Osmanlı Hekimlerine Göre Sağlıklı Gıdalar…Prof. Dr. AYTEN ALTINTAŞ Anlatıyor.

135

Oğuz Çetinoğlu: Günümüzdeki sağlık uzmanları, özellikle kırmızı et
konusunda katı davranıyorlar. Osmanlı hekimlerinin konu ile alakalı görüşleri
nasıldı?

Prof. Dr. Ayten
Altıntaş:
Osmanlı hekimleri, etin vücut için en faydalı gıdalardan biri olduğu
konusunda hemfikirdirler.

Çetinoğlu: Sınırlama söz konusu
mu?

Prof. Altıntaş: Sınırlamadan
çok etin kalitesi üzerinde duruluyor.

Çetinoğlu: Kaliteli etin vasıfları nelerdir?

Prof. Altıntaş: Etlerin
sağlık için en iyileri de tespit edilmiştir. Birinci sırada erkek koyun eti
gelir. Daha sonra sırası ile sütten kesilmemiş buzağı, kuzu ve oğlak etleri
insan tabiatı için uygun iyi gıdalardandır. İyi etin diğer şartları da hekimler
tarafından bildirilmektedir. Öncelikle hayvanın haşarılıkla ve öksüzlükle
büyütülmemiş olmasına dikkat çekilir. Uzak yerden sürülüp kahırla gelmiş ise
bir kaç gün dinlenmeden kesilmemesi gerekir. Kesilecek hayvan dövülüp kahır
görmüş olmamalı, bilgisiz çobanlar elinde yaramaz ot otlayıp eti harap olmuş
olmamalıdır. Çok zayıf ve çok yağlı hayvan olmamalıdır. İyi et için hayvanın
kesildiği bıçak bile önemlidir. Hekimler Çingene bıçağı denen kör bıçakla
kesilmemesi gerektiğini yazarlar. Kesilen hayvanın derisi derhal çıkarılmalı,
hayvanın içerisindekiler karnındakiler derhal boşaltılmalıdır ki kokusu ete
geçmemelidir.

Koyun, kuzu, oğlak etlerinden sonra gelen etler; İyi
beslenmiş tavuk eti,  keklik, sülün
etleridir. Balıketinin iyisi tatlı su balığıdır. Temiz topraklı, taşlı
akarsularda tutulan ufak balıkların etleri iyi etler arasındadır, tercih
edilir.

Çetinoğlu: Koyun veya sığır… Hayvanın hangi bölgesindeki etin iyi
olduğu hususunda da tavsiyeler olmalı…

Prof. Altıntaş:
Etin iyisi, kemiğe yapışmış olan kısımdır. Hayvanın çok hareket eden
kısımlarının etleri iyidir. Böyle kısımlar semiz olur. Hayvanın kol ve bacak
tarafındaki etlerden sonra boyun eti, ondan sonra kaburga tarafı iyidir. Hayvan
yan yatar dolayısı ile bu durum da hareket sayılır ve kaburga tarafı da iyi
ettir. Bütün bu şartlara uygun olan etlerin vücut için yararlı iyi gıda olduğu
belirtilir. Fakat dikkati çeken şey böyle bir etin değerinin bile ekmekten daha
aşağıda olmasıdır. Bunu şöyle fâde ederler: ‘Bu dediğim vasıfla olacak etler cüz’i bedendir. Et kuvvet bakımından
ekmekten aşağıdır, verdiği kuvvet bir buçuk kilo et ancak bir ekmek kadardır
.’

Çetinoğlu: İyi gıdaların
üçüncü sırasına neyi koyuyorlar?

Prof. Altıntaş: Osmanlı
hekimlerine göre ekmek ve etten sonra gelen iyi gıda tereyağıdır. ‘Sâde yağ’ da tereyağın eritilmesi ile
hazırlanmıştır. Sütten veya yoğurttan yapılmış tereyağı beden için faydalı
gıdaların başında gelir. Tereyağın hemen yanında yumurta yer alır. Yumurta da iyi
gıda olarak kabul edilen besinlerdendir, tek şartı rafadan yumurta olarak
pişirilmelidir. Bunlar latif, hafif gıdalardandır.

Çetinoğlu: Meyvelere de bakabilir miyiz Efendim?

Prof. Altıntaş: Meyvelerden
iyi gıda olarak kabul edilen yalnızca üzüm ve incirdir. Bu iki meyve insan
tabiatına uygun olup vücudun kuvvetini artırır ve onu besler. Fakat bunlar için
de özel şartlar vardır. Yaş meyve olarak üzüm için olgunlaşmış, iyice olmuş,
sonra toplanmış ak, iri taneli sulu tatlı üzüm olması tavsiye edilir. Yalnız
şartı toplandıktan sonra birkaç gün bekletilmiş olmalıdır. Üzüm toplandıktan
hemen sonra yenilmez mutlaka birkaç gün bekletilmeli daha sonra yenmelidir.
İncir için istenen şart tamamen olgunlaşmış, iyice olmuş incir olmasıdır.

Bu şartlardaki üzüm ve incir insan tabiatı için en faydalı
iyi gıdalardandır.

Taze meyvelerden nar da iyi gıdadır. Fakat nar mayhoş
olmalıdır. Tatlı veya ekşi nar iyi değildir. Mayhoş nar dedikleri ne gayet
ekşidir, ne gayet tatlıdır bu seçilmelidir. Narın arkasından elma ve armut
gelir. Elma tatlı olmalı fakat çok hafif ekşisi olmalıdır. Hekimler bunu ‘yedide bir ekşisi ola’ diye târif
ederler. Armut lâtif sulu olmalıdır. Bütün meyveler mevsiminde yenmelidir. Çok
önemli bir husus da meyveleri ağacından toplandığı zaman hemen yememektir.
Birkaç gün bekleyip yemelidir.

