Oymak, Aşiret ve Cemaatler

81

Üniversite mezuniyet tezimi, merhum hocam Prof. Dr. Tayyip Gökbilgin; Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden bir kısım belgeler üzerinden yapmamı istemişti. Başbakanlık Arşiv Genel Müdürlüğü Cağaloğlu’nda Vilayet bahçesi içindeydi. Osmanlıca Arşiv Belgeleri’ni okumakta kendisinden çok büyük yardım gördüğüm, merhum Cevdet Türkay; büyük tasnif salonu girişinin sağında, camekanla bölünmüş kısımda çalışır; tasnif çalışmalarını oradan yürütür, belge kontrollerini orada yapardı. Kendisi tam bir İstanbul efendisiydi. İnsana emniyet ve güven veren mümtaz / seçkin bir insandı. Temiz ve mütebessim çehreli, çok hoş ve çok nazik biriydi.

Önüne getirilen belgeleri titizlikle gözden geçirirdi. İnci gibi yazdığı Osmanlıcanın rik’a denen el yazısıyla, -her karşılaştığımda- defterine özel notlar aldığını görürdüm. Kaydettiği notların neyle ilgili olduğunu ve bunları niçin topladığını; ancak, birkaç sene sonra  -1979’da-  neşrettiği dev eseri görünce anladım. Hazırladığı çok değerli bu dev eser; Türkiye’nin en hayati bir konusuna ışık tutar mahiyetteydi. Nitekim, ehemmiyetine binaen 2005’te yeniden yayınlandı.

İşte, bu eser Türk Tarihi’ne ışık tutmakta ve tamamen arşiv vesika ve belgelerine dayanmaktadır. Sn. Prof. Dr. Atilla Çetin’in de belirttiği gibi, 15 yılık bir çalışmanın sonucu olup, yaklaşık 1000 sayfa kadardır. Mühimme, Ahkam, Şikayet ve Tapu defterlerinin titizce taranmasından, ayrıca on binlerce belgeden yararlanılarak hazırlanmıştır. Böyle muazzam bir kitabı; niçin ve neden yazdığı ise, bizzat merhum üstad Sn. Cevdet Türkay’ın yapıtından yaptığım alıntılarda görülecektir:

Bu eser, Başbakanlık Arşiv Genel Müdürlüğünde  “Arşiv Ayırma Kurulu”ndaki çalışmalarım sırasında, çeşitli belgelerin ve defterlerin titizlikle araştırılması ve incelenmesi sonucunda meydana gelmiştir. (Başbakanlık Arşivi Belgelerine göre OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA OYMAK, AŞİRET VE CEMAATLER, Cevdet Türkay, İstanbul 1979, s.7)

Tam on beş yıldan beri büyük bir çaba ve titizlikle araştırıp incelediğimiz  “Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak, Aşiret ve Cemaatler” konusu(ndadır).

Şimdiye dek Başbakanlık Arşiv Genel Müdürlüğündeki çeşitli belgelerden ve defterlerden derleyip toplayabildiğimiz Oymak, Aşiret ve Cemaatlerin toplamı, yedi bini aşmış bulunmaktadır. (a.g.e. s.9)

Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan ve yüzyıllar boyunca süregelen imparatorluk içinde Türk Soyunun oymakları, aşiretleri ve cemaatleri değişik bölgelere yayılmışlardır.

Eserde yer alan topluluklar çok dağınıktır. Bunların çoğu Yörük, konar-göçer olduğundan, Anadolu’nun ve Rumeli’nin her yönüne dağılmışlar ve bazıları göçüp kondukları yerlere adlarını vermişlerdir. Birkaç örnek verelim.

Mersin, Teke (Antalya), Hamideli (İsparta) ve Denizli illerimizin adı, bu adları taşıyan Türk aşiretlerinden gelmektedir. Bazen de, oymak, aşiret veya cemaat, yerleştiği yerin ya da başlarındaki kişilerin adlarını almıştır. Alaeddinli, Dağdibi oymakları; Aydınlı, Menteşeli, Saruhanlı aşiretleri ve Çataltepe, Sarıkavak, Kuyucak, Akkocalı, Bozhüseyinli cemaatleri gibi.

