Milletimizin bir kısmı “Osmanlı ile yüzleşilsin, Osmanlı hakkındaki yanlış bilgiler değiştirilsin, tarih kitapları yeniden yazılsın” diyor. Bu görüşe katılıyorum. Çünkü, yeni Türk devleti kurulurken, Meşrutiyet yönetiminden Cumhuriyet yönetimine geçilirken, yeni yerleştirilirken eski yönetim ve Osmanlı hakkında abartılı kötülemeler yapılmıştır. Aradan doksan yıl geçtiğine göre bu yanlışların hızla düzeltilmesi gerekir. Düzeltilmiştir de. Fakat milletimizin bir kısmının da Cumhuriyet ve Atatürk’le yüzleşmesi lazım. Çünkü, Atatürk ve Cumhuriyet hakkında vicdansızca yalanlar söylenmekte, yakıştırmalar yapılmaktadır.
Biz Türk milliyetçileri olarak tarihimizin her dönemini seviyoruz. Göktürkleri de, Karahanlıları da, Selçukluları da, Osmanlı’yı da seviyoruz. Atatürk’ü sevdiğimiz kadar Alparslan’ı da, Osman Gazi’yi de, Fatih’i de, Yavuz’u da, Kanuni’yi de seviyoruz. Biz bu konuda, Nihal Atsız’ın “Türk Tarihinde Meseleler” kitabında yaptığı”Osmanlı padişahlar büyük kahramanlar ve dirayetli padişahlar çıktığı gibi, deli, aciz ve korkak padişahlar da çıkmıştır, fakat hiç hain çıkmamıştır” değerlendirmesine katılıyoruz. Ayrıca, Abdülhamit’e ilk defa “Göksultan” diyen de, Atatürk’ü Samsun’aVahdettin’in gönderdiğini ilk defa söyleyen de büyük Türkçü Atsız’dır.
Atatürk’üSamsun’aVahdettin’in gönderdiği söylemine dört elle sarılan Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarına, şu soruyu açıkça soruyorum; Vahdettin niye Anadolu’ya Kazım Karabekir’i, Fevzi Çakmak’ı, Rauf Orbay’ı, Ali Fuat Paşa’yı, İsmet İnönü’yü görevlendirmedi? Sonra da niye Atatürk hakkında idam fermanı, niye valilere, kumandanlara yakalama emri çıkarttı, niye halkı Millî Mücadele aleyhinde yönlendirmek üzere “Heyet-i Nasiha” Nasihat Heyetlerini gönderdi, iç isyanları destekledi?
İçimizdeki bazı İngiliz ajanları, yıllardır milliyetçi ve dindar kesimde Mustafa Kemal’i, “İngiliz ajanı” olarak tanıtıyorlar. İstiklal Harbi’ni ve Cumhuriyet’i küçültmek ve kötülemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Mustafa Kemal, Çanakkale’de İngilizlere karşı savaşmadı mı, Ege ve Marmara bölgesine Yunanlıları sokan, onlara silah, istihbarat veren İngilizler değil mi? Padişah, damadı olan Sadrazam ve onları destekleyen bir çok aydın ve yazar İngiliz Muhibleri(Dostları) Derneğine katılıp saltanatı kurtarmak ve kendi rahatları için İngiliz Mandasını istemediler mi?
Neredeyse Mustafa Kemal’in Çanakkale’de savaşmadığını, Kurtuluş Savaşı diye bir savaşın yapılmadığını, hatta bir masal olduğunu söyleyecekler. Silahları elinden alınmış, dağıtılmış bir orduyu ve ümitleri kaybolmuş bir milleti yeniden derleyip toplayıp yeniden bir millî ordu kuran kim? Bu orduyu, kendinden sayısal ve silah yönünden güçlü olan Yunan ordusunun karşısına çıkaran kim? Unutmayalım ki, bu millî direniş gösterilmese, düşman İzmir’de denize dökülmese, Sevr uygulanacak ve ecdâtyadigarı bu vatan tamamen elimizden alınacaktı. Atatürk’ün önderliğinde milletçe yapılan bu mücadelenin kazanımları şunlar olmuştur: Vatan kurtarılmış, Hürriyet ve bağımsızlık kazanılmış, uluslararası câmia millî devletimizi tanımış,egemenlik, milli irade şahıstan halka geçmiş, Cumhuriyet kurulmuş, muasır medeniyetin imkanları yurdumuza taşınmış, Türkiye kısa zamanda bölgemizin ve çevremizin en modern ve saygın ülkesi haline gelmiştir.