Çetinoğlu: Bal hakkındaki düşünceler ne merkezdedir?

Prof. Altıntaş:
Bal da iyi gıdalardandır. Bal ak bal olmalı ve ateş görmemiş olmalıdır.
Petekten taze olarak alınmış bal iyidir. Baldan sonra iyi gıda sırasında
kurutulmuş yemişlerden kızıl üzümle kabuğu soyulmuş badem ve kuru incirle ceviz
içi tavsiye edilir.

İyi gıdaları acıkıldığı zaman vaktinde yemelidir. En iyisi
acıkıldığı zaman iyi gıdalara erişebilmeli ve bu gıdaları yemelidir. Acıkıldığı
zaman iyi gıda bulunmazsa çaresiz diğer gıdalar yenilir.

Çetinoğlu: Başka bir mevzua geçmeden önce iyi gıda ile alakalı
değerlendirmenizi lütfeder misiniz?

Prof. Altıntaş: Yemek-içmek
meselesi Osmanlı hekimleri için çok önemli bir konudur. Hekimin birinci görevi
insanlara sağlıklı hayat konusunda bilgilendirmek bu konuda kurallar koymaktır.
Sağlıklı yaşamak için yenilenlerin gıda niteliğinde olması gerekir. Gıda konusu
çok ciddî ve o zamanki bilgilere göre ince bir meseledir. İnsan bedenine
alınınca kan yapıp onun yaşaması için önemli olan maddeleri sağlaması lâzımdır.
Uzun yılların tecrübesinden geçmiş bu bilgiler gıda ile devâyı ayırır. Çünkü
gıda özelliğinde olan yiyecekler vücutta zararlı bir madde bırakmaz ve bedeni
besler, bedene uyumludur. Devâ niteliğinde olan yiyecekler ise bedene bir ilaç
olarak etki eder, kana bedenin sağlığına etki eden maddeler verir. Bu maddeler
bedenin sağlık açısından düzenini bozar ve istenmeyen maddeleri doğurur.

Bu sebepten hekimlerin gıda ve devâyı çok iyi ayırt etmesi
ve bu bilgileri insanlara bildirmesi gerekir. Öyle de yapılmıştır. Bu bilgiler
insanlara öğretilmiş ve bizim geleneğimize de işlemiştir. Hangi gıdaların nasıl
yeneceği, nelerle beraber yenmemesi gerektiği bilgisi herkes tarafından kabul
edilir ve uygulanır bilgilerdi.

Bu bilgilerin yanı sıra hekimler yeme-içme düzenini, hangi
mevsimlerde hangi gıdaların alınması gerektiği, hangi yaşlarda hangi gıdalarla
beslenilmesini saptamışlardı.

İyi gıda ile beslenmek hem bedenin hem de ruh sağlığı için
önemli idi. Osmanlı hekimi hastalıklarda öncelikle hastanın yediği yiyeceğini
kontrol altına alır ve düzeltirdi.

Çetinoğlu: Çok teşekkür ederim Efendim.

 

 

 

Prof. Dr. AYTEN ALTINTAŞ:

İstanbul
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunudur. 1975 yılından beri tıp tarihi
çalışmaları içindedir. 1980 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi kadrosuna
geçmiş, 1982 yılında Doktor, 1988 yılında Doçent, 1996 yılında Profesör
unvanını almıştır.

Tıp tarihi
dışında ‘tıpta etik’ de diğer bir uzmanlık alanıdır. Altıntaş araştırmalarını
öncelikle ‘Türk tıp eğitimi’ konularında yoğunlaştırmış, daha sonra ‘
Osmanlı tıbbında tedâvi’ konusuna ağırlık vermiştir. Gül ile ilgili kitapları, bu
çalışmaların ürünüdür.

Kitap hâlinde ayınlanmış eserleri:

Yadigâr: Tabîb İbn-i Şerîf , Yâdigâr; 15. yüzyıl Türkçe
Tıp kitabı Yâdigâr-ı İbn-i Şerîf: Yerküre Yayınları. İstanbul,  2 Cilt. (Proje Danışmanı olarak  2003 – 2004 
Cilt)

Türk Tıbbının Önemli Adımları: (Prof. Dr. Hüsrev Hatemi
ile birlikte) İstanbul, 2006.

Gül, Gülsuyu / Tarihte, Tedâvide ve Gelenekteki
Yeri:
İstanbul, 2007. (İkinci Baskı: 2010
Gülbirlik)

Gül / İlaçların En
Güzeli:
Hayy Kitap, İstanbul, 2009.

Rose,  Rose Water, Historical, Therapeutic and
Cultural Perspectives:
Maestro Publishing,
İstanbul, 2010.

Dünden Bugüne Türkiye
Tıp Akademisi:
Maestro Yayıncılık, İstanbul Aralık 2010.

Hastahaneden Fakülteye
Cerrahpaşa
: 44.Yıl Hâtırâsına. İstanbul, 2011.

Araştırma
makaleleri, kongre bildirileri ve kitap bölümleri dâhil olmak üzere 125 ilmî
yazısı vardır. En büyük amacı bu ilmî çalışmalarının insana ulaştırılması,
günlük hayatta yer bulmasıdır.

Prof. Dr.
Ayten Altıntaş evli ve iki çocuk annesidir.

Önceki İçerikDinbazlık Irkçılık
Sonraki İçerikSuriyeliler ve Afganların kıyafetleri hakkında!
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.