Belgelerde dikkatimi çeken bir nokta da, Türkman Ekradı ve Ekrad Türkmanı deyimlerinin geçmiş olmasıdır. (Hüccet-i Zahriyye, D.BŞM-1144 ve Mühimme Defteri No. 124, sayfa, 51). Kanaatimize göre, buradaki Türkman ve Ekrad deyimleri aynı anlamda kullanılmaktadır. Yani, Türkman da, Ekrad da Oğuz Türkleri demek oluyor. Oğuz Türklerine “TÜRKMEN” adı verildiği tarihen sabittir. “Kürd” kelimesi de, Türkçe olup, kar yığını demek olan, “Çığ” anlamına gelir. (a.g.e. s.7)

Bazı belgelerde ve defterlerde, Türkman Ekradı deyimi geçiyor. Bunun bugünkü konuşma dilimizde anlamı, Türkmen Kürdleridir. 124 numaralı Mühimme defterinin 51. sahifesinde, Payas Kadısına ve Haleb Mütesellimine yazılan bir hükümde de, “Payas’ta sakin Ekrad Türkmanından…” denilmektedir. Yani bazan Türkman Ekradı, bazan da Ekrad Türkmanı deyimleri geçiyor.

Sonuç olarak, bütün bu toplulukların Türk asıllı olduklarını kabul etmek doğru olur. Öte yandan; Kürd, Kürdi, Kürdlü, Kürdiler, Kürdler nam-ı diğer Murtana, Kürd Mahmudlu, Kürdikanlı, Kürd Mehmedli, Kürd Mihmatlı, Kürdcü, Karacakürd, Karakürd, Karaca Kürdlü, Karakürdlü, Küçük Kürd Mihmatlı gibi çeşitli adlar altında, belge ve defterlerde oymak, aşiret ve cemaatler geçiyor. Yukarıda sıraladığımız oymak, aşiret ve cemaatlerin bağlı olduğu topluluklar için, Türkman Ekradı, Konar-Göçer Türkmanı, Türkman taifesi denilmektedir. (a. g.e. s.15)

Eserimizin incelenmesinde de görüleceği üzere; Kürd, Kürdi, Kürdler nam-ı diğer Murtana aşireti veya cemaati, Çankırı, Adana, Teke (Antalya) ve İçel bölgelerinde yerleşmiş olup, Yörük ve Türkmen Kürdlerindendir. Yine, İçel ve Maraş bölgelerinde yerleşen Kürdcü cemaati de, Türkmen taifesindendir. Karacakürd, Karakürd adlarıyla geçen cemaat da, Kayseri, Sivas, Nevşehir, Adana ve Saruhan (Manisa) bölgelerinde yerleşmiş olup, Konar-Göçer Bozulus Türkmenlerindendir. Yani, adı Kürd ve Kürmanc olan aşiret veya cemaat bile Türkmendir. ( a.g.e. s.15 -16 )

Zaten bu çalışmalarımızın amacı, Anadolu’daki aşiret ve cemaatlerin Türk asıllı oldukları-

nı belgelere dayanarak ispatlamaktır. ( a.g.e. s.16 )

Bu geniş ve engin konu üzerinde 15 yıldır yaptığımız çalışmalar, bizi şuna inandırdı ki, özellikle Anadolu’ya ve oradan Rumeli’ye yayılarak yerleşmiş olan Oymak, Aşiret ve Cemaatlerin Türk olduğundan, Türk aslından geldiğinden kuşku yoktur.

Adları, Kürd, Kürdler, Karakürd, Karacakürd, Kürmanç olan oymak, aşiret ve cemaatler bile TÜRKMEN’dir. Yani Oğuz Türklerindendir. Acı olan, bunların bir kısmının benliklerini, daha doğrusu Türklüklerini unutarak veya unutturularak, kendilerini Türk’den ayrı bir soy imiş gibi göstermeleridir.

Bu uzun araştırmamız göstermiştir ki, Anadolu, taşıyla, toprağıyla her şeyi ile Türk’tür. Türk kalacaktır.

İşte biz bu naçiz eserimizi, tarihi belgelere ve gerçeklere dayanarak, Türk Oymak, Aşiret ve Cemaatlerini toplamak suretiyle Türklüklerini unutanlara veya unutturulanlara, halis Türk soyundan olduklarını anlatmak ve belgelerle ispat etmek için yazdık. ( a.g.e. s.18 )

  

 

Önceki İçerikEkonomik Tablo
Sonraki İçerikEğitim bilimleri uzmanı ve yazar Prof. Dr. Ali Osman ÖZCAN Huzur Arayanların İlgilendiği Konularla İlgili Sorularımızı Cevaplandırdı
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.