Orta Çağ’da Türk-İslam Düşünürlerinin Devlet Anlayışları

134

Orta Çağ gerek İslamiyet açısından gerek Hıristiyanlık açısından olsun her iki din bakımından da son derece verimli bir çağdır.

Kiliselerin otoritelerinin artması, feodal yapıların güçlenerek
merkezi otoriteleri sarması ve kralların gelişen bu gidişat karşısında
bir şey yapamamaları kiliseler etkisindeki feodal devletleri ortaya
çıkarmıştır. 1000’li yıllarda papaların kralların önlerinde haçlı
seferlerine katılmaları bunun en güzel örneğidir. Aynı şekilde haçlı
seferlerinin ne amaçla düzenlendiklerine bakarsak yine kilisenin büyük
etkisini görürüz…

İslamiyet’in yayılmaya başladığı dönemlerde, gerek peygamber gerek
halifeler döneminde yapılan her tür iş, din çerçevesindedir ve din
yaşamda ilk sırayı almıştır. Ülkelerin yönetimlerini ellerinde
bulunduranlar, halifenin etkisindeki sultanlardır yada halife olabilmiş
sultanlardır. Anlaşılacağı gibi belli bir hiyerarşi içerisinde halife
en üst sıradadır…

Türklerin Müslüman olmaları Çin’e karşı Abbasi Halifesi’nden yardım
istemeleri ve 751 Talas Savaşı’nda Çinlilere karşı beraber
savaşmalarıyla başlamıştır ve ilk meyvesini kurulan ilk Müslüman-Türk
devleti Karahanlılar’la vermiştir. İslamiyet’in kabulüyle gelen bu yeni
yönetim anlayışı tamamen dininin etkisindedir ki bu durum o dönemde
yetişmiş alimlerle de anlaşılabilir.
İslam dininin getirmiş olduğu bu yeni yönetim anlayışını üç ana ekole
ayrılmıştır. Bunlardan ilki dini ağırlıkta olan, İslam ile gelen fıkıh,
kelam anlayışı üzerinde yoğunlaşmış olan “Fıkıhçı-Kelamcı Ekol”dür.
Yöneticisine “halife” ismini veren bu ekol içerisinde Gazali, Maverdi,
İbn Teymiye gibi birçok alimi barındırmaktadır.

Yunan felsefinin de etkisiyle yeni bir anlayış kazanan, İslam ile bu
felsefeyi bir araya getirmeye çalışan, yöneticisini “reis” olarak
tanımlayan “Felasife (Müslüman Felsefeciler) Ekolü”dür. Farabi ve İbn
Rüşd bu ekolün öncüleridir.

Diğer iki ekolden farklı olarak, yönetimin içerisinde bulunanların
oluşturduğu, yöneticinin ve iyi yönetimin nasıl olması gerektiğinden
çok mevcut durumlarının ne olduğunu; onlara tavsiye, öneri biraz da
övgüde bulunan, diğer ekollere nazaran dinin etkisi daha az olan,
yöneticiyi “sultan veya padişah” olarak niteleyen “Siyasetname
Ekolü”nün en önemli temsilcisi Selçuklu veziri Nizamülmülk’tür.

Temel olarak her üç ekolde de öne çıkan şey “adalet”tir ve adalet
Orta Çağ Türk-İslam dünyasında en önemli kavramdır. “Melik inkar ve
küfürle ile ayakta kalabilirse de zulüm ile ayakta kalamaz” diyen
Nizamülmülk, adaletin o dönemlerde ne derece önemli olduğunu
belirtmiştir. Aynı şekilde “erdemli kentin” gerçekleşmesi için Farabi,
adaleti şart koşmuştur. Her ikisinden de farksız düşünmeyen Gazali de,
iyi bir yönetimi gerçekleştirebilecek olan adaletin sağlanabilmesi için
yöneticiye 10 önemli öğütte bulunmuştur…

Özetle; Ortaçağ dinin etkisindeki yönetimlere şahitlik yapmıştır.
Devletin temel görevleri olan “adaleti sağlama, güvenliği sağlama ve
halkın refahını artırma”ya “dini ve dünyevi işleri koruyup geliştirme”
de eklenmiştir. Tüm bu görevlerin gerçekleşmesini sağlayabilmenin
temelinde adalet olduğu, bu dönemde yaşamış alimlerin kesişme
noktalarıdır…

12 Nisan 2006
Kocaeli Aydınlar Ocağı
“35. Söz Sırası Gençlerde Programı”