İktidar kanadı için “seçimin bir ölüm kalım mücadelesi olduğu”
anlaşılıyor. Çünkü halen çok şükür ki -adil ve eşit şartlarda olmasa bile- henüz
seçimlerin yapılabildiği, kısmen demokratik bir ülkeyiz. Yüzde 90’ların
üzerinde oylarla seçilen diktatörlerin olduğu ülkelerden değiliz.
“İktidarın ne olursa olsun kazanacağı, kaybetse bile asla meşru
yoldan gitmeyeceğine” inananlarımız var. Ama benim gibi aksi görüşte olan iyimserlerin
oranı daha yüksek.
Karamsar olanların tezi doğru olsaydı İstanbul
Büyükşehir Belediyesi ve diğer birçok büyükşehir belediyelerini kaybeden AKP bu
belediyeleri CHP’den seçilen başkanlara devretmezdi.
Gerçi “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” inancında
olan Reis ve ekibi kaybettikleri İstanbul’u kolay teslim etmedi.
“Bir şey olmadıysa bile mutlaka bir şey olmuştur” gibi “veciz”
gerekçelerle seçim iptal ettirildi. Yerine yapılan ikinci seçimde yedikleri
fark acayip büyüyünce çekildiler.
Ama bu çekilme “muharebeyi kaybettik ama savaşı değil”
tesellisinin ürünüydü. “Belediye Meclisinde çoğunluk bizde, iktidar bizde,
çalışma fırsatı vermeyiz, başarısız olurlar” düşüncesi gerçekleşmedi.
Şimdi yargı marifetiyle “İstanbul kalesini” ele geçirme
sevdası karamsarların görüşüne haklılık kazandırıyor.
Ben yine de -bu seçimde- “kanlı mı kansız mı?” tartışması
olmayacağından eminim. Cumhur İttifakı yenildiğinde iktidarı herhangi bir
şiddet olayı olmadan teslim edecektir. En azından temennim böyle.
***********************
Ulufe Ve İhsan
Stalin’in “Seçimde kimlerin oy kullandığı değil, oyları
kimlerin saydığı önemlidir!” diye meşhur bir sözü vardır.
Bu sözün ne kadar önemli olduğunu, 1946 seçimlerinde uygulanan
“açık oy gizli tasnif” tecrübesini yazan kitaplardan öğrenmiştik.
Ama -bu derecede olmasa da- oyları sayanın önemini bizler de
yaşayarak öğrendik. Mesela sandıkların kapanmasına bir saat kala mühürsüz
oyları geçerli kılan YSK kararı ile.
Mesela İBB seçiminde aynı sandığa atılan 3 oydan 2’sini geçerli,
birini (sadece Büyükşehir Belediye Başkanlığı için atılanı) geçersiz
sayan YSK kararı ile.
İBB seçimlerinde sandıklara sahip çıkılmasa ve dik durulmasa, bugün
dahi, oy sayım sonuçları açıklanmadan İstanbul’un her yerindeki billboardlarda
resimlerini gördüğümüz AKP adayı İstanbul’u yönetiyor olacaktı.
Bu bakımdan Partili Cumhurbaşkanı ve AKP işi sıkı tutuyor. Bir
yandan kendisine oy getirebileceğini düşündüğü her konuda (gelecekte ülkeyi
batırır dedikleri de dahil) her türlü adımı atıyor. Kısa vadede seçmenlere
şirin gözükecek, seçimi kazandırsa bile yarınları kaybettirecek şeyleri
yapmaktan çekinmiyor.
Ekonomide hesap kitap dönemi yerine “ulufe dağıtma”, devlet
kesesinden “ihsanda bulunma” ve karşılığında sadakat beklentisi geldi.
Bir gün önce Memur ve Emeklilere müjde olarak verilen yüzde 25 zam büyük
bir telaşla ertesi gün yüzde 30 olarak değiştirilebildi.
Ama bunların yetmeyeceğini gördükleri için “oy verenler”
yanında “oy sayanlar” konusunda da çalışmalar yaptılar, yapmaya devam
ediyorlar.
