Oğuz Çetinoğlu: Târihimizdeki en büyük
orman yangınlarını yaşıyoruz. Memleketimize milletimize geçmiş olsun. Allah
tekrarından korusun. Yangınların sebeplerinden başlayalım. Neden ve niçin bu
felâketle karşı karşıya geldik?
Prof. Dr. İbrahim Ortaş: Akdeniz ve Ege kıyı şeridinde yaşanan
orman yangınları aynı zamanda hepimizin canını da yakıyor. Çoğu zaman her
tarafta çâresiz insanların yardım çığlıkları yürekleri dağlıyor. Bir o kadar da
toprak ve ormanda yaşayan büyük-küçük canlıların çığlıklarını duyuyorum.
Ekosistemler1 birçok
iç ve dış faktörün eşzamanlı etkisi altında ve kendi tabîi yapısı içinde
varlığını devam ettirir. Toprakla alakalı ekosistemlerde en etkili faktörlerin
başında ortamdaki bitki, hayvan ve mikroorganizma tür çeşitliliği ve zenginliği
gelmektedir. Zaman içinde bu tür çeşitliliği ve zenginliği değişik dış etkiler
sebebiyle değişime uğrasa da, binlerce-milyonlarca yıldan günümüze varlıklarını
koruyabilmişlerdir. Değişime/bozulmaya
sebep olan etmenlerin biri de orman yangınlarıdır. Hatta orman bilimcilere
göre, mevcut birçok orman ekosisteminde sürekliliğin sağlanması için yangın
sistemin ayrılmaz bir parçasıdır. Hatta Akdeniz makilikleri ile iç içe olan çam
ormanlarının sürekliliği için orman yangınlarının olumlu etkilerinin de olduğu
belirtilmektedir. Günümüzde tarım ve yerleşim yeri açmak için çoğu orman
insanlarca yakıldığı için can ve mal kaybına da sebep olmaktadır. Bugün mücâdele
edilen yangınların ülkemizde yaşanan en büyük, en yıkıcı ve en uzun süreli
yangınlar olduğu değerlendirilmektedir.
Çetinoğlu: Orman yangınları
başlıca sebepleri nelerdir?
Prof. Ortaş: Orman yangınları % 95 insan kaynaklıdır.
Kıyılarda artan insan nüfusu,
sorumsuz kişilerin piknik yerlerinde bıraktıkları cam şişeler, kırılıp atılan
camlar ve diğer mercek etkisi yapacak malzemeler, sigara izmaritleri vs.
alınmayan veya yönetilmeyen önlemlerden dolayı küçük bir noktada başlayan
yangınlar hızla yayılmaktadır.
Ülkenin orman varlığı, mevsim
etkisi ve karşılaşılabilecek risk yönetimine uygun olarak yangına karşı uzun
vâdeli yeterli hazırlık ve planlamaların yapılması gerekirdi. Bulunduğumuz
iklim kuşağında yazları yağışların olmaması, sıcaklık artışına bağlı toprak
neminin azalması, ortamdaki tek ve çok yıllık bitkilerin kuruması sebebiyle
yangınlar daha hızlı ilerlemektedir.
Çetinoğlu: Keçilerin ormanlara
zarar verdiği biliniyordu. Siz farklı düşünüyorsunuz…
Prof. Ortaş: Kontrolü keçi otlatılması önemli bir biyolojik yöntemdir.
Keçiler ortamdaki otları ve ağaç
gövdelerinde gelişen sürgünleri tükettiği için yangının gelişmesini engelliyordu.
Ancak bugün keçiler açık alanlardan çok kapalı ağıllarda tutuluyor ve sayıları
geçmişe kıyasla azaldı. Ayrıca tabîi bitki ve hayvan çeşitliliği de azaldığı
için her etki yeni bir sonuç doğuruyor, oluşan sonuç yeni bir etkiye sebepolmaktadır.
Otlar geçmişte olduğu gibi keçi, dağ keçisi, geyik, tavşan ve diğer ot tüketen
hayvanlar tarafından yeşilken tüketilseydi bu kadar kuru ot gelişmez ve
yangınlar da hızla ilerlemezdi. Özetle Yangınla mücâdelede kontrolü otlatma da
önemli olup diğer birçok yönetim yöntemleri ile yangınlar önlenebilir ve en az
hasarla kontrol edilerek söndürülebilirdi.
