Oğuz Çetinoğlu: ‘Tek elin nesi
var? İki elin sesi var’ şeklinde güzel bir özdeyişimiz var. Bunun iktisâdî
hayata yansıması ‘ortaklık’ şeklinde
oluyor. Bugünkü sohbetimizin konusu, ‘Ortaklık
kültürü’ olsun. Konu hakkındaki genel değerlendirmenizle başlayabilir
miyiz?
Prof. Dr. Ersin Nazif
Gürdoğan: Ortaklık kültürü zengin olan toplumların, ürün, hizmet ve bilgi
üretme güçleri büyük olur. Çünkü ortaklık yapmasını bilenler, hayatın her
boyutunda yardımlaşmasını bilirler. Karşılıklı dayanışma içinde ortaklık yapanlar,
hiçbir zaman fakir düşmezler. Dünyanın her yerinde, ortaklık şemsiyesi altında
güçlerini birleştirenler, yardım edilenler değil, yardım edenler olurlar.
Çetinoğlu: Meseleye İslâmî açıdan bakabilir miyiz?
Prof. Gürdoğan: Müslümanların
târihinde, en çok bilinen ve büyük ölçüde kabul gören en eski işbirliği biçimi,
kâr ve zarar ortaklığıdır. Söz Konusu ortaklıkta, bir ortak nakit sermâye, diğer
ortak da bilgi, tecrübe, emek ve mahâret sermâyesiyle yer alır. Ortaklar kâr
bölüşümünde payların belirlenmesine birlikte karar verirler. Zarar edildiğinde,
biri parasını, diğeri ekmek ve zamanını kaybeder.
Çetinoğlu: Bilinen bir örneği var mı?
Prof. Gürdoğan: Hz.
Peygamber’in eşi Hz. Hatice ile yaptığı işbirliği, bir kâr ve zarar
ortaklığıdır.
İktisat Tarihçisi Prof. Dr. Murat Çizakça’nın her fırsatta
vurguladığı gibi. Mudarebe ortaklığı*, ortaklık kültürünün omurgasını
oluşturan, kâr ve zarar ortaklığıdır. Amerika’da Silikon Vadisi’nde başarıyla
uygulanan, ‘Microsoft’ları ve ‘Google’ları ortaya çıkaran ‘Risk Sermâyesi
Şirketleri*’, kâr ve zarar ortaklıklarının, yeni yüzyılındaki uygulamalarıdır.
Çetinoğlu: Ortaklıkların ‘olmazsa
olmaz şartı’ nedir?
Prof. Gürdoğan:
Târihin her döneminde, ortaklık yapmasını bilenlerin gücü, güneş gibi, bütün
insanlara âdil davranarak, kimseye haksızlık yapmadan, paylaşmasını
bilmelerinden kaynaklanır. Ortaklıklar, çalışanları, müşterileri, tedârikçileri
ve ortaklarıyla bir insan bedeni gibi, birbirinden ayrılmaz, karşılıklı iletişim
ve etkileşim içinde bir bütündürler. Ortaklığın sağlıklı olabilmesi için, hem
kârlar hem de zararlar, âdil bir biçimde paylaşılmalıdır.
Adâlet odaklı bir ortaklıkta, ortakların üstünde görünmeyen
bir ortağın eli vardır. O el, Allah’ın elidir. Allah en büyük sermâyeleri adâlet
olan ortaklıkların, gören gözler, karar veren akılları, risk almada sağduyuları
ve geleceği öngörmede sezgileri olur.
Ortalıklarda başarıyı kendilerinden bilenler, tükenmez bir
zenginliğe sâhip olurlar.
Herkese güç verenler, kendilerini yok sayanlardır. Medeniyet
ortaklık yapmasını bilmektir. Ortaklık hayattır. ‘İslâm dünyaya muharebe
yoluyla değil, mudârebe yoluyla yayılmıştır.’
Çetinoğlu: Hıristiyan batı âleminde durum nasıl?