***********************
Seçim Kanunu Niye Değişti?
Muhalefetin sandıklara sahip çıkma konusundaki kararlılığı ve
yaptığı çalışmalar, iktidarın sayım aşamasına çok güvenemeyeceğini
gösteriyor.
İktidar ortakları 6 Nisan 2022’de “Milletvekili Seçimi Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu” çıkardılar. Zaten adaletsiz
olan seçim mevzuatını tamamen muhalefeti sıkboğaz edecek şekilde
değiştirdiler.
Altılı Masa içindeki küçük partilerin milletvekili çıkarmasının
önünü kesmek için ittifak uygulaması kaldırıldı. Artık bir siyasi
partinin milletvekili çıkarabilmesi için yüzde 7’lik ülke barajını aşması
gerekiyor. MHP’nin yüzde 10’luk ülke barajına takılma ihtimalini ortadan
kaldırmak için ülke genelinde uygulanan baraj düşürüldü.
Daha da vahim olarak, İl ve İlçe Seçim Kurullarının seçiminde
uzun yıllardır sorunsuz uygulanan usul değiştirildi. Bu kurulların
tamamının “iktidara müzahir hakimlerden oluşturulacağı” gibi bir endişe
var.
Yapılan değişiklikler, Resmî Gazete’de yayınlanmalarının üzerinden
bir yıl geçmeden uygulanamıyor. Bu nedenle yeni düzenleme, 6 Nisan 2023’ten
itibaren uygulanabilecek.
İşte muhalefetin “erken seçim kararı alınacaksa 6 Nisan 2023
öncesine alınsın destekleyelim, yoksa seçim zamanında yani 18 Haziran’da
yapılsın” demesi bu yüzden.
***********************
6 Nisan Neden Önemli?
Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan iki dönem bu makamda kaldı. Anayasaya
göre 3. Dönem aday olamıyor. Ancak tek bir şartla, TBMM erken seçim
kararı alırsa aday olabilir.
Cumhurbaşkanı kararıyla erken seçime gidilirse Erdoğan
yine aday olamaz.
Anayasaya göre Erdoğan’ın şaibesiz, tartışmasız aday olabilmesi
için muhalefetin teklifi bir fırsat. Ancak anladığımız kadarıyla AKP ve
MHP seçimin 6 Nisan öncesine alınmasına sıcak bakmıyor. Belki de seçim
mevzuatında yaptıkları değişiklik uygulanmadan kazanamayacaklarını hesaplıyor
olabilirler.
Ancak 6 Nisan’dan sonrası yapılacak bir erken seçim için TBMM
kararı çıkmaz. Çünkü Cumhur İttifakının oyu yetersiz. 6 Nisan- 18 Haziran arasında yapılacak bir
seçimde ise, Anayasaya göre, Erdoğan aday olamaz.
O zaman iki ihtimal söz konusu: “Erdoğan kazanamayacağı bir seçime
girmez” diyenler haklı ise, anketlere göre kazanma ihtimali olmadığını
görecek olan Erdoğan “YSK aday olmamı Anayasaya uygun bulmuyor” diyerek
aday olmaktan vaz geçer.
İkinci ve daha güçlü ihtimal ise YSK –Anayasanın emredici
hükmüne açıkça aykırı da olsa– “Erdoğan’ın 3. defa adaylığına engel yok”
kararı verir. Erdoğan’ın adaylığının meşruiyeti tartışılır ama O buna pek
aldırış etmez.
Çünkü Erdoğan’ın yaptıklarından anlıyoruz ki O toplumumuzu
şöyle tanıyor:
İnsanlarımız batılı halklar gibi değil. Hak, hukuk, adalet gibi
soyut kavramlar ve ahlak, liyakat, fazilet gibi değerler yerine karnını
doyurana sadakati önceleyen, hafızası 2 aylık bir kitledir.
Ben bir vatandaş olarak, bizi böyle gören bir yönetim anlayışına
destek vermeyi kendi açımdan çok alçaltıcı bulurum.