Çetinoğlu: Tabiat kendini
yenileyebiliyor mu?
Prof. Ortaş: Tabiatın kendini yenileme mekanizmaları var, müsaade
edilirse tabiat kendini yeniler.
Çetinoğlu: Nasıl?
Prof. Ortaş: Orman yangınları ile çok önemli miktarlarda atmosfere
salınan karbondioksit ve diğer gazlar, iklim ve canlıları da
etkilemektedir. Sanayi Devrimine kadar
280 ppm (milyonda bir partikül)2 olan karbondioksit salınımı
sonrasında, özellikle de son 100 yılda
hızla artarak 417 ppm düzeyine ulaşıp iklim değişimlerinin hızlanmasına sebep
oldu. Bu sonuca göre karbondioksidin daha çok tutulması için bütün Dünyâda ağaç
sayısının arttırılması şarttır. Orman ve doğal bitki örtüsünün mikro klima
üzerine etkisi olduğu gibi yangın sonrası oluşacak yeni iklim de bitki
örtüsünün yapısını belirleyecektir.
Çetinoğlu: Yangın sebebiyle
toprağın besleyiciliği azalıyordur. Yanan ağaçların yerine yenilerini dikmekte
de bir yöntem olmalı…
Prof. Ortaş: Yangın Ekologları Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu ve
Prof. Dr. Doğanay Tolunay; ‘Maksat sadece
ağaç dikmek olmamalı, ekosistemin korunması için tabiatın kendini yenileme
kapasitesinin göz önünde bulundurulması gerekir’ diyorlar. Ağaçlama
yapılacaksa mono kültür3 olmamalı,
dışarıdan gelecek yeni türler ortama adapte olmazlarsa başka problemler
de çıkabilir. Tabiatın bütün renklerinin
ortamda tekrar buluşmasına müsaade edilmeli. Onun için yanan alanların insandan
korunması ve otlatılmanın yasaklanması gerekir. Ağaçlandırmada bölgeye adapte
olmuş kızılçam bitkileri aktarılmalı. Aktarmada mikoriza4 ve tabîi
toprak ile birlikte aşılanmanın yapılması gereklidir.
Çetinoğlu: Yeniden ağaçlandırma
da dikkat edilecek hususlar nelerdir?
Prof. Ortaş: Kesinlikle toprağa iş makineleri sokularak
işlenmemeli. Yangın sonrası derinlerdeki kökler yeniden gelişebilmekte. Doğanın
her zaman kendini koruma mekanizmaları olup kendini koruyacak enstrümanları olmazsa
varlığı sürdüremez. Meselâ yangın sonrası yapılan gözlemlere göre, bölgedeki
kızılçam gibi bitkilerin kapalı kozalarındaki tohumlar korunmakta ve uygun nem
ve sıcaklık şartlarında hızla çimlenerek yeni fidanlar oluşturmaktadırlar.
Hattâ bâzı bitkiler daha gür bir şekilde gelişebilmektedir.
Ormancı arkadaşları dinlediğimde
bitki türü, çeşit, boy çap konuları konuşuluyor. Soru toprak- bitki ekosistemi
meselesidir. Asıl konu yer yüzeyinin koruyucu tabakası olan toprak ve toprak
içindeki en önemli unsur olan organik materyalin ve tabîi canlılığın yanmış
olmasıdır. Yangın ile oluşan 200-800 santigrat derecelik sıcaklık toprağa
belirli bir derinliğe kadar nüfuz ediyor. Her bölge için ayrı ayrı, yangına
toprak ve toprak minerallerinin nasıl tepki verdiği araştırılmalıdır. Ve yangın
sonrası toprak ve tabîi bitki örtüsü ne düzeyde ve ne hızda kendini
yeniliyor, hangi türler kendini daha iyi
yeniliyor.
Çetinoğlu: Ağaçlandırma
yapılırken göz önünde bulundurulacak hususlar nelerdir?
Prof. Ortaş: Ağaçlandırma yapılacaksa ekolojik ilkelere5 uygun
olmalıdır.
