Osmanlı – Cumhuriyet Maçı ve 20 Ocak 1990

79

Bazı sözde aydınlarımızın içine düştükleri çelişkilerden birisi Türk Tarihine bir bütün olarak bakamamaktır. Göktürklerden Selçukluya, Osmanlıya ve Cumhuriyete kadar devlet ve millet aynıdır ve devamlılık vardır. Devlet de millet de ithal edilmemiştir. Ancak farklı dönemlerde farklı siyasi rejimler ve yönetimler söz konusudur. Padişahlık dönemi de diktatörlük değildir. Bugün bazıları tek adamlığa soyunmuş olsalar da… Oysa Osmanlı’da bugünkü kuvvetler ayrılığına benzer bir sistem vardır. Kadıya ve Şeyhülislama müdahale kolay kolay genellenemez.

Türkiye Cumhuriyeti gecekondu bir devlet değildir. Türk tarihini 1923 ile başlatmak eksik bir bakış olduğu gibi; 1923 sonrasını yok saymak da çok yanlış ve maksatlı bir anlayıştır. Türk tarihini Osmanlı ve Cumhuriyet rekabeti şeklinde değerlendirmek toplumu kamplaştırıcı bilim dışı bir zorlamadır. Ankaraspor Kulübünün ismini Osmanlıspor yapma gibi örnekler ne Cumhuriyeti aşağılar, ne de Osmanlı’yı yüceltir. Bu yanlışı yaparak küçülenler ve Cumhuriyeti “reklam arası” olarak görenler, sadece bazı eczacılar arasında değil; sosyal bilimciler arasında da görülmektedir.

Milli Mücadelenin tacı olan Cumhuriyet’e saldırarak Osmanlı’yı yüceltemez; olsa olsa Anadolu’dan kovduğumuz emperyal güçleri sevindirir ve yeniden ümitlendiririz. Geliniz milli davaları birlikte kucaklayalım. Her dönem kendi içinde artı ve eksileri ile tartışılabilir. Önemli olan Türk tarihinin hiçbir döneminde utanılacak sayfaların olmamasıdır. Tarihi ile hesaplaşması gerekenler, geçmişlerinde insan hakları ihlalleri, katliamlar, soykırımlar, renk ve ırk ayrımı olan bazı Batılı ülkeler, Çin ve dünün Sovyetler Birliği’dir. Sözde bilim ve siyaset soytarılığı yapanlar, yanlış adreste hesaplaşma arayışındadırlar. Siyaset ciddi itibarlı ve kalite gerektiren bir iştir. Önüne gelen sadece cebine güvenerek bu işe soyunursa; Osmanlı ile Cumhuriyeti, laiklik ile dini çatıştıracak gafiller ortaya çıkar.

Bugün gelişme olarak ortaya çıkan değişme sürecinde, ne Osmanlı’nın yükseliş, duraklama veya çöküş dönemlerine geri dönebiliriz; ne de Cumhuriyetimizin ilk dönemlerine.  2015’i yaşıyoruz. Milletvekilliği imkânlarını ve dokunulmazlığını kullananlar onun sorumluluğunu da hissedebilmelidirler.

19 -20 Ocak 1990 tarihinde Bakü’de şehit edilen Azeri kardeşlerimiz unutulmamalı ve unutturulmamalıdır. Bu olay Rus tarihinin Gorbaçov dönemindeki kara lekelerinden birisidir. Çöken Sovyetler Birliği askeri birlikleri gerek Azerbaycan’ın, gerek diğer Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını önleyebilmek ve gözdağı verebilmek için Bakü sokakları tanklarla işgal edilmişti. 147 kardeşimiz şehit olmuş, 744’ü de yaralanmış ve birçok kişi tutuklanmıştı. Gorbaçov’un alnındaki leke Sovyetler Birliği tarihindeki katliamların bir işaretidir. Bakü’de sivil halkı ezen Rus tankları, 1956’da Budapeşte’de, 1968’de Prag’da Rus işgalini protesto eden ve halkı ezen tanklardır. Bu müdahaleler sosyalizmi kurtarmak için yerli işbirlikçilerin daveti ile gerçekleşmiştir. Devrimci merkez olarak Sovyetler Birliği bu müdahaleleri tabii bir hak olarak görüyordu.

Tarihin çarkını geriye çevirip kayıpları geriye getiremeyiz. Ancak Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri, Türk’e yapılan bütün soykırımları belgelendirmeli, Türkçe ve yabancı dillerde CD’ler hazırlanmalıdır. Genç nesiller yakın tarihlerini bilebilmeli, barış ve kardeşlik masallarıyla cahil bırakılmamalı, geleceğe sahip çıkılmalıdır. Artık ülkeler -Karabağ hariç- işgal edilmeden tanınmaz hale getirilmekte, kuruluş amaçları ile yabancılaştırılmaktadır. Türk Cumhuriyetleri 20. Yüzyılın sonunda hızlanan küreselleştirme sürecini, Dünya’yı tek patron olan küresel gücün çıkarlarına uygun yeniden şekillendirme tezgâhlarını fark edebilmeli ve gereken hazırlıklar yapılabilmelidir. Yaşanan acı tarih ve geçirilen zor ve bunalımlı dönemlerden sonra rahat ve gevşeme yanlış sonuçlar doğurabilir. Bağımsızlık ilanı yetmiyor; onu korumak ve güçlendirmek ve yaşatmak da gerekiyor. Onu koruyacak ve geleceğe taşıyacak olan genç nesillerin milli şuurlu ve bilgili yetiştirilmeleri şarttır. Gençlerin sadece teknolojiye uyumu da yetmiyor.

Küreselleştirme, tek taraflı şartlandırma, küresel gücün hayat tarzını sanat dalları ve başta sinema olmak üzere yoğun propaganda ile yürütülmektedir. Artık ideolojik çatıştırmalar yerini sosyal dokuyu bozan etnik tuzaklara ve mezhep çatıştırmalarına bırakmıştır. Türk Cumhuriyetleri bugün Türkiye’nin karşılaştığı sorunlarla 10-15 yıl sonra yüz yüze gelebilirler. Küreselleştirme eğitim ve öğretim programlarında bilhassa okutulmalıdır.

 

Önceki İçerikSuriyeden Çıktık Yola
Sonraki İçerikVaralım Ankara’ya!
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)