Önceleri sadece din adamları tarafından bilinen dinimiz, Atatürk’ün teşvikiyle yapılan Kur’an tefsir ve mealiyle vasıtasız dinimizi öğrenmeye başladı. Cuma hutbeleri Türkçe okunmaya başlandı. Büyük zorluklar ve fedakarlıklarla kurulan yeni Türk devletinin kuruluş safhalarında yapılan mücadelenin bayram olarak kutlanması, ancak Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’ten menfaatleri haleldar olanlar ve onların çocukları rahatsız olabilir?
Kimin İngiliz ajanı olduğu sonradan ortaya çıktı. British Müzesi’ne hasta ruhlu bir Hürriyetçi ve İtilafçının “ölümümden 50 yıl sonra yayınlayabilirsiniz” diye emanet ettiği hatıraları, belki de birçok bölümü tahrif edilerek 50 yıl sonra birilerine verdiler. Atatürk aleyhinde çok çirkin iftiralarla dolu olan kitap yasaklatılarak el altından yüksek fiyatlarla satıldı ve basanlar köşe oldu. Yıllar geçince anladık ki, İngilizler kendilerine emanet edilen bu kitap Atatürk aleyhine tahrifatlar yapılarak piyasaya sürüldü. Aynı kişiler Osmanlıca sahte belgeler üreterek mütedeyyin ve mazbut bir insan olan Atatürk’ün annesini ahlaksız bir kadın olarak göstermeye çalıştılar, Ali Rıza Efendi’nin öz babası olmadığı yalanını yaydılar.
Burada itiraf ediyorum. Bu psikolojik harekatın bir dönem biz milliyetçiler bile etkisinde kaldık. Bu etkiden kurtulamayanların bir kısmı sonra ayrı bir parti kurdular. Ama biz sonra anladık ki, bu propagandayı yapanlar, Türk’ün ve Müslümanın dostu değiller. Çünkü Atatürk, bir imparatorluğun küllerinden yeni bir milli devletin doğuşunu ve insan haysiyetine en yakışır bir rejimin kuruluşunu sağlamıştır. Ama, şunu da biliyoruz, Atatürk de insandır, onun da zaafları ve hataları olmuştur. Ayrıca Atatürkçü geçinen bazı kesimler, sadece laiklik ilkesini öne çıkararak halkın dini hayatına aşırı mücadele ettiler. Bazı devlet görevlileri dindarlara zulüm derecesinde eziyet ettiler.
Atatürkçülüğü rozet takmaya, büstlere çelenk koymaya indirgeyenler, halka yukardan bakanlar, Atatürk’ün imajına en büyük kötülüğü yaptılar. Hele l940’lı yıllarda İsmet Paşa döneminde dindarlara uygulanan baskı, zirve yaptı. Ama bütün bu olumsuzluklar, Atatürk’ün bu millete kazandırdıklarını görmemizi engellememeli. Başı dik bağımsız bir Türk devleti kuran ve bize millî kimliğimizi kazandıran Mustafa Kemal Atatürk’tür. En büyük Türk milliyetçisidir. Unutmayalım ki, rejim değişikliklerinde bazı radikal kararlar ve uygulamalar gerçekleştirilir. Bu durumları yaşandığı günün şartları içinde değerlendirmek gerekir.
Son olarak diyorum ki, tarihimizi de, kahramanlarımızı da, kültürümüzü ve edebiyatımızı da bir bütün olarak görmeli ve hepsini sevmeliyiz. Ayırım yapmamalıyız. O zaman birlik ve beraberliğimiz güçlenir. Millî bayramlar, yeni yetişen nesillerin millî ruha ve duygulara sahip olması, geçmişte yaşanan fedakârlıkları, çekilen sıkıntıları unutmaması için kutlanır.
Milli bayramların kutlanmamasını düşünenlere söyleyeceğim son söz şudur: Atatürk İstiklal Harbini kazandı, yeni ve modern bir Türk devleti kurdu, milli iradeyi iktidar yaptı. Ancak istiklâlimizi kaybeder, Türkün adını tarihten siler ve yabancı diktatörlere bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi devredersek, o zaman milli bayramlarımızı kutlamanın da bir mânâsı kalmaz. Aklımızı başımıza toplayalım, Türk devletlerini, Türk büyüklerini karşı karşıya getirip birini tutup diğerini atmayalım. Oyuna gelip Atatürk düşmanlığı yapmayalım. Yapanları da hoş karşılamayalım.