Genelde yangınlardan sonra
yetkililer ‘hemen ağaçlandıracağız’
türünde iyi niyetli söylemlerde bulunuyorlar. 1994 yılında Gelibolu
Şehitliğinde çıkan yangın sonrası hızla ağaçlandırıldı fakat bir süre sonra
ağaçların doğal rizosfer6 ve mikorizası4 olmadığı için
gelişmediği görüldü. Çoğu zaman iyi niyetle başlatılan ‘ağaç dikme seferberlikleri’ beklenen sonucu vermedikleri gibi orman
ekosisteminin doğal gelişimine de zarar verebilir. Orman ve toprak ekolojisi
bilgisine sâhip uzmanlardan görüş almakta yarar var.
Dışarıdan mikoriza, N2 fiksasyonu7
organizmalarının biyolojik habitatlara8 dikilecek fidanlara
aşılanmasının ne kadar önemli etkilerinin olacağının bilinmesi ayrıca önemli.
Şu anda yangın sonrası steril bir yüzey var ortada. Ağaçlanma yapılacaksa
mikoriza olmadan olmaz. Yüksek yapılı orman bitkileri mikorizasız yaşayamıyorlar.
En önemlisi bu aşamada buraları yapılandırmaya müsaade etmeden korumak, sonra
da akılcı bir takım toprak teknolojisi yöntemleri ile ekosistemi geliştirecek
ve koruyacak çalışmalar yapmaktır. Tabiata diğer hayvan varlıkları habitatı da
aktarılmalı.
Çetinoğlu:Aktarılan yeni
bitkiler için durum nedir?
Prof. Ortaş: Yangın sonrası canlı varlığı ve organik maddesi
yandığı için dokulardaki mineral bileşikler yüzeyde kalmış olup kısmen yeni
gelecek bitkiler için önemli besin kaynağıdır. Tabii yeni oluşacak bitki
topluluklarının organik madde biriktirmesi çok uzun zaman alacaktır. Onun için
belirtilen teraslama, sekileme, doğal ortamda yetişmiş tüplü fidan dikimi ve
diğer habitat aktarımı toprak teknolojisi mantığı ile geliştirilmelidir.
Yanan alanların yeniden
restorasyonu için korunmalı ve etrafı çevrilerek bitki ekosisteminin yeniden
gelişmesine koruyucu tedbirlerin alınması gerekir.
Çetinoğlu: Türkiye, sözünü
ettiğiniz bu işlerin gerektirdiği bilgi ve teçhizat donanımına sâhip mi?
Prof. Ortaş: Ekosistem / ekoloji çalışmaları yapacak araştırma
merkezi ihtiyacı oluşmuştur.
Çetinoğlu: Ormanları korumanın,
yeniden ağaçlandırmaya nazaran daha ucuza mal olacağı anlaşılıyor.
Prof. Ortaş: Ormanları korumanın en iyi ve en ucuz yolu yanmalarını
önlemektir. Bu bağlamda ormanların yanmaması, çıkan yangınların hızlı bir
şekilde söndürülmesi veya çok hızlı gelişmemesi, yanan yerlerin de ekolojilerine uygun olarak
restore edilmesi, iklim değişimlerinin muhtemel etkileri konularında ülke
çapında ciddî, pek çok uzmandan oluşan ilmî araştırma birimlerine ihtiyaç
bulunmaktadır. Liyakate dayalı, konuyu bilen araştırma birimlerinin konuları
bütünlüklü olarak çözüm odaklı değerlendirmeleri ve sonuçlarının yanmış alanlarda
uygulanmalarında fayda görülmektedir.
Çetinoğlu: Çok teşekkür ederim
Hocam.
Kelime ve kavramlar: 1ekosistem: Doğanın ekolojik 2partikül: 3monokültür: 4mikoriza: 5ekolojik 6rizosfer: 7N2 fiksasyonu: Atosferdeki azotu Rizobium bakterileri 8biyolojik |
Prof. Dr. İBRAHİM ORTAŞ 1960 yılında Kahramanmaraş ilimizin Pazarcık ilçesinde İlmî SCI de Avrupa topluluğu bünyesindeki ilmî kuruluşlarda 4 Doktora, 12 Yüksek lisans tezine danışmanlık 1 Toprak Biyoteknolojisi ve Kök |