Prof. Gürdoğan: Aydınlanma
döneminden bu yana, bütün dünyayı etkileyen pozitivist değerler*, yeni yüzyılda
çekiciliğini büyük ölçüde kaybetti. Artık ekonomi başta olmak üzere, hiçbir
ilim dalının değerden bağımsız olduğu düşünülmüyor. Dünyanın önde gelen
üniversitelerinde, ekonominin ilkeleriyle mukaddes kültürün değerlerinin
çatıştığına ilişkin tezler geliştirme dönemi kapandı. Toplumların fakirliğini,
mukaddes değerlere bağlayan yönetimler, iktisâdî alanda büyük bir başarısızlığa
uğradılar.
Yirmibirinci yüzyılın başında, iktisâdî gelişmenin, toplumların
yüzyılların içinde oluşan mukaddes değerlerine dayandıkları görüldü. Ekonomiyi
mukaddes değerlerden soyutlayan toplumlarda, ortaklık kültürü zenginleşerek,
yeni boyutlar kazanamaz. Dünyanın her ülkesinde ortaklık köklü değerlere,
ekonominin üretim gücünü artırmada ortaklıklara dayanır. Ekonomiyi ortaklıklar,
ortaklıkları da paylaşmasını bilen ortaklar ayakta tutarlar.
Çetinoğlu: Başarının ‘sihirli’
denilebilecek bir anahtarı var mı?
Prof. Gündoğan: Toplumların
ürün, hizmet ve bilgi üretme gücünü büyütmede, küçük birikim sâhibi herkesin
pay alabileceği, çok sayıda ortakları olan kuruluşların vazgeçilmez bir yeri
vardır. Dürüstlüğün en önemli sermâye olduğu ortaklıklarda, iki kere iki dört
değil, yedidir. Hangi alanda olursa olsun, kaynaklarını birleştiren ortaklar,
bir araya geldiklerinde, tek başlarına ürettiklerinden mutlaka daha fazlasını
üretirler. Anadolu’da sürekli vurgulandığı gibi: ‘Birlikten güç doğar’
Yıldan yıla hem iç hem de dış ticaret hacminin gelişmediği
toplumlarda, hiçbir alanda üretim gücünü büyütmek mümkün değildir. Üretim
gücünü büyütmenin yolunu, tüketmek için değil, üretmek için bir araya gelen
ortakların, kurdukları ortaklıklar genişletir. Ortaklık kültürü hem kârı, hem
de zararı paylaşmasını bilenlerin elinde yeni boyutlar kazanır. Ortaklıkta risk
almayanlar, ne büyürler, nede küçülürler.
Ortaklıklarda ortaklar ‘tüketen
el’ olmak için değil ‘üreten el’
olmak için bir araya gelirler. Dünyânın her yerinde toplumların iktisâdî yapısı
ve kültürel dokusunu dönüştürenler, tüketimde değil, üretimde yarışanlardır.
Ortaklık yapmasını bilenler, hiçbir zaman üretim güçlerini kaybetmezler. Çünkü
güzel ürünleri güzel bir biçimde üretmek için, bir araya gelen ortakların,
yollarını aydınlatan ‘Görülmeyen Ortak’ları
vardır.
Ortaklıkta başarının sırrı, ‘art niyetli’değil, ‘iyi niyetli’ olmakta gizlidir.
Ortaklıkta kâr ve zarar niyetlere göre değerlendirilir.
………………….
*müdarebe ortaklığı: Bir tarafın
sermaye koyması, diğer tarafın işletmeyi üstlenmesiyle kurulan kâr paylaşımı
esasına dayalı ortaklığı ifâde eder.
*risk sermâyesi
şirketleri:
Yatırımcıların uzun vâdeli büyüme potansiyeli taşıdıkları düşünülen başlangıç
şirketleri ve küçük işletmeler için sağladığı finansmandır. Sermaye
piyasalarına girmeyen yeni başlayanlar için teşebbüs sermayesi önemli bir para
kaynağıdır.
*pozitivist
değerler:
Deney ile ispatlanmamış her şeyi reddedenlerin kabul ettiği değerler.
Pozitivizm olayları ve olayların kanunlarını deney ve gözlem vasıtasıyla
araştırmayı konu edinir. Dînî ve metafizik bilgilerle ilgilenmez.
Prof. 1945 yılında Eskişehir’de doğdu.
Gürdoğan’ın yayınlanmış kitapları:
1-Üretim Planlamasında Doğrusal
|
Herkese güç verenler, kendilerini yok sayanlardır.