Osmanlı Devleti’nin İflası ve Bugün

103

31 Mart Yerel Seçimlerinden sonra, Ülkemizin birçok belediyesinde ortaya adeta dökülen israf ve doğal olarak bu israfın sonucu olan BORÇLARIN, akıllara durgunluk verecek dereceye ulaştığını görüyoruz.

Bu durumda, bu ülkenin borçlarının ve cari açığının artık, sürdürülemez boyutlara geldiğinin en önemli nedenlerinden birisi, orta yere serilmiş bulunmaktadır.

Durum böyle olunca, elbette, geçmiş yaşananlarla karşılaştırmak ve daha önce yaşananların neden bugün de yaşandığını anlamak için sorgulama yapmak gerekiyor.

Osmanlı Devleti, 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması’ndan sonra, artık, aciz, zayıf, güçsüz, geri ve yardıma muhtaç hale geldiğini anladı. Bunun için, özellikle, III. Selim’le birlikte yenileşme hareketlerine başladı. Bu yenileşme hareketleri içinde en önemli konular arasında, ebette, malî disiplin ve ekonomik yapılandırma başköşede oturacaktı. Bunun için de, 1800’lerin başından itibaren olağanüstü gayretler sarf edildi. Birçok Avrupa tarzı yenilikler getirilmeye çalışıldı. Şu an bunların ayrıntısına girmeye gerek görmüyorum.

Ancak, ne hikmet ise, aynı yüzyılın içerisinde, israf ve lüks hayat önceki dönemlerden, yüzlerce kat fazlası ile yaşamaktan da devlet yönetimi geri kalmadı.

Düşünebiliyor musunuz? İstanbul’daki bilinen büyük sarayların, Topkapı Sarayı hariç, hepsi, 19. Yüzyılın içerisinde yapıldı ve yenilendi. Yıldız Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Çırağan Sarayı bu örnekleri oluşturuyor.

Dolmabahçe Sarayı’nı unuttuğumu düşünenler olabilir. Bakın! Devlet, ilk Dış Borçlanmasını 1854 tarihinde yapmak zorunda kalıyor. Bunun yanında, Dolmabahçe Sarayı gibi dünyanın en pahalı saraylarından birini, yani Dolmabahçe Sarayı’nı ise, 1856 yılında yapıyor. Harem Bölümünde som altın karyola ve elbise dolabı olan sultan odası bile var.

1854 yılından itibaren lüks hayat ve olağanüstü israf artarak devam ettiği için, dış borçlanma da, buna bağlı olarak artarak devam ediyor. Aradan geçen 20 sene sonunda, Devlet, 1875 yılında borçlarını ödeyemeyeceğini, bir ödeme planı yapılması gerektiğini ilan ediyor, yani hukukî ve ekonomik tabirle MEMORANDUM ilan ediyor. Yapılandırmaya rağmen, israf ve lüks durmadığı için bu plan da işe yaramıyor ve 1881 Muharrem ayında, devlet iflas ettiğini dünyaya ilan ediyor. Bunun üzerine, alacaklılar alacaklarından vazgeçmeyeceğine göre, Düyun-u Umumiye kurulup, devletin en önemli gelirlerine el konuyor.

Osmanlı Devleti’nin Ekonomik iflas tarihi kısaca budur.

Yazının başında belirttiğim, Osmanlı’da yaşanan israf, lüks hayat bugün de var mı?

Yok diyen, belediyelerden dökülenlere baksın.

Yok diyen, Ankara’daki saraya baksın,

Yok diyen, betonlara dökülen paralara baksın.

Yok diyen, devlet kurumlarına alınan arabalara baksın.

Yok diyen, yaşanan yolsuzluklara baksın.

Yok diyen, Meclis’in bütçesine baksın.

Yok diyen, Diyanet’in bütçesine baksın.

Bunlar çok küçük örnekler.

1854-1881 arasında ne oldu ise, bugün de o olmaz diyen varsa, ben yanılmaya hazırım.

Gemi, batmasın isteniyorsa, KÜLFETTE ORTAKLIK, NİMETTE TEKLİK olmaz.