı Halit Akmansü İstanbul’dan aldığı emri yerine getirerek Musul’u boşalttı. 15 Kasım 1918 tarihinde İngiliz askerleri Musul’a asker çıkarıp işgal ettiler. ABD Dışişleri Bakanı Bainbridge Colby’nin 20 Kasım 1920’de Lord Curzon’a gönderdiği mesajında, “Mezopotamya’nın bilinen kaynakları, olası bir uluslararası çekişmenin odağı olarak Amerikan kamuoyunun ilgisini çekmektedir. Bu gerçeğin göz ardı edilmemesi…” uyarısında bulunmuştur. 24 Temmuz 1920’de San Remo Konferansı’nda Irak, İngiliz manda yönetimine bırakıldı.

1924 yılında Mustafa Kemal  Paşa Musul’a asker göndermeyi ve bölgeden İngiliz’leri çıkarmayı planlıyordu. İngilizlerin desteklediği Yunan ordusu 150-200 bin askerini ve silahlarının %70 ini Anadolu’da bırakarak kaçmıştı. İngiltere’de Lloyd George hükûmeti istifa etmek zorunda kalmıştı ve Musul’da Türk ordusu karşısında direnmeleri mümkün değildi. Ancak Doğu Anadolu’da ilk önce Nasturi Ayaklanması daha sonra Şeyh Said İsyanı çıktığı için Musul’a harekât yapılamadı. Musul için hazırlanan kuvvetler çıkan isyanları güçlükle bastırabildi.

Yani İngiliz ordusunun yapamadığını İngiliz ajanları başarmıştı.!!!