Oruç Cehenneme Karşı Bir Kalkandır

72

 

Ramazan-ı şerif; Kur’an-ı Kerim’in indirildiği Kadir Gecesi; oruç, teravih, mukabele, fitre-zekât, itikâf gibi ibadetleri;  iftar ve sahur gibi hususiyetleri ile mü’minlere manevî seviye kazandıran bir okul gibidir. Ramazan ayına mahsus bu ibadetlerden olan oruçtan biraz bahsedelim.

Ramazan ayında yerine getirilmesi gereken, bu aya mahsus ibadetlerin başında İslâm’ın beş temel esasından birisi (Buharî, İman, 1, 2) olan oruç gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız (takvaya ermeniz) için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183) buyrularak orucun farz kılındığı bildirilmiş, diğer ayet-i kerimelerde ise “Oruç, sayılı günlerdedir” (Bakara, 2/184) ve “…Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin…” (Bakara, 2/185) buyrularak, orucun Ramazan ayında tutulması gerektiği belirtilmiştir.

Ramazan orucu, Müslüman, akıllı, erginlik çağına gelmiş, oruç tutmaya gücü yeten ve mukim olan her mü’min üzerine farzdır. Ramazan ayında (hastalık, yolculuk, kadınların özel halleri gibi) mazereti olmaksızın oruç tutmamak bir Müslümana yakışmaz. Özürsüz olarak oruç tutmayan kimse, dinî vecibeleri hafife aldığından, Ramazan ve oruca karşı saygısızlık ettiğinden dolayı büyük günah işlemiş olur. Peygamberimiz mazeretsiz olarak Ramazanda bir gün oruç yiyen kimsenin ömür boyu oruç tutsa da o günün borcunu gerçekten ödemiş olmayacağını ifade etmiştir. (Diyanet İlmihali, c.1, sh. 413)

Oruç, ilâhî emirlerin en meşakkatlisidir.  Bundan dolayı Yüce Allah’ın özel iltifatına mazhar olmuştur. Bir hadis-i kutside Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Âdemoğlunun her ameli kendisi içindir, yalnız oruç hariç. Çünkü o, benim içindir. Onun mükâfatını da ben vereceğim.” (Buhari, Savm, 2, 9)

Hz. Peygamber (s.a.s.) de orucun mükâfatıyla ilgili şöyle buyurmuştur: “Cennette bir kapı vardır ki, ona ‘Reyyan’ denilir. O kapıdan kıyamet gününde ancak oruç tutanlar girerler. Onlardan başka hiç kimse giremez. Oruç tutanlar cennete girdiklerinde bu kapı kapanır, hiçbir kimse oradan giremez. Bu kapıdan giren ebedi olarak susamaz.” (Buharî, Savm, 4) Başka bir hadis-i şeriflerinde ise; “Bir kimse Ramazanın faziletine inanarak ve mükâfatını umarak oruç tutarsa geçmiş günahları bağışlanır” (Buharî, Savm, 6; Müslim, Sıyâm, 203) buyurmuştur.

Orucun farz kılınmasının asıl hikmeti, nefsi terbiye ederek Allah’a karşı gelmekten sakınmak, böylece kulun ilâhî emirlere tam teslimiyetini sağlamaktır. Nitekim orucun farziyyetini bildiren ayette, Allah’a karşı gelmekten sakınmanız (takvaya ermeniz) için…” (Bakara, 2/183) buyrulmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s.) de, “Oruç cehenneme karşı bir kalkandır” (Buharî, Savm, 2; Müslim, Sıyam, 30) buyurarak orucun günah işlemeye karşı mü’minleri koruyucu özelliğini haber vermiştir.

Oruç; nimetlerin kıymetini bildirerek Cenâb-ı Hakk’ın lûtuflarına karşı şükran duygularını kuvvetlendirir. Ayrıca, yoksulların hallerini düşündürüp onlara merhamet ve şefkat göstermeyi öğretir, toplumda yardımlaşma ve dayanışmayı sağlar.

Oruç, irade eğitimidir.  Oruç sayesinde, Müslüman, haram ve şüpheli şeylerden uzaklaşmayı öğrenir. Oruç; insana her hâlükârda sabretmeyi ve nefsine hâkim olmasını öğretir. Oruçluyken öfkeden ve orucun faziletine zarar verecek davranışlardan sakınmak gerekir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Hiçbiriniz oruçlu olduğu gün, çirkin söz söylemesin ve kimse ile çekişmesin. Eğer biri, kendisine söver veya çatarsa; ‘ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin (ona uymasın).” (Buhârî, Savm, 9)

Oruç; mü’mini güzel ahlâk sahibi yapar. Zira makbul bir oruç, takva duygusuyla tutulan, insanı günahlardan alıkoyan bir oruçtur. Nitekim bir hadis-i şerifte: “Kim yalan konuşmayı ve yalanla iş yapmayı terk etmezse, Allah o kimsenin yemesini-içmesini bırakmasına kıymet vermez” buyrulmaktadır. (Buhârî, Savm, 8)

Oruç, insan için en güzel bir sıhhat kaynağıdır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde; “Oruç tutunuz ki, sıhhat bulunuz!” (Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, c. 2, s. 33) buyurmuştur.

Görüldüğü gibi orucun maddî-manevî, ferdî ve toplumsal pek çok faydası bulunmaktadır. Bu zor ve meşakkatli ibadeti sırf Allah rızası için yerine getirenler, onun feyz ve bereketinden istifade ederler, oruç sayesinde günahları bağışlanır ve gönül huzuru içerisinde sevinç ve mutluluk günü olan bayrama ulaşırlar.